Mehmet Yüce, futbol sevdalısı bir mühendis. 15 sene önce, o dönem amatör maç yöneten hakem arkadaşı Adil Sinem'in hediye ettiği dört ciltlik futbol tarihi kitabını okumaya başladı.
Futbol Federasyonu’nun yayınladığı bu kitabı okurken gözü ebedi puan tablosuna takıldı. Rakamlara olan yakınlığından, puan durumlarında galibiyet sayılarının, atılan yenen gollerin birbirini tutmadığını gördü. İşte o anda aklına bir kuşku düştü ve araştırmaya başladı. Osmanlı dönemine kadar indi. İngilizce, Fransızca, eski harfli Türkçe metinleri inceledi. Ermenice ve Rumca kaynakları çevirtti.
Sonunda resmi kitaplarda yazan birçok bilgiyi çürütecek haberler, belgeler buldu. Bunları da bir kitap haline getirdi. Kitap, İletişim Yayınları’ndan yayınlandı, iyi de ilgi gördü. Fakat araştırmaları sürüyor. Çünkü ona göre İzmir, Selanik, İstanbul, Trabzon, Mersin, Amasya gibi yerlerde her belgeyi incelemeden bu araştırma bitmiş sayılmaz.
Peki, Mehmet Yüce'nin araştırmaları sonucu karşımıza çıkan en ilgi çeken bilgiler neler?
Beşiktaş’ın kuruluş yılı 1903 değil, 1909.
Türk futbolunun tarihi bilindiği gibi 1890 değil, 1875 yılına kadar uzanıyor.
1918-19 sezonunda ligin düzenlenmediği yazılır. Ama aslında o sezon da lig gerçekleşmişti.
Altınordu'nun bir şampiyonluğu eksik.
Fenerbahçe-Galatasaray derbisi tarihindeki esas kavga, sarı lacivertli kulübün Galatasaray'ın şampiyonluk şildini vermemesiyle başladı.
1922'de İstanbul'da mini olimpiyatlar düzenlendi. Ama Türkler milli mücadele nedeniyle yer almadı.
İstanbul'da kriket ligi düzenlenirdi. Deplasmanlı ligde, her takımın kendi sahası vardı.
Arşivlerde rastladığım ilk tenis maçları Kadıköy Çim Kort Tenis Turnuvası adıyla 14 Eylül 1883 tarihinde oynanmıştır.
Türkiye'de kayıtlara geçen ilk futbol maçı diyebileceğimiz karşılaşma Yakışıklılar ve Tipsizler takımları arasında oynanmıştır.
Yazar, bu bilgilerin tüm detaylarına belgeleriyle 397 sayfalık kitabında veriyor.
Türkiye’de futbolun popülerleşmesi Cuma Ligi’nin kurulmasıyla başlıyor. 1910’lu yıllarda Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin müttefiki Almanların, izcilik teşkilatını kurması ve genel bir görüş olarak futbol oynayanın daha iyi asker olacağı fikrini ortaya atmasının ardından futbol ülkede yavaş yavaş tanınıyor. Mehmet Yüce'ye göre Türkiye, futbolu en erken keşfeden ülkelerden biri. Hatta Brezilya ve Arjantin bile Türkiye’den bu alanda daha geride olabilir. Bunda da Selanik, İstanbul ve İzmir gibi önemli liman şehirlerine sahip olmanın ve kapitülasyonların rolü büyük.
'Beşiktaş 1909'da kuruldu'
'Üç Büyükler' arasında ilk kurulan kulübün, 1903 ile Beşiktaş olduğu bilinir. 'Osmanlı Melekleri'nde ise siyah beyazlı kulübün kuruluş yılı 1909 olarak gösteriliyor.
1903 yılında kurulan ekip, Beşiktaş değil Bereket'ti. Bereket bir süre atıl halde kaldı. Zira hakkında hemen hiç kayıt yok. Fakat bu kulübü kuranların bazıları Beşiktaş'ın kuruluşunda da yer alınca onlar ilk futbol girişimlerini değer aldılar ve Bereket'in kuruluş tarihi olan 1903'ü belirlediler.
"1903'te kurulan Bereket Kulübü'ydü. Bu kulübün kurucularından Ahmet ve Mehmet Fetgeri Kardeşler, Beşiktaş'ın kuruluş aşamasında da rol aldılar. 1903'te kurulan kulüp 1909'a kadar gelemedi. 1903'de Bereket Jimnastik Kulübü'nü kuranlardan ikisi 1909'da Beşiktaş'ın da kuruluşunda yer alınca kulübün kuruluş tarihini 1903 senesine çekmekte bir beis görmediler. Hem böylece ilk olma şerefine sahip olacaklardı. Oysa yaşayan en eski kulüp Tatavla'dır.
Yıllardır süren Fenerbahçe-Galatasaray gerginliğine hangi olay sebep oldu?
"Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki ilk maç 17 Ocak 1909'da oynandı. O maçın gazete haberini buldum. Şura-yı Ümmet Gazetesi'nde. Ama asıl dikkatimi çeken iki kulüp arasındaki bu gerginliğin neden başladığı oldu.
Her şey Fenerbahçe'nin Galatasaray'ın kazandığı şampiyonluk şildi vermemesiyle başladı. O zamanki ligin ilk iki yılını Kadıköy kazanır. Üçüncü sene şampiyon Moda olur. Fakat Kadıköy, şampiyonlukla birlikte el değiştirmesi gereken bu şildi Moda'ya vermez. Dördüncü sene ise şampiyonluk Galatasaray'a geçer. Ali Sami Yen de gidip Kadıköy'den şildi alır.
Öyle bir fair-play ruhuna sahiptir ki Ali Sami Bey, bu şildi alıp önce Moda'ya götürür. 'Sizin de isminizi buraya yazalım' der. Sonra da şilt üst üste üç sene Galatasaray'da kalır. Ve Fenerbahçe şampiyon olur, şildi Galatasaray'dan alır. Araya Balkan Savaşı girer. Sonraki sene şampiyon yine Fenerbahçe olur. Fakat sarı lacivertliler bir sonraki sezon, önce lige katılmama kararı alır. Sonra ise katılmaya karar verir. Fakat lig başlamıştır, Fenerbahçe'yi lige dahil etmezler. Sarı lacivertliler de, "Madem öyle, ben de bu şildi Galatasaray'a vermiyorum" der ve uzun yıllar sürecek bir gerginliğe, rekabete zemin hazırlar.
Fenerbahçe'nin Kuşdili Çayırı'ndaki kulüp binasında çıkan bir yangın sonucu da bu şilt yanar, kül olur.
'1922'de İstanbul'da Mini Olimpiyat düzenlendi. Sadece Türkler yoktu'
"İstanbul o dönemlerde çok başka bir gezegen. Bir yanda Balkan Savaşları veya daha sonra Milli Mücadele yapılırken bir yanda spor organizasyonları düzenleniyor. Şu an 1919 İstanbul'una gitseniz savaşı hissetmezsiniz. İşgali hissedersiniz, ama paranız varsa onu da hissetmezsiniz. Düşünün 1922'de olimpiyat düzenlenmiş İstanbul'da. Tüm milletler var. Ruslar, İtalyanlar, ABD'liler, Fransızlar, İngilizler, Ermeniler, Rumlar ve yabancı mektepler. Bir tek Türkler yok! Çünkü o sıralar savaş var. Sporcular var ama o günlerde babaları, amcaları savaşıyor. Böyle bir durumda bu çocuklar atletizm mi yapacak? Aslında yapacaklardı ama bana göre bir yerlerden 'dur' emri geldi. Olimpiyatı düzenleyen de bir Türk. Çelebizade Said Tevfik Bey"
Dört yılda bir düzenlenen olimpiyat oyunları 1920'da Belçika Anvers'te 1924'te de Fransa'nın başkenti Paris'te yapıldı.
'İstanbul'un her yerinde kriket sahaları vardı'
"Kriket Ligi, İstanbul'da çok muntazam düzenlenmiş. Kulüpler belli, herkesin kendi sahası var. Hünkar İskelesi-Beykoz, Moda Çayırı, Bakırköy Çayırı, Bebek, Tarabya. İstanbul'un her yerinde kriket sahası var ve lig deplasmanlı, boğazın iki tarafında oynanıyor. Gemilerle seyirci gidiyor. Muazzam bir organizasyon ve yıllarca sürüyor. O zamanki gazetelerde kriket istatistikleri yayınlanıyor.
Kriketin yanı sıra İstanbul'da ragbi de oynanıyor. Onun ligine rastlamadım. Ama tenisin şampiyonası var. Osmanlı İmparatorluğu Tenis Şampiyonası var. Tarabya, Beyoğlu, Moda kortlarında oynanıyor. İstanbul'da bir sürü de kort bulunuyor. İstanbul'da oynanan ilk tenis maçları muhtemelen Kırım Savaşı dolayısıyla şehre gelen İngiliz subay ve eşleri tarafından Selimiye Kışlası civarında oynanmıştır. Benim rastladığım ilk tenis maçları ise Kadıköy Çim Kort Tenis Turnuvası adıyla 14 Eylül 1883 tarihinde oynanmıştır. Son derece iyi organize edilmiştir."
Seri devam ediyor
Mehmet Yüce bu kitabı yazarken zamanının büyük bölümünü gazete kupürleri arasında, kütüphanelerde geçirdi. Türkiye'de kütüphanelerin içerik açısından zayıf olduğunu düşünüyor, 'Arşive inmek beni çok hırpaladı' diyor. Fakat buna karşın yeni bilgi edinmenin heyecanıyla araştırmalarını sürdürüyor. Yeni kitaplar da yolda.
Serinin, 1923-1952 yıları arasını anlattığı ikinci cildi 'İdmancı Ruhlar' bu ay içinde çıkacak. Üçüncü ciltte 1952-1992 yılları arasını anlatacak. 1992'den sonrası ise yok. Çünkü endüstriyel futbol doğuyor.
Şu an 'Alelıtlak Baldırı Çıplak' adında bir kitap yazıyor. Alelıtlak, Osmanlı Türkçesi'nde 'genel olarak' anlamına geliyor. 1900'lü yılların başında futbolculara 'Alelıtlak Baldırı Çıplak' denirmiş. Bu kitabında futbolcu hatıralarına yer verecek.
İki insanı çok merak ediyor. Refik Osman Top ve Yusuf Ziya Öniş. Refik Osman, Beşiktaş tarihinde çok önemli bir isim. Aynı zamanda üç büyüklerde de oynayan ilk futbolcu. Yusuf Ziya Öniş de eski Galatasaray Başkanı. Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin başı çekeceği 'Türkiye Derbiler Tarihi' de projeleri arasında.
Yazmaktan çok zevk alan Mehmet Yüce, çok ilgi görse de görmese de yazmaya devam edeceğini söylüyor. Çünkü yaşam amacı dünyaya ufak da olsa iz bırakmak. Tıpkı Türkiye'de futbolu ilk defa oynayan ve onu yerleştirip, öğreterek yeni nesillere miras bırakan 'Osmanlı Melekleri' gibi.
Kaynak: Al Jazeera