Sabah Gazetesi televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ, bugünkü yazısında Show Tv ekranlarında başlayan "Dünya Güzellerim" programı için demediğini bırakmadı.
Aytuğ, "Edep ya hu!" başlıklı yazısında "Rezil, ucube, avam, mahalle paçozları, kanıma dokundu" gibi ifadelere yer verdi.
Önce gelin Yüksel Aytuğ'un o yazısını okuyalım:
Aslında dudağımın kenarıyla gülüp geçecektim, 'Sabun köpüğü bir eğlencelik işte, fazla ciddiye almaya değmez' diyecektim ama ortaya öyle rezil görüntüler, o kadar avam muhabbetler çıktı ki, kalem oynatmadan duramadım.
Yapımcısı muhtemelen, 'Kavga potansiyeli barındıran iki magazin gülünü deplasmanda ağız dalaşına çıkartayım, yanlarına bir saf melek, bir de güzel kadın iliştireyim, bakalım ne olacak?' demiş, Show TV yönetimi de buna onay verince ortaya 'Dünya Güzellerim' adlı ucube bir yapım çıkmış...
Program, ismini Bülent Ersoy'un sahnede sık sık kullandığı 'Dünyeaaaa güzellerimmm' sözünden alıyor. Buradan da anlaşıldığı gibi assolist Bülent Ersoy, diğerleri uvertür... İlk bölüm büyük sansasyon yaratsın diye de Bülent Hanım'ı salmışlar burnu Kaf dağlarındaki Banu Alkan'ın üzerine... Hindistan'daki otelin lobisinde öyle düzeysiz bir ağız dalaşına girdiler ki; mahalle paçozlarının hamamdaki göbek taşında saç saça baş başa yoluşmaları, onların yanında 'akademik konferans' kalır. Bu sütunlara taşımakta güçlük çektiğim kavganın içinde hangi sözler yoktu ki! Bülent Ersoy, Banu Alkan'a "Sen psikopatsın, üstelik hadsizsin" diye yüklendi. "Hasta insan öyle her şeyi löp löp götürmez" deyince Banu Alkan ilginç bir ispat yöntemi kullandı:
"Ay valla ishalimin fotoğrafını çektim, sen inanmazsın diye..." Kavganın dozunun giderek arttığı dakikalarda ise Bülent Ersoy son bombayı patlattı: "Altıma yapan ben değilim. Odana girilmiyormuş b.k kokusundan..." Bu arada 'melek' misyonunu üstlenen Safiye Soyman ne yapacağını bilemez halde ara bulmaya çalışırken; program ismini azıcık hak etsin diye kafileye eklenen Burcu Esmersoy, yolculuğun başından beri takındığı 'Nereden düştüm buraya?' bakışları eşliğinde alt dudağını ısırıp duruyordu.
Diğer yandan görgüsüzlük de diz boyuydu. Kafile, seyahate 42 tanesi Bülent Ersoy'a ait olmak üzere 60 küsur bavulla çıktı. Bir de yurt dışı alışverişlerini ekleyin.
Dönüşte havaalanından VIP araçlar yerine damperli kamyonla alınmışlardır herhalde...
Dedim ya, aslında bu kadar kelime israf edeceğimi bile düşünmemiştim.
Ama kanıma çok dokundu. Ne mi? Türkiye'de insanları eğlendirmenin en kestirme yolu olarak 'televizyon şovu' adı altında ünlülerin birbirlerine hakaretler yağdırıp aşağılamalarının 'programlanması'.
Peki program izlendi mi?
Bal gibi de izlendi. Peki bunun adı televizyonculuk mudur? Gerçek işi porno yıldızlığı olan çıplak kadınların yaptığı çamur güreşi ne kadar olimpik spor ise bu da o kadar televizyon programıdır.
Bir de neye üzüldüm biliyor musunuz? Programın ana sponsorunun, çocuklarımızı üniversite sınavlarına hazırlayan kitapları basan bir yayınevi olmasına...
Onca kültürsanat programı, sponsor bulamadığı için ekrana gelemezken hem de...
DİVA'DAN O SÖZLERE YANIT GECİKMEDİ!
Türk Sanat Müziği'nin Divası Bülent Ersoy cephesinden gazeteci Aytuğ'a yanıt, hiç gecikmeden geldi.
BÜLENT ERSOY: "BU YAZIYI YAZDIRAN KARIN AĞRINIZIN BİR SEBEBİ VAR!"
Sn. Yüksel Aytuğ
Büyük bir öfke ve nefretle kaleme aldığınız yazınızı okudum.
Aslında siz her ne kadar aşağılamak adına şahsımı "magazin gülü" olarak nitelendirmiş olsanız da, ben bundan büyük bir mutluluk duydum zira; "Gül" İslam Alemi'nde Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizi temsil eder ve terinin gül koktuğunun ibareleri vardır inandığımız rivayetlerde... O sığ bilginize öğretici katkım olsun adına yazdım sadece bunları...
Neyse... Ve şimdi gelelim size bu yazıyı yazdıran karın ağrınızın sebebine...
Yaşınız gereği biraz unutkan olabilirsiniz ama, müsaade ederseniz ben zat-ı alinize hatırlatmak isterim!
Geçmiş yıllarda bir televizyon programına başlayacaktınız, şimdi "magazin gülü" diye ifade ettiğiniz kişi olan bendenizi "programa şeref verirseniz beni mutlu edersiniz Sn. Divam"diye bizatihi kendiniz defalarca; ve müşterek tanıdıklarımızı aracı olarak kullanıp, yine defalarca ricacı olup ve de oldurduğunuzu hatırlatırım size!
Pekiii... "güllü" bir kadın ifadesi kullandığınız beni nasıl oldu da yakın geçmişte yapmış olduğunuz o programa "uğurlu ayağınızla lütfen şeref verin Divam" diye, yalvarma noktalarına gelinceye kadar davette bulunan aramalarınız ve aratmalarınız nedendi? O zaman kalite arayışınız seyahate mi çıkmıştı?
BEN BU YAZINIZI KISKANÇLIK ve KIZGINLIK İLE YAZDIĞINIZI ÇOK İYİ BİLİYORUM!
Ama ben bu yazınızı nasıl bir kıskançlık ve de kızgınlık haleti ruhiyesi ile yazdığınızı çok iyi biliyorum! Çünkü tv programınızın ilk konuğu Olmamda ricacı olan size red cevabı verişimin neticesidir bu yazınız!
Ne büyük bir trajedyadır ki bilgisizliğiniz ile bavullarımızın sayısının fazlalığını görgüsüzlükle nitelendirmişsiniz!
O KÖŞEYİ HAK ETMİYORSUNUZ!
Bakın Sn. Aytuğ; 1 ayı içeren, hem de Türkiye hudutları dışında çekilecek bir programın çekimleri esnasında, her sahnesinde ayrı ayrı kıyafetler giyerek ve bunların Her birinin ayrı ayakkabısı, çantası, aksesuarları olduğunu ve televizyonun görsel bir show aktarımı olduğundan dahi bi haber olup, bu yargılarda bulunuşunuz da aslında size ayrılan o köşeyi haketmediğinizin bir göstergesi ve o köşeye büyük hakaret! Çünkü sığ fikirlisiniz. Yaptığınız işin gereksinimlerini bilmiyorsunuz.
SADECE BANA DEĞİL, TÜRK HALKINA DA HAKARET ETTİNİZ!
Aslında bir gerçek de şu ki; bu yazınızla sadece beni ve yapım şirketimi değil, programı izleyip yorumlar yapan, tüm Türkiye'nin yüzde 90 çoğunluğunu kapsayan beğeni ifadeleri ile sosyal medyayı sallayan, Allah Allah'a kaldıran ve 6,5 saat tt listesinden indirmeyen insanların olumlu görüşlerine de hakaret ettiniz!
Cümlelerimi daha fazla uzatmaya gerek görmüyorum; çünkü benim ağzım çok kıymetli! Umarım bu kalem silahşörü edanızla aynı delikanlılığı Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri önünde de sergilersiniz.
Bülent Ersoy