Aytaç Akyurt / Sözcü - ‘Aşk Yeniden’ dizisiyle ekranların en sevilen çiftlerinden biri haline gelen Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy bu sefer karşımıza beyazperdede çıkıyor. Yılın en iddialı aşk filmi olması beklenen, Buğra Gülsoy’un aynı zamanda senaristi olduğu ve dün vizyona giren ‘Acı Tatlı Ekşi’ filminin başrol oyuncuları ve filmin yönetmeni Andaç Haznedaroğlu ile filmin galasında bir araya geldik ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sinema tutkunlarını nasıl bir film bekliyor?
Buğra Gülsoy: İçimizdeki bambaşka duyguları ortaya çıkaracak bir film oldu ‘Acı Tatlı Ekşi'. Filmi geçtiğimiz haziran ayında çektik. Sonrasında da filmin vizyona giriş tarihi netleşti. İşin içinde yarı vardık yarı yoktuk. Filmi çok fazla izleme fırsatımız olmadı. Ama şimdi filmle izleyicilerin buluşma zamanı geldi çattı.
Filmde canlandırdığınız karakterlerden bahseder misiniz?
Özge Özpirinçci: Ben Duygu Güler karakterini canlandırıyorum. Murat'la küçük yaştan beri tanışan ve aşk yaşayan, seramik sanatçısı bir kız. Annesi ve babasını genç yaşta kaybetmiş, babaannesiyle yaşayan, hayattan sadece keyif almak isteyen ve hiçbir kural tanımayan, çok eğlenceli biri. Beraber tatile gitmek isteyeceğiniz tatta bir kız. Tabii hayat ona ve yaşadığı ilişkiye onun beklediği kadar güzel davranmayabiliyor zaman zaman. Her şey çok güzel giderken bir anda sevgilisi Murat'la ilişkilerinde bir sorun oluyor ve asıl hikaye bundan sonra başlıyor.
B.G.: Canlandırdığım Murat'ın karakterini ve dönüşümünü Duygu karakteri belirliyor. Duygu, gençlik yıllarında özgürlüğüne ne kadar düşkünse de Murat da bir o kadar kendi sınırlarının içinde yaşayan bir karakter. Duygu her defasında onu özgür alanına çekmeye çalışıyor ve beraber oyun oynayarak büyüyorlar. Fakat bir gün o oyun başlarına büyük dert açıyor.
Senaryoyu yazmadan önce aklınızda Özge Özpirinçci'yle oynamak var mıydı?
B.G.: Seyirciler de filmi izledikten sonra anlayacaklar ki, Duygu gerçekten oynanması çok zor bir karakter. Bu nedenle de bu rol için Özge'den başkasını düşünemezdik herhalde.
Yönetmen Andaç Haznedaroğlu ile çalışmak nasıl bir duygu?
B.G.: Biz daha önce Özge ile tanışmıştık, birbirimize alışığız. Ama Andaç Haznedaroğlu içimizde olan ama daha önce ekrana yansıtmadığımız duygularımızı da ortaya çıkardı. Bu film sürecinde öyle bir çalışma sürecine girdik ki, hayatımızın akışını bile bu film için değiştirdik. 2-3 ay öncesinden çalışmaya başladık. Bu film ayrı bir disiplin kazandırdı bize.
Eğitim almadan önce mutfakta çok kötüydüm şimdi de kötüyüm
Mutfakla aranız nasıl?
B.G.: Film için bu konuda eğitim aldım. Bu nedenle Mutfak Sanatları Akademisi'ne teşekkür ederim. Bana orada temel mutfak eğitimi verdiler. Eğitim almadan önce mutfakta çok kötüydüm şimdi de kötüyüm. Ancak filmin içindeki parçalarda ve anlarda yemekler yapabiliyorum. Ama yemek yapmak profesyonelce ele alınması gereken ve yetenek isteyen bir iş. Yeteneğim için biraz varmış biraz yokmuş gibi diyebilirim.
Ö. Ö.: Ben mutfakta vakit geçirmeyi çok seviyorum aslında ama çok fazla bilgim ve deneyimim yok. O yüzden yanımda yemek yapmayı bilen biri olduğu zaman onu çok iyi asiste edebilirim. Çok güzel mutfak temizlerim, on numara temizlik yaparım.
Yemek yapmayı bu kadar severken formda kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Ö. Ö.: Ben çok formda kalan biri değilim ama beslenmeme dikkat ediyorum ve olabildiğince hareket etmeye çalışıyorum. Asansör yerine genellikle merdiven kullanıyorum. Sağlığım elverdiğince kendime dikkat etmeye çalışıyorum.
Ben böyle bir anı yaşamıştım
Yıllardır beklediğiniz ve daha sonrasında kavuştuğunuz, filmin ismi gibi acı, tatlı, ekşi ilişki yaşadığınız biri oldu mu hiç hayatınızda?
B.G.: Senaryoyu yazarken ve Andaç'la daha sonraki çalışmalarımızda hepimizin hayatında yaşadığı duygular üzerinden yol almaya çalıştık. Bence filmi gerçek kılan da bu özelliği aslında. Benim de hayatımda yaşamış olduğum ve hepimizin yaşamış olduğu duygular var filmin içinde. Ne demek istediğimi de seyirciler izlerken anlayacaklar ve şöyle diyecekler, “Ben böyle bir anı yaşamıştım”. İsmen baktığımızda ise kendi hayatımda sıralamaya koyacak olursam, ekşi, acı ve tatlı diyebilirim.
Sizin için aşkta tutku mu güven mi daha ön planda?
B.G.: Güven.
Ö. Ö.: Tutkulu bir güven.
Özge Hanım, yayında olan diziniz ‘Kadın' büyük beğeni kazandı. Peki Buğra Bey, sizin gündeminizde bu tür bir proje var mı?
B.G.: Benimki de ‘Adam'. (Gülüyor) İçime sinen, beni heyecanlandıran birkaç projeyi okuyorum şu an. Bakalım…
Ö. Ö.: Fakat Buğra heyecanlanması zor bir adam kendisi de senarist olduğu için…
İkili olarak yepyeni bir projede tekrar bir araya gelecek misiniz?
B.G.: Tabii ki, neden olmasın! Biz Özge'yle hep farklı işler yaptık ve gerçekten partner diyebileceğimiz, uyum sağlayabileceğimiz bir oyuncu bulmak zor. Biz daha önce bir komedi dizisi yaptık. Şu an da bambaşka bir şey yapıyoruz. Kendimizi başka bir duyguya taşıyacak bir proje olduğu zaman, kendimizi tekrarlamadan yeni işler yapmak isteriz tabii ki.
Ö. Ö.: Bizim için önemli olan, hikaye, karakter ve yönetmen. Bunlar olduktan sonra kiminle oynadığınızın pek de bir önemi yok.
Okurlarımıza yeni yıl mesajı olarak ne söylemek istersiniz?
Ö. Ö.: Sağlığın eksik olmadığı, sevginin, anlayışın, huzurun, mutluluğun ve en önemlisi de eşitliğin olduğu bir yıl diliyorum.
B.G.: Acıların olmadığı tatlı ve ekşili bir hayat diliyorum.
Milli piyango bileti aldınız mı? Size çıksa ne yapardınız?
B.G.: “Kaçar giderdim” dermişim..
Ö. Ö.: İyi hatırlattın, alayım. Ben dünyayı gezerdim ve seyahat ederdim bol bol herhalde…
Senaryo bana isimsiz geldi
Gala heyecanını yaşarken bize vakit ayırıp sorularımız cevaplayan bir diğer isim de filmin yönetmeni Andaç Haznedaroğlu oldu…
İzleyenleri nasıl bir film bekliyor?
Andaç Haznedaroğlu: Öncelikle aşk dolu bir film. Şu aralar Türkiye'de romantik komediler izleniyor ama gerçek bir aşk filmi uzun bir süredir yapılmadı. Eski Türk Sineması'nda çok örneği vardı bu türün ama en az 5-6 yıldır insanları derinden etkileyecek bir aşk filmi yapılmadı. İşte bu öyle bir aşk filmi…
“Senaryodan önce gelen bizim yönetmenimizdir” diye bahsediyorlar sizden. Peki siz bu cümlenin sahibi Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy'un oyunculuğu için neler söyleyeceksiniz?
İkisi de çok iyi. Daha önce de birlikte oynadılar ve uzun bir ara vermelerine rağmen yine bir araya gelip çok iyi bir iş çıkardılar. Ben bu konuda onların adına mütevazı olamayacağım. Eminim size kendileriyle ilgili çok şey söylememişlerdir ama çok iyi oynadılar. Özge şu anda da bir dizide oynuyor ama filmdeki performansı her şeyin üstünde. Özge'nin bence en iyi çıkışlarından bir tanesi olacak bu film. Buğra benim için zaten çok değerli. Senarist olmasıyla birlikte her yönüyle…
Senaryo ilk olarak elinize nasıl ulaştı?
Biz bu filmi yapmaya karar vermiştik ve senarist kim olur diye düşünüyorduk. Ben de o ara yurtdışında tatilindeydim. Bir anda şirketten arayıp, “Yönetmenim, birisi yazdı bu senaryoyu” dediler. “Gönderin” dedim ama “Yazanın ismi yok üzerinde, isimsiz geldi senaryo” dediler. Senaryoyu okudum ve çok etkilendim. Hatta gözlerim doldu. Türkiye'ye gelene kadar da şirketten kimse söylemedi bana senaristin Buğra Gülsoy olduğunu.
Senaristin Buğra Gülsoy olduğunu öğrendiğiniz an ne hissettiniz?
Bu büyük bir sürpriz oldu. Daha öncesinde tanışmamıştık Buğra ile. Çok şaşırdım ve takdir ettim. Hem oyuncu olup hem de duyguları bu kadar iyi anlatabilmesi inanılmaz. Onu hem oyuncu hem de yazar olarak çok yetenekli buluyorum.
Film çekimleri nerelerde yapıldı?
İstanbul, Alaçatı, Çeşme ve çevresinde.
Yeni yıl için okuyucularımıza nasıl bir mesaj göndermek istersiniz?
Yeni yıla yaklaşırken aşk dolu bir film yaptık ve izleyenlerin beğeneceğini umuyorum. Herkese iyi bir sene diliyorum…