Basit gerçekler
Bir haftadır İsrail'i anlatan Oray Eğin dünkü yazısında bu ülkeyi 'Ortadoğu'daki tek demokrasi, tek Batılı standartlara sahip ülke' olarak tanımladıktan sonra şu ilginç tespiti de yapıyor:
'Mantık çizgisinde Türkiye'nin İsrail'le daha kolay özdeşleşmesi, modern ve demokratik bir ortaklık için İsrail'le yanaşması gerekirken dine dayalı mağduriyet edebiyatı rasyoneliteyi gölgeliyor...''
Hamas'ın İsrail köylerine fırlattığı bombaları da duygusal ve dramatik bir dille anlatan Oray Eğin 'Türkiye kamuoyu İsrail-Filistin gerginliğinin hiç bu tarafını görmedi. Hiç İsraillilerin bu terörden nasıl çektiklerini anlamak, empati kurmak için uğraşmadı. Bizim okullarımızdaki tarih derslerinde Holocaust bile anlatılmaz zaten' diyor.
Elbette herkes istediği her şeye inanmak ve bu inancını dile getirmekte özgürdür.
Ama hiç kimse bunu yaparken gerçekleri göz ardı edemez ve etmemeli. Hele gazeteciler asla...
Dönelim Sevgili Oray'ın üç tespitine. Oray Eğin, İsrail için 'Ortadoğu'daki tek demokrasi, tek Batılı standartlara sahip ülke' diyor. Oray arkadaşımız bu tanımına bir de 'cani' kelimesini eklemiş olsaydı hemen onu onaylayıp destekleyecektim.
Bu cani kelimesini de ben değil Yahudi kökenli olan Richard Goldstone kullanıyor. Hem de kişisel olarak değil başkanlığını yaptığı BM İnsan Hakları Konseyi adına.
Goldstone, 16 Ekim'de BM'de kabul edilen raporunda 'İsrail'in Gazze'de soykırıma varacak kadar savaş ve insanlık suçu işlediğini' söylüyor. Demokratik olarak seçilen tüm İsrailli yetkililer ve onların atadığı tüm generallerin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını istiyor.
İşte bu rapora dayanarak İngiliz mahkemesi İsrail'in eski Dışişleri Bakanı Livni'yi yargılama kararı verdi. Tutuklanmaktan korkan Livni de geçen hafta Londra'ya gitmekten vazgeçti. Livni'nin başına gelenler aslında İsrail'in 'demokratik olarak seçilen' neredeyse tüm yöneticilerinin başına gelmiş ya da geliyor.
Bu kişiler İngiltere, İspanya, Norveç, Belçika ve başka ülkelerde hep son anda tutuklanmaktan kurtuldu. Yani Batı değerlerine bağlı Batılı mahkemeler Oray Eğin'in deyimi ile Batı değerlerine bağlı ve demokratik yöntemlerle seçilen İsrailli liderlere katil muamelesi yapıyor.
Bu arada Batı değerlerinden ve demokrasiden söz açılmışken Hitler de ezici bir çoğunlukla seçilmiş ve neredeyse 50 milyon insanın ölümüne neden olmuştu. Bunlar arasında Oray Eğin'in dramatik olarak anlattığı Holocaust yani soykırım kurbanları da var.
Ancak Oray arkadaşımızın gözden kaçırdığı temel bir gerçek var, o da; bu soykırım kurbanlarının hiçbiri herhangi bir Filistinli, Arap, Türk, Acem ya da başka bir Müslüman tarafından öldürülmemiştir. Bu durumda Holocaust'tan kaçan Yahudiler acaba neden Filistin'e gelip burada yaşayan insanları öldürmeyi ve topraklarını ele geçirip onlara karşı soykırım uygulamayı tercih etti?
Oysa o Yahudiler gidip Almanya'da ya da herhangi bir Avrupa ülkesinde örneğin; Filistin'i onlara hediye eden İngiltere'de bir devlet kurmalıydılar. Gelelim Hamas füzelerine...
Hamas füzelerinin duvarlarında ancak küçük delikler açabildiği okulları ziyaret eden Oray arkadaşımız Gazze'ye de gidip İsrail fosfor bombalarının kaç kişiyi öldürüp ya da ne tür yıkım yaptığına da bakmalıydı.
Neyse ki Oray arkadaşımız gitmek isteseydi bile birlikte fotoğraf çektirdiği İsrailli askerler ona izin vermeyecekti. Oray arkadaşımızın bilmesi gereken temel gerçek; gittiği o İsrail köyleri aslında Filistin köyleridir. Bu ve benzeri köylerin bulunduğu topraklar 1917'den bu yana sürekli olarak işgal edilmekte, bu toprakların gerçek sahibi Filistinliler kovulmaktadır.
Yani Oray'ın tarih kitaplarında okutulmasını istediği Holocaust'tan kaçan Yahudiler ve onların dindaşları gelip Filistin topraklarında yerleşmemiş olsaydı ortada ne Hamas füzeleri ne İsrail'in fosfor bombaları ne de başkalarının toprağında kurulmuş İsrail'in 'Batı değerli' liderlerinin Batı değerlerine sahip ülkelerde yargılanması söz konusu olmayacaktı.
Gelelim Oray arkadaşımızın son tespitine. Yani Türkiye'deki 'dine dayalı mağduriyet edebiyatına...'
Oray arkadaşımızın böyle bir tespiti ne tür verilere dayanarak ve ne amaçla yaptığını bilmiyorum. Ancak bunu demokratik seçimle işbaşına gelen AK Parti iktidarı ve bu iktidarın Türkiye'yi dinsel bir yönde etkilemesinden söz ediyorsa bu başka bir tartışma konusudur.
Ama bunu 'Türkiye'nin İsrail ile daha kolay özdeşleşmesi' konusuna bağlaması şaşırtıcıdır. Çünkü İsrail gerçek anlamda bir din devletidir. İsrail'de demokratik olarak Filistinliler üzerinde nükleer ya da kimyasal bomba atalım diyen seçmenlerin demokratik oyu ile seçilen liderlerin tümü (İşçi Partisi dahil) Tevrat ve dini kaynaklara dayanarak ülkeyi yönetir ya da onun etkisiyle davranır.
Bununla da yetinmeyen İsrailli yetkililer, işgal altında tuttukları Filistinlilere, Araplara ve tüm dünyaya 'Bizi bir Yahudi din devleti olarak tanıyın yoksa sizi fena yaparız' diyorlar. Tüm dünyanın bildiği, kabul ettiği ancak bazılarının yüksek sesle dillendiremediği bu özet gerçekleri Sevgili Oray'ın dikkatine sunmak istedim.
Hüsnü Mahalli - Akşam