Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici kişisel web sayfasında bu haftaki yazısında Beyazıt Öztürk'ün programına bağlanarak söyledikleri gündem olan Ayşe Öğretmenin medyadaki durumunu yazdı.
Bildirci şunları söyledi:
“Ayşe öğretmen” mevzuunda yargı ve medyanın rolleri karıştı. Anayasa Mahkemesi, “Ayşe öğretmen”i akladı ve cezaevinden tahliye edilmesini sağladı. Oysa iktidar yanlısı medya üç yıl kadar önce yargılamış, “PKK propagandası yapmak”tan ömür boyu hapse mahkûm etmişti!
Beyazıt Öztürk, programdaki sözlerinden çark edip, özür dilemesi sayesinde kurtuldu, hakkında takipsizlik kararı verildi. Ayşe Çelik ise Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de sözlerinden geri adım atmayınca 1 yıl 3 ay hapse mahkûm edildi. Geçen yıl altı aylık kızı ile cezaevine konuldu, 14 gün sonra cezası ertelendi. 18 Nisan 2019’da erteleme süresi dolan Çelik, tekrar cezaevine girmişti. AYM’nin ihlal kararı vermesinin ardından cezaevinden tahliye edildi.
Anayasa Mahkemesi, Ayşe Çelik’in, Beyaz Şov’daki programdaki sözlerini “terör örgütü propagandası” olarak görmedi. Tam tersine “ifade özgürlüğü”ne dikkat çeken AYM kararının sonuç bölümünde şöyle denildi:
“Sonuç olarak başvurucunun konuşmasının bir terör örgütünün siyasi veya sosyal etkinliğini artırmak, sesinin kitlelere duyurulmasını sağlamak, örgütün başa çıkılması imkânsız bir güç olduğu ve amacına ulaşabileceği kanaatini toplum üzerinde oluşturmak, örgütün mücadelesine karşı olan kişi ve kuruluşları ortadan kaldırmak, sindirmek, halkın örgüte sempatisini artırmak ve giderek aktif desteğini sağlamak amacıyla yapıldığı kabul edilmemiştir.
Başvurucunun olayların sıcaklığı içinde, canlı bir televizyon programında spontane bir şekilde yaptığı başvuru konusu açıklamalarına daha fazla tahammül gösterilmesi gerekmektedir.”
AYM’nın kararı çok açık. “Canlı yayındaki spontane açıklamalara tahammül gösterilmesi gerektiği” vurgulanıyor. Bu gerekçelerle Ayşe Çelik aklandı.
Bu karar, 2016 yılındaki yayınlarında onu yargılayan eden medyanın tutumunun ne denli yanlış olduğunu da sergilemiş oldu. Bu durumda o medya kuruluşlarının önce bu yayınları internetten kaldırıp, düzeltme yapması, sonra da Ayşe Çelik’ten özür dilemeleri gerekirdi. Zira Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, “gazetecilerin yayınlarıyla ilgili her yanlışı en kısa sürede düzeltmesini ve gerektiğinde özür dilemesini” temel görevleri arasında sayıyor.
Ancak sözünü ettiğim medya kuruluşları bırakın düzeltme yapmayı ve özür dilemeyi, Ayşe Çelik’i aklayan Anayasa Mahkemesi kararını bile yayımlamadılar. Hem de hiçbiri… Tabii Beyazıt Öztürk’ün de AYM kararını görmezden geldiğini not düşmeliyim…
Bildirici, AYM'nin Ayşe Çelik hakkındaki beraat kararını görmezden gelen bazı medya kuruluşlarının AYM'nin Osman Kavala için tutukuluğun devamı kararını da geniş bir biçimde işlediğine dikkat çekti. Bildirici şöyle devam etti:
"Kim olursa olsun yargılanan kişileri, hakkında mahkûmiyet kararı kesinleşene kadar “masum” kabul etmek yerine hâkim ve savcı gibi kararlar veren bu medya kuruluşları, ilerde Osman Kavala da aklanırsa ne yapacaklar? Yine Ayşe öğretmenin aklanmasında olduğu gibi görmezden gelip yollarına devam mı edecekler?
Elbette yine görmezden gelebilirler. Ama böyle devam eden bu medya kuruluşlarının itibar erozyonuna uğraması, güvenin kaybolması kaçınılmaz..."