Ergenekon operasyonuyla gözaltına alınan Yalçın Küçük polislerin kolunda giderken gazetecilere seslendi: 'Ben her diktatoryada gözaltına alınırım. Benim mesleğimin parçasıdır.' Gerçekten de Prof. Yalçın Küçük'ün yaşamı gözaltılar, hapisler, sürgünler ve mücadelelerle geçti...
Gözaltı onun isi
Liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde okudu. Okuldaki edebiyat öğretmeni Behçet Kemal Çağlar, tarih öğretmeni ise ünlü ittihatçı Galip Vardar Bey'di. Milli Mücadele'nin ilk nüvesini oluşturan Mim Mim gruplarının kurucusu Galip Vardar Bey.
Ama Yalçın Küçük'ün Kabataş Erkek Lisesi'nden sınıf arkadaşı daha da ilginç bir isimdi: Sabih Kanadoğlu!
Kanadoğlu Kabataş Lisesi'nin ardından Hukuk Fakültesi'ni kazandı, Yalçın Küçük ise Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin yolunu tuttu.
Yalçın Küçük'ün üniversite yılları aynı zamanda sol gençliğin ilk kez örgütlendiği yıllardı. Karşı geldikleri iktidar ise Menderes hükümetiydi. Fikir Kulüpleri Federasyonu kuruldu. Yalçın Küçük FKF'nin genel başkanlığına seçildi. Yardımcıları da iki ilginç isimdi: Biri halen CHP genel saymanlığı ve sözcülüğü görevini yürüten Mustafa Özyürek, diğeri eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal. Ama Yalçın Küçük'ün gerçek sağ kolu bambaşkaydı: Hikmet Çetin.
Mülkiye'deki sınıfı da yıllar sonra şöhretler kulübüne dönüşecekti. Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, şair Ergin Günçe, büyükelçi Filiz Dinçmen... Ama bugünden bakınca sınıf arkadaşları arasındaki en ilginç isim Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'dü.
Yalçın Küçük'ün belagattaki ustalığı o yıllarda kendini göstermeye başlamıştı. Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun genel kurulunda yaptığı konuşmalarda kitleleri etkilemeyi başarıyordu. Uzun konuşmalarını irticalen yapıyor, dinleyici topluluğunu ajite etmeyi başarıyordu.
BAYKAL'LA ORTAK
NOKTASI NE?
Ankara Hukuk Fakültesi hemen yan binalarıydı. Hukuktan birçok öğrenci ders aralarında Mülkiye kantinine geliyordu. Yalçın Küçük ve arkadaşlarının yaptığı kantin sohbetlerine katılıyor ve onları dinliyorlardı. O dönemki hukuk öğrencileri arasında Deniz Baykal ve Ahmet Necdet Sezer de vardı. (Deniz Baykal'la ilişkileri bir küs bir barışık hep devam etti. İkisi de aynı sınıfta okuyan iki kıza aşık oldular. Biri Olcay, diğeri İffet Temren. İkisi de okul aşklarıyla evlendiler.)
MENDERES'İN
HÜRRİYET CEVABI
Menderes hükümetiyle, öğrenci gençliğinin mücadelesi giderek sertleşiyordu. 28 Nisan 1960'da İstanbul Üniversitesi'nde yaşanan olaylara polisin sert müdahalesi Ankara'da yankısını buldu. Yalçın Küçük'ün başını çektiği bir grup öğrenci, tarihimize 555 K olarak geçen ünlü olayı planladılar. '5 Mayıs günü saat 5'te Kızılay'da' parolasının kısaltılmış haliydi. Adnan Menderes'in 5'te Kızılay'da olacağını haber alan öğrenciler Kızılay Meydanı'nı kuşattılar ve Menderes'in etrafını çevirdiler.
Menderes şaşkın bir halde 'Ne istiyorsunuz' dedi. Öğrenciler 'Hürriyet' dediler... Menderes biraz da korkarak mırıldandı: 'Bundan ala hürriyet mi olur, bir başbakanın etrafını çeviriyorsunuz.'
555 K olayından sonra Yalçın Küçük hakkında arama kararı çıkartıldı. Yalçın Küçük dağa çıkmanın doğru olacağını düşündü. Ankara'da hareket etme şansı kalmamıştı. Kendisi dağın yolunu tutarken yardımcısı Hikmet Çetin'i İsmet Paşa'ya yolladı. Paşa sabırlı olmasını söyledi.
Yalçın Küçük'ün dağ günleri uzun sürmedi. 27 Mayıs günü ordu yönetime el koyunca o da dağdan indi.
İŞÇİ PARTİLİ KIBRIS GAZİSİ
Aktif politik yaşamına karşın öğrenim hayatında da parlak bir öğrenci olmayı başarıyordu. Siyasal Bilgiler'e birinci olarak girmişti. Birinci olarak da mezun oldu. Mezuniyet sonrası Devlet Planlama Teşkilatı'nın uzmanlık sınavlarına girdi. Sınavı yine birinci olarak kazandı. DPT'de görevine ara verdiği yıllarda ABD'ye Yale Üniversitesi'ne lisansüstü eğitim almaya gitti.
1960'lı yılların ikinci yarısında Türkiye İşçi Partisi'ne kaydoldu. Behice Boran'ın yanında yer aldı.
Askerliğini yedek subay olarak yaptı. Önce Polatlı'ya gönderildi, ardından 'sakıncalı' olduğu anlaşılınca Kıbrıs'taki Barış Harekatı'na kaydırıldı.
Oradan da gazi kimliğiyle döndü.
Ne güzel hapis
yatıyorsun hocam!
SULTANAHMET Cezaevi'nde birçok 'şöhretle' beraber yatıyordu. Dönemin silahlı sol örgütleri Dev-Sol ve MLSPB'nin (Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birlikleri) lider kadrosu da aynı cezaevindeydi. Dursun Karataş, Sinan Kukul, Bedri Yağan, Hasan Şensoy gibi isimler Yalçın Küçük'ün volta arkadaşlarıydı. Cezaevinde bir de mafya operasyonuyla tutuklanan 'babalar' vardı. Küçük ilk getirildiğinde ünlü babalardan Kürt İdris'in (Özbir) koğuşuna verilmişti. Kürt İdris yılların mahkumu... Yeni gelen 'hocanın' tavırları ona ilginç gelmişti. Sanki yıllardır cezaevinde yatıyormuş gibi, getirildiği günün sabahında sporunu yapmış ve ilk günün mahmurluğunu atmadan kitaplarının arasına gömülüp çalışmaya başlamıştı. Ranzanın alt katındaki yatağının altına kurduğu sandıktan çalışma masası yapmıştı. Bu dar çalışma mekanının adı 'Tekhne' idi. Kürt İdris ,Tekhne'nin başına geldi ve 'Ne güzel hapis yatıyorsun hocam! Bayıldım sana' dedi. Ardından koğuştaki adamlarına talimat verdi: 'Hocam ne istiyorsa derhal yapın!'
KİtaplarInIn sayIsInI
Bİlmİyor
YALÇIN Küçük'ün kaç kitabı olduğu hep tartışma konusu oldu. Kendisi 100'ün üzerinde olduğunu söylese de tam olarak sayısı bilinmiyor. Beş ciltlik 'Türkiye Üzerine Tezler' ve yine beş ciltlik 'Aydın Üzerine Tezler' çok tartışılan çalışmaları oldu. 'Yeni Bir Cumhuriyet İçin', 'Bir Soran Olursa', 'Dikine Bir Ülke', 'Küfür Romanları', 'Ermeni Rahiple Mektuplaşmalar' eski dönem çalışmalarından bazılarıydı. Yeni dönemde ise 'Tekelistan', 'Sırlar' ses getiren kitapları oldu. 'Yeni Bir Cumhuriyet İçin' kitabında yaptığı bir tespit çok şaşırtıcıydı. Kitap 12 Eylül'den hemen önce basılmıştı. Ve bir darbenin geldiğini haber veriyordu. Ama küçük bir hatırlatmayı da ekleyerek: 'Yeni bir müdahale olacak ve Erbakan'ı hapse atacak. Ama Erbakan'dan daha İslamcı bir rejime doğru gidilecek.' Yalçın Küçük bu kitabından dolayı 8 yıl hapse mahkum oldu.
YaptIÃÂI savunmayla savcIyI kanser ettİ
MAHKEMELER ve hapishaneler Yalçın Küçük'ün ikinci adresi oldu. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim mahkemesinde yaptığı uzun ve etkili savunmalar hep tartışıldı. Hakimle sık sık girdiği polemiklerle anıldı. Davaya bakan savcının kanserden ölmesi onun yaptığı savunmaya bağlandı. Bu dedikodu değildi; mahkeme tutanaklarına bile geçmişti: 'Şeytana pabucunu ters giydirecek kadar zekidir ve yaptığı savunmayla savcıyı kanser etmiştir.'
1998'de Türkiye'ye döndükten sonra Paris yıllarında yaptığı konuşmalardan dolayı yargılanıyordu. Mahkeme Başkanı daha sonra Apo'nun hakimi olarak ünlenecek olan Turgut Okyay'dı. Yalçın Küçük mahkemedeki savunmasında her 'Kürdistan' dediğinde yasalar gereği 5 yıl hapse mahkum oluyordu. Savunmasında 'Kürdistan' sözcüğünü, ilk kez Kanuni Sultan Süleyman'ın söylediğini ve Osmanlı döneminde de hep kullanılageldiğini söylese de cezadan kurtulamadı. 5 yıl daha...
ÖCALAN'LA İLK RÖPORTAJI YAPMIŞTI
TÜRKİYE İşçi Partisi 1960'lı yıllarda büyük bir rüzgar yakalamıştı. Tarihte adından 1. TİP olarak söz ediliyordu. 70'lerde ise ikinci kez aynı çatı altında toplanıldı. Birinci ve ikinci TİP'li o günleri Prof. Yalçın Küçük şöyle özetliyordu: '1. TİP önemliydi, ben önemsizdim. Ben önemli oldum, 2. TİP kuruldu ama artık parti önemsizdi.'
Behice Boran'ın liderliğinde 1970 yılında Ankara Dışkapı'da toplanan Türkiye İşçi Partisi Kurultayı'nda alınan 'Türkiye'de Kürt nüfusun varlığının kabul edilmesi' kararı Yalçın Küçük'ün sonraki yıllarını etkiledi. Kürt olmamasına karşın hep Kürtlerin sorunları üzerine eğildi, bu konuda kitaplar yazdı. En çok tartışılan eylemi de Abdullah Öcalan'a yaptığı ziyaretler oldu. Bekaa Vadisine giderek Öcalan'la ilk röportajı o yaptı. Dönüşünde gözaltına alındı. Yanında getirdiği kasetler daha sonra TRT'de yayınlandı. Abdullah Öcalan'la görüşmeyi sonraki yıllarda da sürdürdü. Birkaç defa daha Bekaa'ya gitti.
Türkiye'den ayrılıp gönüllü sürgüne gittiği 1993 yılından itibaren 5 yıl Paris'te yaşadı. Bu yıllarda hep Kürtlerle birlikte oldu. Öcalan'la yaptığı röportajları da yine bu yıllarda kitaplaştırdı: 'Kürt Bahçesinde Sözleşi'.
Türkiye'ye döndüğünde sürgün yıllarındaki açıklamaları ve devam eden davalarından dolayı hakkında yüzlerce yıl hapis istendi. Bir Cumhuriyet Bayramı'nda Türkiye'ye giriş yaparak teslim oldu. 'Yanımda sürgünde ölen Türk aydınları Namık Kemal ve Nazım Hikmet'i getirdim' dedi. Önce Gebze'de sonra Haymana'da hapis yattı. Haymana'daki iki kişilik hücresinde hapis arkadaşı yine ilginç bir isimdi: Doğu Perinçek!
GÜRKAN HACIR-AKŞAM