Milli Mücadele önderlerinden Rauf Bey (Orbay) anılarında, son Osmanlı sultanı Vahdettin'in, işgal altındaki İstanbul'da “Bir millet var, koyun sürüsü… Buna bir çoban lazım… O da benim…'' dediğini aktarır…
Bu sözlerden kısa süre sonra İstanbul'daki Meclis-i Mebusan Heyeti Temsiliye milletvekilleri İngiliz işgal kuvvelerince tutuklanır ve sürgüne gönderilir. 18 Mart 1920 günü de Meclis-i Mebusan kapatılır.
Bu sırada Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra özgürlük ve bağımsızlık için daha büyük bir mücadeleye, Kurtuluş Savaşı'na başlayan bir milletin gözü-kulağı da Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarındadır.
Meclis'in toplanacağı Ankara Ulus meydanındaki yapımı henüz tamamlanmamış bina, milli bir heyecanla, milletin katkısıyla tamamlandı. Meclisin toplanacağı salondaki kürsü, Ankaralı bir marangoz tarafından yapılarak Meclis'e hediye edildi, sıralar Ankara Öğretmen Okulu'ndan, iki petrol lambası ile sac sobalar kahvehanelerden getirildi.
Ve 23 Nisan 1920… Meclis etrafında toplanan binlerce kişi, Meclis' in açılışını büyük bir coşkuyla bekledi. “23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder” diyen bir büyük önderin yanında, bu büyük güne tanıklık etti.
Dünyaya ilan edildi
Mustafa Kemal ve milletvekilleri, önce Hacı Bayram Camii'nde cuma namazını kıldı. Ardından da dualarla ilk Meclis'in açılışını gerçekleştirildi.
İlk konuşmayı yapan Sinop Milletvekili Eşref Bey, “Meclis'in açılışını milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum” sözleriyle dünyaya duyurdu.
Meclis'te 4 saatlik konuşma yaptı
24 Nisan 1920'deki ikinci Meclis oturumunda, Mustafa Kemal oy birliği ile Meclis Başkanlığı'na seçildi. 4 saatlik konuşmasında süreci anlatan Mustafa Kemal, izlenecek siyasetin “Milli sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı devam ettirmek, millet ve memleketin gerçek saadet ve imarına çalışmak” olacağını söyledi.