İşte o yazı:
Urfanın güzel evladı Bekir Coşkun şimdi Pako'nun başını okşuyor ve kanadı kırık serçeleri gezdiriyor.
7 Eylül 1997 tarihinde Türkiye'nin 1 numaralı gazetesindeki köşende övgüler yazmıştın.
Genç ve heyecanlı Serkan Oral için bir büyük jest olmuştu bu bak.
İşte o satırlar:
Bekir COŞKUN yazmıştı ki;
" ...Ne yazık ki bizim küçük serçe uçamıyor, kafeste kaldı...
Onun öyküsünü Kanal D ile Kanal 6 haber bültenlerinde verdiler... Acımasız gözükmesine karşın, aslında yufka sevecen-yürekli olan Uğur Dündar telefonla arayarak serçenin hikâyesini seyircilerine ulaştırdı...
Kanal 6'da Serkan Oral'ın yazdığı metin, serçeden çok hepimizi anlatıyordu...
Ben yıllardır neler yazmıştım da, kimse tınmadı... Büyük siyasetler, büyük büyük devlet adamları, büyük laflar, büyük ahkâm kesmeler...
‘‘Tık'' yok...
Bir küçük serçe yavrusu neler yaptı...
O uçamıyor...
Camı açıp, pervazlara ekmek kırıntıları koyup, hiç olmazsa arkadaşlarının onun yanına gelmelerini sağlıyoruz... Sonra onlar uçuyor, bizimki başını yana yatırıp, küçük gözleri ile onların arkasından öyle bakıyor...
Sevgili eşim, kafesi elime tutuşturup ‘‘Gezdir...'' diyor... İlk defa kuş gezdiriliyordur... Onun mutlu olacağını bilse, panel ve seminerlere dahi götürecek..."
O gün seni evinde ziyaret etmiş, kanadı kırık serçe üzerine duygusal bir sohbet sonrası özenli bir metin ile Türkiye'ye duyurmuştum.
Dün gibi hatırlarım. Ama Kanal 6'daki o kaseti bulamadım, belki sizde vardır.
Serçe kadar titrek konuşur, Urfalı şivenle heyecanla anlatırdın.
Evet, aradan yıllar geçti, senin Cinnah üstünde Hürriyet Gazetesindeki mütevazi odanda "bana verdiğin özel yazarlık sırrını" kimselerle paylaşmadım.
Köşe yazarlığını nasıl yaptığının sırrını bana örneklerle anlatmıştın...
Şimdi senin ardından bir sözüm olsun,
Gazetedeki ilk Köşe yazımda seninle ilgili bir hedefi ortaya koyacağım.
Yazma sırrını da bana el verdiğin gibi bir başkasına devredeceğim gün gelecek.
Dili akıcı, şiir gibi kafiyeli ve yazıları netti. Derdi vardı derdi ile gitti...
Ya işte böyle. Evet, 23 yıl geçmiş.
"... Elimde kafes...
Bence herkesin bir kafesi vardır...
Kimimiz bir kafesin içinde...
Kimi zaman kafes bizim içimizde...
Çıkmak isteriz, boşuna..."
Diyordun 23 sene önce.
Şimdi ruhun ten kafesinden uçtu,
Münir Derman'ın deyimi ile Toprakta aramayalım seni, Rabbine uçar gibisin...
Hepimiz ten kafesinden süzülerek cennette buluşacağız inancı ile...
Şunu da ekleyelimki, iktidarlarla hiç mi hiç yıldızı barışamadı gitti.
Ha bu arada Bekir Abi,
12 Eylül darbecilerine karşı 2000 senesinde yazdığım "Az sonra Son Darbe Reklamlardan hemen sonra." isimli kitabımda arka kapak yazında demişsinki,
"(Bekir Çoşkun) Türk Medyası son 20 yıl içersinde korkunç bir erozyon yaşadı. Ciddi bir iş olan gazetecilik 12 Eylül'le birlikte bu niteliğini yitirmeye başladı. Gazeteci arkadaşım Serkan Oral bu konunun belli boyutlarını, bu kitabıyla araştırdı. Bulgularını hayretle, ibretle okuyacaksınız..."
Yeter ki okuyalım. Tekrar teşekkürler. Tanıyanlar bilir, insanın iyisiydin.
Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar atasözü ile köşe adın gibi
köyden kovulanların herşeyi ile darbecilere karşı olduğunu da bu vesile ile hatırladık... Hepimiz, tek Türkiyemiz... Tek yürek Türkiyeyiz.
*Gazeteci Serkan Oral'ın yazısı.