Yazar ve tarihçi Murat Bardakçı, Habertürk'teki ‘Cadılar Bayramı ve cadılaşma merakı’ başlıklı yazısında Cadılar Bayramı'nın nereden geldiğini yazdı. “Bu inanış eski Mezopotamya kültürüne mahsustu. İnsanlar binlerce sene boyunca yedi adet yıldızdan meydana gelen Ülker takımyıldızı gündüzleri ortaya çıkınca bayram etti. Ama geceleri görününce de korkuya kapılıp hediyeler sunmuşlardı” diyen Bardakçı'nın yazısı şöyle:
İskender ile Ptolome'nin sonraki asırlarda Doğu'ya yaptıkları seferlerde Mezopotamya ile Şark'ın inanışlarını yazıya geçirtmelerinin ardından bütün bu âdetler Batı dünyasına gitti, zamanla Roma'ya intikal etti, oradan diğer medeniyetlere de yansıdı, birbirlerinden farklı etnik gruplar tarafından da benimsendi ve bu gruplardan biri olan Keltler, Ülker'in gündüz kaybolup gece ortaya çıkması inancına “Samhain” dediler, Samhain zamanla “Halloween”, yani “Cadılar Bayramı” hâlini aldı. Son birkaç sene içerisinde bizde dar bir çevre ile de sınırlı olsa kutlanmasına başlanan “Cadılar Bayramı”nın aslı budur.
Ama, ortada bir tuhaflık var: Her 31 Ekim akşamı suratlarını boyayıp tuhaf kılıklara bürünerek İstanbul'un lüks mekânlarına giden magazin figürlerimiz, kutlamaya heveslendikleri Cadılar Bayramı'nın aslında bu topraklardan çıktığının farkında değildirler ve o günün Nevruz'un tam tersi olduğunu bilmezler. Yaptıkları kutlamanın ardında Cadılar Bayramı'nı ithal malı bir etkinlik olarak algılayıp “çağdaş” şekilde eğlendiklerini zannetmeleri vardır. Peki, magazin figürlerimiz Cadılar Bayramı'nı niçin kutluyorlar dersiniz? Özentiden! Dışarıdan gelen her âdeti modernleşme, çağdaşlaşma ve globalleşme zannetme takıntılarından… Cadılar Bayramı'nın aslında “Şark işi” olduğunu bilseler, emin olun, başlarını bile çevirip bakmazlar!