Aklınıza bir seks pozisyonu gelmesin. Yunanistan’ın saygın gazetesi “To Vima” enine boyuna bu konuyu işlemiş.
Gazetenin haberinde göre Yunanistan’da iki hatta üç erkekle beraber ilişki kuran kadınların sayısı giderek artıyormuş.
Esas ilginç olan ilişkide olan erkekler kadının diğer ilişkilerinden haberdar! Yani yalan, kaçak, göçek yok. Yıllar evvel Almanya’yı karıştıran bir kitap yayınlanmıştı: “Bir Erkek Yetmez!” (Ein Mann Ist Nicht Genug) Psikolog olan yazar Regina Schneider, kadınların zeka ve duygusal evriminin, erkeklerin evriminden çok daha hızlı olduğunu, bu yüzden de pratikte bir erkeği asla yetmeyeceğini iddia edip milleti ayağa kaldırmıştı.
Dediği şu: Kadınlar kendi ayakları üzerinde durmaya başladıklarından beri ilişkiden beklentileri eskiye göre hem çok farklı hem de çok çeşitli. Günümüz erkeği bu ihtiyaçları karşılayacak kadar evrimleşmiş değil.
Yani “bu kadınlar ne istiyor anlamadım kardeşim yeaaa” aslında kadınların karmaşıklığını değil erkeklerin eksikliğini gösteren bir geyik. (Yoksa regl öncesi hariç- anlaşılmaz değiliz.)
Schneider, pratikte bir adet erkeğin kadına yetmeyeceğini pek güzel anlatmıştı. Duygusal, seksüel, entelektüel ihtiyaçlarımız asla birerkekte toplanamıyor çünkü.
Fakat bu “durumun” Yunanistan’da fiiliyata geçeceğini hiç tahmin etmezdim doğrusu!
Yunan Gazetesi To Vima’daki makaleden öğreniyoruz ki Yunan kadınlarının bazıları “birinde para, öbüründe seks, başkasında da zekâ var” diyerek paralel ilişkiler kuruyorlar. Hatta AYNI evde yaşayanlar da varmış! (“Ohaa”larınız buraya kadar geldi...)
Bu kadınların hiçbiri hafif meşrep veya ezik değil. Aksine başarılı, eğitimli, maddi durumu da iyi kadınlar. Mesela Maria durumu şöyle izah etmiş: “Mükemmel erkek,mükemmel ev gibidir: Yani yoktur. O zaman ben de kışlık ev ile beraber bir deyazlığım olsun dedim.”
42 yaşındaki Nadia ise hem Vasili hem de Markos ile beraber. Niye? Biri çocuğuna babalık yapıyor biri ise evin neşesi! Markos yanlarına taşınabilmek için yalvarıyormuş!
Şimdi bizim Türk erkekleri eminim hemen çıkıp diyecekler ki “Yunan erkekleri kadınları tatmin edemiyorlar.”
Hadi Yunan erkeği krizden dolayı diyelim “iktidarını” kaybetti peki bunun Amerika Birleşik Devletleri’nde de moda olmaya başladığını söylesem?! Yani bizim bu taraflarda “erkekler 4 kadınla evlensin” denirken orada iş tersine dönmüş!
Malumatfuruş ablanızdan bir Pazar bilgisi daha gelsin ve konu kapansın:
Yunanistan yarımadası tek kadın-çok erkekli yapıya çok da yabancı değil aslında.
Spartalıları bilirsiniz. Tek dertleri dayanıklı savaşçı yetiştirmek olan acayip bir kavim. (bkz: 300 Spartalı) Çocukları doğduktan sonra üç gün doğanın ortasında bırakıyorlar ki sağlam olmayanlar ölsün, sadece dayanıklı olanlar yaşayıp üresin diye. Doğal ayıklamayı kendileri yapıyor yani.
İşte yine aynı zihniyetle aynı kadınla 3 hatta 4 erkeğin sevişmesine izin verirlermiş. Zina değilmiş bu! Mükemmel çocuğun doğabilmesi için!
Antik Atina’da ise (yani 2500 yıl önce) genç kadınlarla evlenen zengin yaşlıların, karılarının başkası ile sevişip çocuk yapmasına izin verdikleri oluyormuş. Ki nesil sağlam olsun..
Alaçatı’nın yeni güzelleri
Vintage: Geçen sene açılmış çok hoş bir küçük otel. Yeri ana caddenin (Kemalpaşa) hemen başında. Sahipleri genç ve güzel bir çift: Yeliz ve Akın.Yeliz bizim gazetenin de avukatlığını yapmış bir hukukçu. Benim kim bilir kaçdavama baktı, Tuğçe Baran’ın kim bilir ne kadar kahrını çekti, yıllar sonraburada karşılaştık iyi mi! Akın ise emlakçi.
O da sıkılmış şehir hayatından. Sonra çok süper bir karar almışlar ve Alaçatı’ya yerleşmişler. Eski bir evi kiralayıp baştan aşağıya yeniden yapmışlar. Şimdi süper mutlu bir çift olarak, senin benim gibi şehir yorgunlarını mutlu ediyorlar.
Arkada küçük ama ferah bir bahçeleri var. 20 çeşnili kahvaltılarını orada veriyorlar. Fakat esas hadise odaları. Acayip seksi odaları var: Bir ikitanesinde küvet odanın tam ortasında!
Morro: Buraya da bayıldım! Yine ana caddenin bittiği yerde, sessiz sakin bir sokakta tam bir Alaçatı evi! Nefis bir bahçe, harika bir havuz. Amabeni tavlayan kocaman mutfakları oldu...
Mutfak insanı diye bir tür varsa ben oyum. Kalbim mutfaklara çarpıyor. Mutfak oturulur bir yer olsun, yemeği pişerken göreyim, koklayayım. Morro’nun mutfağı tam böyle. Hayat var, neşe var bu mutfakta. Görür görmez dedim buradan kötü bir şey çıkamaz. Vedat, İstanbul’daki Morro ve Pidos restoranlarının daişletmecisi. Zeyneple çok güzel bir yer yapmışlar.
Mutlu Tönbekici/ Vatan