Sabriye de saldırı öncesi arkadaşlarıyla o kafedeydi. Üstelik saldırıdan bir süre önce bomba yüklü aracın yanına aracını park etmişti. O gün yaşadığı cehennemi, Facebook hesabında bu sözlerle paylaştı. İşte güzel başlayan sıradan bir günün korkunç bir kabusa döndüğü anlar...
“Güzel bir cuma sabahıydı... Kuşların penceremin önündeki cıvıltıları ile uyanmıştım.Tatil günüydü, ne yapsam bugün diye düşünürken daha 10 gündür tanıştığım içimde sevgi pıtırcıkları yaratan, karnımda kelebek uçuşturan adamdan mesaj geldi, beni kahvaltıya davet ediyordu.
Heyecanla hazırlanıp evinin yolunu tuttum, çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı ve hemen fotoğraflayıp bir arkadaşıma gönderdim. İçimdeki mutluluğu olabildiğince çok insanla paylaşmak istiyordum. İkinci ya da üçüncü görüşmemizdi. Kendimi anlatıyor, gülüyor, onun çocukluk hikayelerini dinliyordum ki ev arkadaşım bir mesaj attı "Moralim bozuk gel" diye. Onu da yanımıza davet ettik ama ısrarla “Benim yanıma gel” diye mesajlar atmaya başladı. Kahvaltıyı bırakıp arabayla son sürat yanına gittim. Canının sıkıldığını ve gezmek istediğini söyledi. Çıktık dışarı, benim kuru temizlemede olan birkaç elbisemi aldık. Arabada morali yerine gelsin diye yüksek sesle müzik açıp bağıra bağıra şarkı söylüyor, onu güldürmeye çalışıyordum. Sonra "Kafeye gidelim" dedi (Aslında hiç gitmek istemiyordum bir taraftan da onu kırmak istemiyordum).
Her zaman severek gittiğimiz bir yerdi sahibesini de yakından tanırdım. Arabayı park edecek yer bulamadım bir defa dolandım sonra bir aracın yanına park ettim. İçeri girip hem pasta seçelim hem de arkadaşıma ‘merhaba’ diyelim dedik. Sonra birden dışarıdaki masalardan birinin boşaldığını fark ettik ve orada oturmaya yöneldim. Arkamı döndüğümde masaya iki adam oturmuştu. Üzüldüm bir an, sonra bir baktım adamların yanındaki masa boşaldı, hızlıca oraya gidip oturduk. Arkadaşım bir iş için ortak tanıdığımız kişileri aradığını birazdan geleceklerini söyledi. Kafenin sahibi, ben ve ev arkadaşım oturduk, hayatıma giren şu yabancıyı heyecanla anlatıyordum onlara. Sonra ortak tanıdıklarımız geldi. Kafe sahibesi içeride işleri olduğunu söyleyip kalktı. Biz de oturup iş konuşmaya başladık, boya satacaktık. Ev arkadaşım payına düşecek olan paranın hesabını yapıyor, durmadan itiraz ediyordu. Ben de anneme mesaj atmıştım, rüyamı anlatmıştım. Annem heyecanlı ve telaşlı bir sesle mesaj gönderdi. Kuşlarımın kafeslerinden kaçtıklarını, onları bulamadığını söylüyordu. O esnada yan masadaki adamlar hal hatır sordu masamızdakilere, sonra beni tanıştırdılar. Sırt sırta oturuyorduk. Döndüm merhabalaştık. Tanıştığımıza memnun oldum dedim ve masaya döndüm, anneme mesaj gönderecektim…
SAAT 17:40. BİR ALEV TOPUNUN İÇİNDEYİM!
Tenimdeki acının kulağımdaki o sesin tarifi mümkün değil. “Ölüyorum” dedim. Masanın altına sıkışmış, nefes alamıyordum. Birden kendimi gördüm. Ağlıyor, çığlık atıyor ve imdat çığlıklarımı izliyordum. Saçımdaki ateşi, eteğimdeki ateşi söndürmeye çalışıyordum. Birden taramalı silahlarla etrafa kurşun yağdıran askerleri fark ettim. “Kendime gelmeliyim” dedim. Vücudumdaki acı tarifsizdi, ayağımın altına cam parçaları saplanmıştı. Her yere bastığımda daha derine batıyordu. Arka sokağa doğru koştum. Kimi insanlar çıplak, kimi insanlar yerde yatıyor, kimisi de yardım istiyordu ve ben sadece koşuyordum. Ev arkadaşımı buldum, ağlıyordu. Çok şükür bir şeyi yoktu. Onunla birlikte arka sokaklara koşmaya devam ettim. Bir evin kapısını açık gördüm ve içeri girip mutfağı buldum, dolabı açıp buz gibi su döktüm. İyi geleceğini sanmıştım fakat acılarımı daha derin hissetmeye başladım. Ellerim acıyordu ve vücudum kan içindeydi.
“SOL ELİM PARÇALANMIŞ BİR HALDEYDİ!”
Tırnaklarımın siyah olduğunu fark ettim sonra, sol kolumu elimi fark ettim parçalanmış bir haldeydi! ‘Her şey bir kabus olsun’ diye yalvardım Allah'a... Kucağında bebeği ile gelen kadın çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Herkes şaşkın şaşkın bakıyor, bir yardım eli uzatmıyorlardı. Dışarı çıktım, artık dayanamıyordum, bir adım daha atmaya gücüm yetmiyordu. Zar zor ayağımdaki cam parçalarının üzerine korkarak basmaya çalışırken yığıldım, ölümün çok yaklaştığını hissediyordum.
GÖKYÜZÜ ARTIK MAVİ DEĞİLDİ VE KABUS BAŞLAYACAKTI
Çocukluğumu, gençliğimi, sevdiklerimi düşünüyordum. En çok da annemi, babamı, kardeşlerimi... O an yanımda olsalardı onlara 'Ölürsem üzülmeyin' demek isterdim, anneme ağlamamasını söylerdim. Gökyüzü artık mavi değildi, bir toz bulutu kaplamıştı. Belki birazdan kabus başlayacaktı ya da sonsuz cennet bahçeleri... Sadece kaybolmak istiyordum... Acımın son bulmasını istiyordum...
Birden birinin beni kucakladığını fark ettim. Cenazem kalkıyor dedim kendi kendime. Sonra ne oldu bilmiyorum gözlerimi açtığımda arkadaşlarıma heyecanla anlattığım o adamı gördüm. 'Seni hiç bırakmayacağım, ben buradayım' diyordu. 'Kesin öldüm ben' dedim ve ona neden onun da benimle geldiğini soruyordum, ‘Sen niye öldün?’ diyordum...
2 ay yoğun bakımda yattım. 6 ay boyunca o dayanılmaz acılar uyutmadı beni... Hala devam eden bir tedavim var. Sol elimi kullanmakta güçlük çekiyorum. Nereden bilebilirdim vücudumda ömür boyu kalacak izlere neden olan o bomba yüklü aracın arabamı park ederken çarpmamak için dikkat ettiğim, yan taraftaki araç olduğunu? Nereden bilebilirdim arkadaşlarımın o alev topu içinde kaldığımı zannedip saatlerce öldüğümü zannedip ağlayacağını?
Nereden bilebilirdim ki? Benim oturamadım diye üzüldüğüm masadaki, son kelimesi tanıştığıma memnun oldum diyen 2 çocuk babası 35 yaşındaki adamın ve arkadaşının orada kül olacaklarını ve nerden bilebilirdim ki ömür boyu kulaklarıma kazınan bu sesin artık hiç bitmeyeceğini…
Terörün her türlüsünü lanetliyorum ve çektiğimiz acıları empati yaparak profillerinde iki gün konuşup, üçüncü gün dizi izlemeye devam eden toplumu daha duyarlı olmaya davet ediyorum. SUSMAYALIM. SUSTURULMAYALIM ‼
Bu olay 17 nisan 2015 tarihinde Kuzey Irak Erbil'de oldu... IŞİD bu eylemi ABD konsolosluğuna yönelik düzenlediğini açıkladı. Fakat bombacı aracına yer bulamadığı için Türkiyelilerin her cuma uğrak yeri olan Türk pastanesinin önünü seçmiş. Olayda yanıp küle dönen Türk pastanesidir. Ölenler Türkiyeli ve yaralananlar Türkiyeli vatandaşlarımızdır.”
(Elvan Yarma-Hürriyet)