Bir yıl bitiyor, yeni bir yıl başlarken öncelikle 2011 nasıl geçti? En unutulmaz anınız ne oldu?
- Zaman çok hızlı akıp gidiyor artık, onu fark ettim bu sene. Ülkem, dünya ve insanlık adına çok iyi bir yıl geçirdiğimizi düşünmüyorum açıkçası. Umutların kırıldığı, gözyaşlarıyla yıkanan haberlerle uyandık çoğu zaman. Dilerim ki karşılamaya hazırlandığımız ve türlü kehanetlerin havada uçuştuğu bu yıl mutluluk getirir herkese ve en önemlisi sağlık.
Yeni yıl projelerinizde neler var? Nasıl bir yıl diliyorsunuz?
- Yeni yılda her şeyden önce sağlık diliyorum. O olmadan ne kadar çok şeye sahip olursanız olun bir önemi kalmıyor çünkü. ıyi kalpli insanların yaptığı iyiliklere daha çok şahit olmak, daha çok dürüstlük diliyorum. Verilen sözler tutulsun, düşene daha çok yardım ellerinin uzatıldığı bir yıl olsun istiyorum. Herkesin hayalleri gerçekleşsin istiyorum. Umudumuz olsun. Unuttuğumuz her güzel şeyi, yaşadığımız karmaşanın içinde bir an duralım ve hatırlayalım istiyorum. Cehaletin değil bilginin değer gördüğü bir dünyaya açalım gözümüzü istiyorum.
Kabare sahnesinde çok güzel bir çekim gerçekleştirdik. Bu sahnede olmak sizi heyecanlandırdı mı? Biliyorum ki müzikal de seviyorsunuz.
- Bu mesleği yapmaya karar verdiğim günden beri istediğim tek şey sahnede olmak. Bugün birkaç saatliğine de olsa bambaşka bir dünyada, hayal ettiğim müziklerle sahnedeydim. Ve emin olun ilk karede sanki bir fotoğraf çekiminde değil de iki ay sonra çıkacak bir müzikalin provalarındaydım sanki.
ÇORAP MARKASININ YÜZÜ OLMAK HOŞUMA GİTTİ
Penti’nin marka yüzü oldunuz. Sizi bu projede çeken ne oldu? Bu buluşma nasıl gerçekleşti?
- Bu sene Slovakya’dan döndükten iki üç gün sonra menajerim aradı ve Penti’nin bir reklam filmi çekeceğini, senaryoyu e-postama yolladığını söyledi. Normalde reklam konusunda biraz fazla hassasım. Ama şu ana kadar Penti’nin reklamlarını hep zevkle izledim. Ayrıca laf aramızda, bir çorap markasının da beni yüzleri yapmak istemesi çok hoşuma gitti. O yüzden senaryoyu okuduktan sonra Ayşe’yi aradım ve bu işin içinde olmak istediğimi söyledim.
Bacaklar da güzelmiş hani! Sigortalatma olayına nasıl bakıyorsunuz?
- Bilmem. Bu reklamı çekene kadar hiç düşünmedim, bundan sonra düşünmem gerekiyor galiba. Çünkü herkes bu soruyu soruyor.
Çorap giymeyi sever misiniz?
- Önceden değil ama artık seviyorum.
Stil mottonuz nedir? Asla neyi giymezsiniz?
- ıtici bulduğum parçalar var. Mesela şu diz üstü sivri burun çizme, ince çorap ve etek kombini hiç bana göre değil. Ayrıca birkaç dekolteyi asla birlikte kullanmam. Sadece trend olduğu için üzerimde sakil duran bir kombin asla bana göre değil. Fabrikalarında küçük çocukları çalıştırdıkları ve emeğe saygı göstermedikleri için asla ve asla taklit hiçbir şey kullanmam. Üzerime giydiğimde bir satış elemanı “Çok tarz oldu” diyorsa koşarak kabine gider, üzerimdekini çıkarırım.
ANNE OLMADAN ÖNCE DE ÇOCUK BENİM İÇİN HAYATTI
Gününüz nasıl geçiyor?
- Günlerim şu sıralar harika geçiyor. Bol bol dinleniyorum, kendime zaman ayırabiliyorum. Zaman bana değil, ben zamana hükmedebiliyorum. Çalışırken yapmak isteyip de yapamadığım her şeyi yapıyorum.
Oğlunuz Ali, hayatınızın ta kendisi olmalı. Anne olmanın hazzı nasıl?
- Ali hayat demek. Nefes demek. Sadece benim için değil, çevremde kim varsa ona mutluluk veren, son derece cana yakın, sevecen ve iyi kalpli bir çocuk. Ona bakıyorum ve diyorum ki: “Ali bizim çocuğumuz, karnıma düştüğü an söylediğim her şeyi hisseden, duyan, bizden gördüklerini doğru bilen, her an merak eden, öğrenen bir birey.” Belki de biraz “Biz”... Onun gözlerinde her şeyi görüyorum. Çoğu tanıdık. Ama her an bilmediğim öyle çok şey öğretiyor ki bana...
Dostoyevski’nin dediği gibi, “Çocukları seven yaşamı da sever”, öyle mi?
- Anne olmadan önce de çocuk benim için hayat demekti zaten. Çocuklara gerekli değeri vermezsek herkesin güzellikler umut ettiği o “Hayat” olmaz. Onlar hazine, yaşam da öyle. Aklı olan kim bu hazineyi elinin tersiyle itebilir ki?
Bugün nasıl bir Bergüzar’sınız?
- Konservatuvardaki Bergüzar gibi.
EGO ÇARPIŞMASI OLMUYOR EVDE EGONUN NE İŞİ VAR
Aşkın ömrü için ne söylersiniz? Üç yıl diyorlardı, bir yıla indi dedi ya bazı yazarlar... Aşk biter mi?
- Neden sonlara bu kadar hevesliyiz? Her şeyin bir sonu olmak zorunda mı? Yazarlar bile aşkı sıradanlığa indirgedilerse vay halimize. Aşk ezber bozmaktır.
Belki bir an, belki ömür boyu, belki son nefesini verdikten sonra bile aşkı hâlâ var edebilirsin. Kim bilebilir?
İki starın evli olmasının en güzel yanı ne? Birbirinizde en çok neyi seviyorsunuz?
- Sabrı... Aynı şeylere gülebilmeyi... Repo (tüm ekibin tek tatil günü) günümüzü heyecanla beklemeyi, gün bittiğinde o günün ne kadar çabuk geçtiğine hayıflanmayı... Kulağa küçücük gelen herhangi bir şeyden mutlu olabilmeyi seviyorum.
Her zaman kendiniz olabiliyor musunuz? Egoların çarpıştığı oluyor mu kimi zaman?
- Tabii ki her zaman kendimiz olabiliyoruz, evde egoların ne işi var? Egoların nerede işi var onu da bilmiyorum. Herkes gibi bizim de bir mesleğimiz var. Dişçi değiliz de oyuncuyuz, bu kadar.
YEMEK KONUSUNDA TAKINTILIYIM PÜTÜRLÜ HİÇBİR ŞEY YİYEMEM
Takıntılarınız var mıdır?
- Hayatımı olumsuz etkileyen batıl inancım ya da takıntılarım yoktur. Yemek konusunda bazı komik takıntılarım vardır. Pütürlü hiçbir şey yiyemem mesela, pilava bayılırım, sütlaç ağzıma koymam. Herkes bilir; ben yemeğe geleceksem kimse dolmanın içine üzüm koymaz; çünkü tuzlunun içinde tatlı sevmem. Herkes çok eğlenir bu halimle. Denizdeki hiçbir canlıdan korkmam, diplerde dolanırım ama yosuna basamam. Böyle birbirini tutmayan dünya komiği takıntı adı altında alışkanlıklar diyelim.
İş dışında yapmaktan mutlu olduğunuz şeyler neler?
- Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Özellikle kış günlerinde sımsıkı giyinip Eminönü, Mısır Çarşısı, Kapalıçarşı’da dolanmaya bayılıyorum. Balığımı, baharatımı, peynirimi gidip oradan alıyorum, insanlarla sohbet ediyorum. Film izliyorum, zaman kısıtlaması olmadan. Ailemle istediğim kadar birlikte olabiliyorum. Kitap okuyorum, spor yapıyorum, kız arkadaşlarıma daha çok zaman ayırabiliyorum. Zamanla yarışmıyorum.
EN BÜYÜK HAYALİM İP CAMBAZI DEDEMİN FİLMİNİ ÇEKMEK
Kendinizi durulmuş, ne istediğini bilen biri gibi hissediyor musunuz?
- Her zaman ne istediğimi bildim. ıstediğimin arkasından gittim, hiç bırakmadım. ıstemeyi bilmek önemli hayatta. Ne istediysem de oldu bu yüzden.
İleriye dönük en büyük hayaliniz ne?
- Hayalini kurduğum müzikalde sahnede olmak ve ip cambazı dedemin filmini çekebilmek.
Röportaj: Eda DOĞAN Fotoğraflar: Cem TALU- Hürriyet