Dört yıldır cezaevinde olan Besat Doğan adlı kişi, koronavirüs sürecinde cezaevinden tahliye edildi.
Boşanma aşamasında olduğu eşini takibe alan Doğan, eşi Rabia Doğan'ı ve motosikletine bindiği H.B. adlı kişiyi sokak ortasında kurşun yağmuruna tuttu.
Saldırıda Rabia Doğan ölürken, yanındaki H.B. yaralandı.
Gözaltına alınan Besat Doğan'ın adliyeye çıkarılışı sırasında bazı arkadaşlarının "Adamın kralısın" diye seslenmesi tepki çekti.
Geçtiğimiz hafta olan bu olay ilk değil.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre sadece 2020 yılı içerisinde benzer iki olay daha basına yansıdı ve cezaevinden izinli çıkan eşlerince iki kadının daha hayatına son verildi.
Burdur'da yaşayan Sevil Özel, 3 Temmuz 2020'de cezaevinden izinli çıkıp bir daha dönmeyen eski eşi Tarkan Altun tarafından öldürüldü.
Gülcan Kaymaz ise 14 Ekim 2020'de cezaevinden izinli çıkan eşi Serkan Kaymaz tarafından izinli çıktığı gün yaşamdan kopartıldı.
Benzeri olaylar geçmişte de yaşanmıştı. Cezaevinden izinli veya yeni çıkan eşlerinin, sevgililerinin saldırısına uğrayan kadınlar olmuştu.
Independent Türkçe'nin görüşüne başvurduğu isimlere göre bu saldırılar çok da tesadüf değil.
"Mahkum cezaevinden çıktıktan sonra öfkesini kadından çıkarıyor"
Pek çok kadın cinayeti davasında mağdur avukatlığı yapan Umur Yıldırım, şiddet gördükleri erkeklerin ya da eşlerinin cezaevinden izinli çıkmasının kimi zaman kadınlar açısından sancılı bir sürece dönüşebildiğini öne sürmekte.
Kapalı cezaevinde kalan mahkumların bir süre sonra açık cezaevlerine alınmasının infaz hukukumuzda yer alan kontrolsüz bir düzenleme olduğunu öne süren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
Açık cezaevlerinde izin sistemi var. Bu sistemin kontrolü veya denetimi yapılmıyor. Mahkum cezaevinden çıktıktan sonra öfkesini kadından çıkarıyor. Bu tanıdığı bir kadın veya tanımadığı bir kadın olabilir. Çünkü bu bilinç yerleşiyor. Özellikle şiddet mağduru kadınlar için bu durum çok tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor. Çünkü faili ile bir anda karşı karşıya kalıyor. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmelidir.
"Leyla Avcı, cezaevinde pembe odada eşi tarafından öldürülmüştü"
Kadın hakları aktivisti avukat Hülya Gülbahar da cezaevine giren erkeklerin öfkelerini bir şekilde eşlerinden çıkarmaya çalıştıkları yönündeki iddialara katılıyor.
Gülbahar, bu konuda en somut örneklerden biri olarak 2015 yılında cezaevinde "pembe oda" olarak adlandırılan ve eşlere baş başa kalma şansı veren buluşma sırasında eşi Metin Avcı tarafından boğazı kesilerek öldürülen 29 yaşındaki Leyla Avcı'nın olayını hatırlattı.
İstanbul Sözleşmesi, cezaevinden çıkan erkeğin kadına haber verilmesini öngörüyor
Gülbahar, gözaltına alınan veya tutuklu olan erkeklerin serbest kalmaları halinde eşlerini ve sevgililerini hedef almalarının dünyada da yaygın bir sorun olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
O nedenle İstanbul Sözleşmesi'nin 56. maddesi kadına şiddet halinde gözaltına alınan veya cezaevine konulan erkeklerin serbest bırakılması halinde kadına ve ailesine haber verilmesi şartını getiriyordu. Biz bundan dolayı İstanbul Sözleşmesi yaşatır dedik.
"Kovid nedeniyle izne çıkanlar nedeniyle çok sayıda kadın saldırıya uğradı"
Kovid-19 salgını sırasında cezaevinden tahliyeler gündeme gelince günlerce kampanya yaparak bırakılacak kişilerle ilgili şiddet mağduru kadınlara bilgi verilmesini söylediklerini belirten Gülbahar, şu iddialarda bulundu:
Maalesef salgın sürecinde kimin serbest kalacağı, kimin kalmayacağı tam anlaşılamadı. Kadına şiddet uygulayanlar çıkmayacak dendi ama çıktı. Yetkili makamların çıkmayacak sözüne güvenerek rahat bir şekilde yaşamını sürdüren birçok kadın tedbirsiz kalınca küt diye kapısında saldırganları buldu. Çok sayıda kadın bu süreçte saldırılara maruz kaldı. Oysa bu kadınlara önceden bilgi verilmesi lazımdı. Bu insanların elinde çiçeklerle kapıya gelmeyeceği belli.
"Cezaevleri erkeklik kültürünü besliyor"
Gülbahar, cezaevinde olan erkeklerin eşlerini ve sevgililerini hedef almalarının nedeniyle ilgili de şu iddia da bulundu:
Cezaevlerinde erkeklik kültürünü besleyen, şiddete özendiren bir ortam yaratılıyor. Oysa cezaevlerinde öfke kontrolü, toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmesi lazım. Cezaevlerinin amacının suçlu insanları ıslah ederek bir daha suç işlemeyecek şekilde topluma kazandırmak olması gerekirken tam tersine suç potansiyelleri artmış insanların toplum içine salınmasına neden oluyor.
"Kadın cinayetinden içeri girenler, diğer mahkumlarca eğitiliyor"
Gülbahar ayrıca cezaevine giren kadın katilleri veya şiddet zanlıların burada adeta diğer mahkumlarca eğitildiklerini öne sürerek şöyle bir örnek verdi:
Beyoğlu'nda cinsel tacize uğrayarak öldürülen müzisyen Değer Deniz'in katili cezaevine girdikten sonra duruşmalara içeride kendisine akıl veren insanlar sayesinde adeta eğitilerek gelmişti. Çocuk Mahkemesi'nde yargılandığı halde kadınlara karşı işlenen suçlarda indirim verilen bütün argümanları kullanarak hiç tanımadığı Deniz'le ilişkisi olduğu, başka birini seçerek erkeklik gururuyla oynadığı gibi akla hayale gelmeyen gerekçeler uydurdu. Her duruşmada mantığı zorlayan bir argüman getirerek kendini aklamaya çalıştı. Bu cezaevlerinde suçluların kendini meşrulaştıran argümanları nasıl ürettiğinin de örneği olmuştu.
"Cezaevi, kıskançlığı kuşkuculuğu artırıyor"
Psikiyatr Ayhan Akcan, kıskançlık duygusunun belli bir seviyede olması halinde normal olduğunu ve yapılan araştırmalara göre Türkiye'de insanların yüzde 40'ında kıskançlık sorunu olduğunu belirtti.
Akcan buna karşın bu tür duyguların cezaevinde olan insanlarda ortamın ve koşulların etkisiyle daha da tırmanabildiğini iddia etti.
Cezaevinde infaz sürecinde hastalıklı düşünce oluşumunun daha fazla olduğunu öne süren Akcan, "Paranoyak düşünceler gelişebiliyor. Bundan dolayı batı ülkelerinde cezanın bitimine yakın mahkumlar, serbest bırakılmadan önce rehabilitasyona alınıyor. Bu bizde yok. İyi hali gözetilerek açık cezaevine sevk ediliyor ve ev izninden faydalandırılıyor. Şayet hastalıklı düşünce varsa kişi kafasında kurmuş olarak evine gittiğinde suçu gerçekleştiriyor" diye konuştu.
Cezaevinden çıkan insanların eşlerini öldürmeleri olaylarının olduğunu söyleyen bunun yanında kimi zaman da intikam duygusuyla başkalarına da zarar verebildiklerini ekledi.
"Cezaevinden izinli çıkanlarca işlenen cinayetlerin çoğu eşlerini hedef alıyor"
Emekli polis Mustafa Bayram, cezaevinden izinli çıkan mahkumların tekrar suça bulaşmasının en çok hırsızlık olaylarında olduğunu, izinde cinayete karışan mahkumların ise en çok eşlerini öldürdüklerini söyledi.
Asayiş Şube Müdürlüğü'nde görev yaptığı yıllarda benzer çok olayla karşılaştığını söyleyen Bayram, bunda eşinin kendisini aldattığından duyulan şüphe ve bu yöndeki dedikoduların çok etkili olduğunu belirtti.
Bu tür cinayetlerin özellikle Anadolu'da daha fazla yaşandığını söyleyen Bayram, bunda küçük yerlerde insanların birbirini daha fazla tanımasından dolayı söylentilerin ve dedikoduların daha hızlı kulağa gelmesinin de etkili olduğunu kaydetti.
© The Independentturkish/Ali Kemal Erdem