ÖZGE ULUSOY FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Lise yıllarında Galatasaray ve Fenerbahçe’de profesyonel yüzücü olarak, sporcu kimliği ile başarıdan başarıya koşan Hakan Baş, eğitimini Amerika’da tamamladıktan sonra kendi işini kurma kararı aldı. Kurduğu genç yaşta adından söz ettirmeye başladı. Spor sayfalarında başlayan başarı hikâyesi, ekonomi ve finans sayfalarına ve son günlerde ise yaşadığı ilişkilerle de magazin sayfalarına taştı. Tüm bu başarıların ayrıntılarını sorduk, genç girişimci de içtenlikle cevap verdi.
BURCU ESMERSOY FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Karşımızda genç ve yakışıklı bir işadamı var; Hakan Baş! İyi bir kariyer yaptıktan sonra, e-ticarete girmeye nasıl karar verdiniz?
Liseyi Üsküdar Amerikan’da, Lisans eğitimini Cornell University, Yüksek Lisansı ise Yale University’de, Amerika’da, tamamladım. Lisans sonrası önce iki yıl Bank of America’da yatırım bankacılığı yaptım, sonrasında Türkiye’ye dönerek bir yıl çalıştım yatırım bankacılığı alanında. 2008’de MBA eğitimim için Yale’e gidip 2010’da Türkiye’ye temelli döndükten sonra ise Garanti Bankası’nın Stratejik Planlama bölümünde VP olarak göreve başladım. Ancak bu görev 20 gün sürdü. 20. gün istifa edip, ’Peak Games’i kurduk. İnternetteki ilk tecrübem de bu oldu. Günde 12 milyon kişinin oyun oynadığı bir site haline geldi bugün. Yakın bir zamanda da stratejik bir yabancı ortağa satmayı düşünüyoruz. 2011’de Krombera adında dijital pazarlama ajansı kurduk. Orda büyük markaların dijital pazarlama ve sosyal medya işlerini yapıyoruz. Ben ayrıca e-ticaretin hızla büyüdüğü Türkiye’de, müşteri ile daha yakın temas kurabileceğimiz bir iş yapmak istiyordum E-ticarette nerde boşluk var diye baktık. İskontolu özel alışveriş sitelerinin yaptığının dışında bir şey yapmak istedik. Bugün indirim için yapılan alışveriş alışkanlığının, zamanla kolay alışverişe döneceğini düşünüyorduk. Ve bu doğrultuda ’Lidyana’yı kurduk.
YOLANTHE CABAU FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Lidyana.com indirimli alışverişin ötesinde, kolay alışveriş olanağı sunuyor, öyle mi?
Örneğin biz, sezon ürünlerini sezon fiyatıyla satıyoruz lidyana.com’ da. Ve insanlar bunu kabul ettiler. Tüm markaları bir arada bulabilme imkânı sunuyoruz. 50 markayı kapı kapı gezeceğine, hepsini bir arada görebiliyor. Örnek vermek gerekirse, kolye seçiyor kalp sembolüne basıyor, "şu fiyat aralığında" diyor hepsini ekranında görebiliyor. Dışarıda mağaza mağaza dolaşsa bile hepsini bir arada görebileceği ortam yok. Hızlı ve her şehre kargosu, ücretsiz iadesi, onarımı tüm bu avantajlar cazip hale getiriyor. Bir günde ulaşma imkânı veriliyor... Bunun için insanlar artık ’kolay alışveriş’ ten dolayı e-ticaret yoluyla moda alışverişini tercih ediyorlar.
İlk başta dikey bir site olarak başladınız; takı ve aksesuar ile sınırlı idi. Sonra ürünler artmaya, yelpaze genişlemeye başladı; bunun ortaklık yapınızla bir ilgisi var mı?
Ortaklık yapımız çok dikkat çekti, medyada da epeyce konuşuldu bu. Lidyana.com’un yatırımcı kadrosunda geniş yelpazede isimler yer alıyor. Ortakları arasında başarılı futbolcu Arda Turan, Markafoni’nin kurucuları Sina Afra, Tolga Tatari ve Ahmet Sarı, Yemeksepeti Kurucusu Nevzat Aydın gibi internet dünyasının öncü isimlerinin yanı sıra Ulusoy Holding Yönetim Kurulu üyesi Saffet Ulusoy, Öztanık Grubu’ndan İsmet Öztanık, Raiffeisen Investment’ın Türkiye ekibinden Gökçe Kabatepe, Aydın Özol ve Oytun Özer gibi isimler ile bir araya geldik.
Kaç ortak var şimdi?
On bir ortak var. Ufaklı-büyüklü birçok stratejik ortağı içeri aldık, hepsinin farklı getirileri var. Örneğin Markafoni ortaklığının operasyon ve lojistik tarafı, tedarikçilerle anlaşmada büyük kolaylık sağlıyor. Arda Turan başarılı bir futbolcu ve dolayısıyla medyatik bir isim. Diğer isimler de iş dünyasında, kendi alanlarında çok başarılı isimler.
Kısa zaman önce Yandex ortaklarından Ru-Net’ten yatırım aldınız?
Çok kısa zamanda iyi bir ivme kazandık. Yandex’in yatırımcısı Ru-Net’ten yatırım aldık. Sonra daha da hızlandık. Yaptığımız çalışmalar, halkla ilişkiler (pr) aktiviteleri basında daha çok yer almamızı sağladı. İnsanlar lidyana.com yazıp siteye giriyorlar, "bugün ne gelmiş" diye bakar duruma geldiler. "Yetenek Sizsiniz Türkiye" yarışmasında advertorial’ımız çıktı, çok olumlu geri dönüşler oldu. Trafik iyive artınca sadece kolye, küpe, bilezik değil; farklı ürünler de sunmamız gerektiğine karar verdik. Geçen yazdan itibaren, parfüm, makyaj malzemeleri, şimdi sandalet, bikini derken; "moda dikeyi" olarak konumlanmaya başladık. Tamamen moda üzerine olan birçok ürünü sunuyor hale geldik.
Lidyana’nın zamanlaması da çok iyi oldu? Güvenilir ürün konusunda tüketicinin kafasındaki kuşkuları gideren bir imajınız da oldu. Bu anlamda alışveriş müşteri, Lidyana’dan aldığı ürünün güvenilirliğine, orijinali olduğuna güven duyuyor...
Tabi Arda Turan’ın bu bağlamda çok faydası oldu. Arda Turan, Markafoni, Yemeksepeti ortaklığı; bu isimleri bilen insanlar bizim de potansiyel müşterilerimiz oldular. Tabi böyle farklı yelpazeden kişi ve kuruluşların ortak oluşu, müşteriye daha kolay ulaşmamızı sağladı diyebiliriz. Güvenlik sistemleri gelişti, lojistik gelişti, kargo şirketleri e-ticareti çok iyi öğrendi. Tüm bunlar etken. Lidyana.com iyi bir imaj ve marka algısıyla yola çıkıp, bunu hizmet kalitesiyle de pekiştirince, iyi bir sonuç elde ettik.
Yolanthe Cabau ile bir işbirliğiniz oldu?
Evet, ortak bir çalışmamız oldu. Daha önceden takı tasarımı yapmış fakat seri üretime geçememiş. Saffet’tin aracılığı ile bize ulaştı, karşılıklı bir sinerji yakaladık ve Galatasaray’ın yıldız futbolcusu Wesley Sneijder’in eşi model ve oyuncu Yolanthe Cabau’nun takı tasarımları ilk kez Lidyana’da satışa sunuldu. Tamamı Yolanthe Cabau’nun el emeğiyle tasarlanan "YC Jewels" koleksiyonu, stil sahibi, trend takipçisi modaseverlerden büyük beğeni aldı. Üretimini de biz yapıyoruz. Çok kısa zamanda çok büyük bir koleksiyon çıkardı.
Gündemde yeni isimler var mı?
Bizim iş modelimiz gereği, ünlülere de yer vererek halkla ilişkiler yapan bir e-ticaret sitesiyiz. Kuruluşumuzda Burcu Esmersoy, Sinem Kobal, Şebnem Çapa ve Güliz Onursal bizim "zarafet elçileri"miz idiler. Zarafet elçileri diyoruz! Çözüm ortaklığı prensibiyle hareket ediyoruz, seçtikleri ürünler üzerinden bir işbirliği yapıyoruz. Tuba Ünsal, Derya Baykal, Özge Ulusoy, Ayşe Özyılmazel, Eda Taşpınar, Buse Terim ve Derya Şensoy ile bu prensipte çalıştık/çalışıyoruz. Buse Terim ile çalışmaya devam ediyoruz, çok etkili gerçekten. Burcu Esmersoy ürünleri çok ayrı taşıyor, müşteri algısı üzerinde ayrı bir etkisi var.
Bu isimleri kim belirliyor?
Halkla ilişkiler ekibimiz, ajansımız, hep beraber oturup isimleri kimlerle çalışacağımıza karar veriyoruz. Bazı isimler var ki çok efektif, fakat sitenin algısına uygun olmayabiliyorlar. Bazı isimler var çok niş kaçabiliyor. Öte yandan iyi anlaşılıyor olabilmemiz lazım. Burcu olsun, Tuba olsun, Buse olsun işini çok iyi yapan ve gerçekten sadece fotoğraf çektirip; "işim bitti" diyen isimler değiller, birebir yapmak istediğimiz işi algılamış isimler ve bunu çok iyi yapıyorlar.
Lidyana’nın bir dönemin zarafet elçilerinden biri de Özge Ulusoy’du, son zamanlarda ise yaşadığınız ilişki ile gündemdesiniz. Nasıl gidiyor?
İyi gidiyor... İlk çalıştığımızda profesyonel anlamda çalışıyorduk. O dönem sadece bir tanışıklığımız vardı zaten. Daha sonra tekrar bir çalışma süreci oldu, ilişkimiz gelişti ve sonra da beraber olmaya başladık. Şimdi ilişkimiz iyi gidiyor, bir sıkıntı yok
Daha önce medyaya yansıma şekliniz farklı iken, yaptığınız işler, projeleriniz ile gündemdeyken; bu ilişki ile daha bir magazin gündemi yaratıyorsunuz. Bu durumdan memnun musunuz?
Önce yüzücü olarak sporcu kimliğimle medyada yer aldım. Daha sonra ekonomi ve finans sayfalarında yer almaya başladım. Özge medyatik biri ve onunla bir ilişki yaşayınca ister istemez magazin sayfalarında da yer almış oldum. Bu konu hakkında iyi ya da kötü diyeceğim bir yanı yok. Başlarda çok çok dikkat ettik, duyulmasın diye. Sonra ilişki ilerleyince ister istemez duyuldu ve magazin sayfalarında yer almak kaçınılmaz oldu!
Magazin sayfalarında söylemediğiniz şeyler de yer alabiliyor, olmayan bir şeyi varmış gibi sunabiliyorlar; bu durum sizi rahatsız etmiyor mu?
"Hakan Baş Özge Ulusoy’a evlenme teklif etti" diye yazmışlar. Özge öyle bir şey yok dediği anda bu sefer "Özge evlenme teklifini reddetti" diyecekler; onun için üstünü örter bir pozisyon almak zorunda kalıyor. Sonuçta denize girerken fotoğrafınızı çekip, altına istediklerini yazabiliyorlar. Yapacak bir şey yok sonuçta. Okuyup geçiyorum, "neden bunu yazmışlar", "böyle bir şey yok" derdine de düşmüyorum. Okunması için biraz renklendirilmesi gerekiyor, onu yapıyorlar diye bakıyorum. Gülüp geçiyoruz; çok takılmıyorum açıkçası.
Bu arada yüzmeyi bıraktınız mı?
Galatasaray’da yüzüyordum, daha sonra Fenerbahçe’ye transfer olmuştum. 9 yaşında Galatasaray’da lisansım çıktı. 12 yaşımda milli takıma seçildim (milli oldum). 16-17 yaşımda Türkiye rekoru kırmıştım. Fenerbahçe’nin takım kaptanıydım. Sonra milli Takım’da çeşitli dönemlerde kaptanlık yaptım. Sonra Amerika’ya (Cornell Üniversitesi) gittim. Derken son sınıfta bıraktım, bıraktığımda 21 yaşımdaydım. Çok yoğun bir tempo istiyordu, ya yüzücü olacaktım ya da iş dünyasında kariyer yapacaktım. İş dünyasını seçtim.
O zaman da aklınızda e-ticaret fikri var mıydı?
Lise yıllarından beri, hep kendi işimi yapmak istiyordum. Bunun hangi alanda olacağını bilmiyordum. Eğitim ve kariyer bakımından donandıktan sonra, kendi işimi yapma düşüncesini hayata geçirmem kaçınılmaz oldu diyebilirim.
Küçükken ne olmak istiyordunuz?
Bildiğim, doktor olmak istemediğimdi. Annem, babam doktor; onların bir çağırı cihazı vardı gecenin bir vakti hastaya bakmaya gidiyorlardı. Şimdi düşündüğümde doktor da olsaydım çok rahat ilerlerdim.
Anne-babanızın bir yönlendirmesi oldu mu?
Yok, hiç olmadı. Döndüğümde, Garanti’ye girdiğimde çok mutluydular. Garanti’yi bırakıp ilk Peak Games’i kurma aşamasında tepkileri oldu tabii. Çünkü sabah tıraş olup, takım elbise giyip, kravatımı bağlayıp, şoförün kapıdan alıp götürdüğü bir işi bırakıp; bir apartmanın en alt katında "okey, tavla oynatan sosyal oyun şirketi kuruyorum" deyince; biraz panik oldular. İşin gidişatını görünce tabii, onlar da en büyük destekçilerim şimdi.
Akıl hocalarınız var mı?
Var birkaç tane... Babam; hayatımın her anında yanımda oldu. Öğütleriyle, yaklaşımlarıyla benim için çok belirleyici olmuştur her zaman. Mehmet Ali Aydınlar’ın, Sina Afra’nın yakın desteğini alıyorum. Benden yaşça büyükler, kendi alanlarında çok başarılı kişiler olarak bana faydaları oluyor. Kritik kararlarımı almadan önce bu üç isime danışırım her zaman.
Anlaşması zor bir insan mısınız yoksa uzlaşmacı bir yapınız mı var?
İş yaşamımda, sporculuktan dolayı olsa gerek, takım oyununa çok önem veririm. Mümkün mertebe kararların ekipçe alınmasını sağlamaya çalışırım. Yani "uzlaşmacıyım" diyebilirim. Her zaman ekip halinde çalışmayı benimsiyorum. İşleyişin devamı için hiyerarşi tabii ki gerekiyor; ama kimse de kimseye patronluk yapmıyor. 50 kişilik ekibimiz dinamik bir yapı ve iyi eğitim görmüş kişilerden oluşuyor. Kimyası birbirini tutan, birlikte çalışmayı seven, takım ruhuna sahip kişilerle çalışıyoruz. Herkes işini yapınca, doğal olarak sorun da olmuyor patronluk da!
Son soru, sabah saat kaçta işe geliyorsunuz?
Dokuz. İlk açıldığımızda pazar günü dahi çalışıyorduk, ama artık Pazarları çalışmıyoruz. Yani ben genelde çalışıyorum, ama en azından ekip dinleniyor Hafta içi "sabah dokuz, akşam sonsuz" çalışıyoruz. İşe alımlarda da bunu özellikle vurguluyoruz ki, sonrasında bir sıkıntı yaşanmasın. Her kes sorumluluk sahibi olduğu için, iş birikmişse, hafta sonu dahi gelip çalışıyor.
Elçin Sonakın / Nişantaşı Plus