İşte Canan Güllü'nün TürkiyeGündemi'ndeki o yazısı:
Hükümetin ve siyasilerin sandık telaşı içinde geçiyor günler. Önce mazbatayı veririm, vermem tartışmaları. Ardından mazbatayı geri almanın bin bir yolunun denendiği süreç.
Geçersiz oyların sayılması, yeniden sayılması, olmadı baştan sayılması hiç bir şey olmasa bile bir şeyler oldu ama fark edemedik diyerek yine yeniden sayılması söylemleri ile kalitesiz, vasıfsız ve bir kadar da hukukun ayaklar altına alındığı ve seçmen iradesinin yok sayıldığı günleri yaşıyoruz birlikte.
Canan Güllü |
Daha başka neler göreceğiz diyerek.
Ama ben sizin dikkatinizi bir başka yöne çekmek istiyorum. Aslında tanımladığım sürecin bir yansıması olan sessiz ve derinden gelen ve büyük tahrifatlarını daha da ileride yaşayacağımız toplumsal resme bakalım istiyorum.
Geçtiğimiz 1 hafta içinde ülkemizin çeşitli illerinde ve ilçelerinde yaşanan olayları alt alt yazarak üzerinde konuşalım.
Aydın Çine'de Nergis Yavaş'ı kocası öldürdü.
Kartal’da Feride Genç öldürülüp yakıldı
Ödemiş’te Gizem Tabak'ı birlikte yaşadığı insan öldürdü..
Aksaray ilinde boşanma işlemlerini yürüten avukata dönmüştü silah ve ölümle sonuçlanmıştı.
Konya da Av. Filiz Kabınkara eşi tarafından hastaneye götürüldüğünde banyo da ayağı kaydı denmişti. Oysa ki o da şiddet nedeniyle yaralanmış ve hayatını kaybetmişti. Aile içinden ihbar gelmişti.
Diyarbakır'da Avukat Müzeyyen Boylu'yu, Doktor olan, boşanmak üzere olduğu ve yanına yanaşmaması için uzaklaştırması olan kocası çocuklarının yanında 14 kurşunla öldürdü.
Son 1 ayda erkek şiddeti ile öldürülen 3. Avukat oldu.
Adana'da resmi nikahı olmayan kocası tarafından otomobilden atılan hamile kadın hastaneye kaldırıldı..
Mersin’de minibüste bir kişi eşini şiddetli şekilde darp etti.Kolluğa gidildiğinde şikayetçi olmadığını söyledi. Allahtan Uluslararası İstanbul sözleşmesi şiddeti şikayete bağlı kılmadığı için Bakanlık Baro ve STK davacı ve müdahil olma adına takipteler.
İstismara uğrayan çocuğun babasına, Kiraz Belediye Başkanı “Bu işi dallandırıp budaklandırmayalım” dedi. Üstelik başkan bir Kadın
Aile Bakanlığına bağlı Turhal Sevgi Evleri'nde 26 çocuğun sistematik fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı, ağır psikiyatrik ilaçları içmek zorunda bırakıldıklarını gazete haberinden öğrendik.
Yine Tokat’ın Zile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde kalan yaşlılardan 10’unun 17 gün içinde yaşamını yitirdiği ortaya çıktı..
Bu yaşananların sadece bir tanesi bile bir başka ülkede olsa zaman durur.
Oysaki bizde haberlerde birkaç dakikalık yer alma ile kendini gösteriyor.
Bu yaşananların hepsinin olma nedeni çok basit. Çünkü bu ülkede yönetimde bulunan hükümetin bir kadın Politikası yok. Evet yok.
Şimdi diyeceksiniz ki, nasıl? İşte 3 çocuk doğurun, erken evlenen genç kızlara çeyiz yardımı, kürtajın yasal izni var ama uygulamada yok hali bir politika değil mi?
Benim bahsettiğim ise Toplumsal cinsiyet eşitliği temel alınmış bir politika.
Kadın erkek eşitliği.
Dünya Ekonomik Formunun Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği 2018 raporuna göre 149 ülke arasında 130. Sırada olmamız zaten her şeyi açıklamakta.
Hani geçtiğimiz günlerde MEB nın Eğitimde Cinsiyet eşitliği (ETCEP)projesini rafa kaldırması ve YÖK ün tutum belgesinden Toplumsal cinsiyet eşitliğini çıkararak yerine cinsiyet eşitliği adaletini savunacağını bildirmesi gibi. Sessiz ve derinden değil alenen eşitliğe karşı bir duruş.
Bu olmayan politika aslında bizi savurmakta.
Dolmuştaki insan karısına vururken müdahale edenlere size ne benim karım diyerek Kadına bakış açısını yansıtıyor. Hükümetinkinden farklı değil. Çünkü
darp edilen kadını Devlet o kocanın elinden alıp insanca yaşamanın şartlarını hayata geçirme mekanizmaları başarıyla çalıştırıyor mu? Hayır, Dolayısıyla senin malın ne yaparsan yap demenin uygulama haline tanıklık ediyoruz.
Sırf açıldı densin diye tek kişinin yönetici olduğu sığınma evleri,Tek kapı sisteminin uygulanması gerekirken araç ve insan kaynağı yönünden atıl kalan Şiddet Önleme ve izleme merkezleri (ŞÖNİM) vs,vs
Diyarbakır da sokak ortasında öldürülen Avukat arkadaşın kocasına uzaklaştırma kararı olduğunu biliyor musunuz? Daha önceden 2 kez öldürmeye yeltendiğinden alınmış bu karar. Bu karar kanunda 7/24 koruma olarak anılır ama gerçekte bir telefon numarasıdır. Biz alanda çalışanlar biliriz. Personel yetersizliğinden uygulanamayan mahkeme kararlarıdır onlar. Sonra o çocuklar sizce anneleri mezara babaları hapishaneye gitmen ruhsal travmasını nasıl atlatacak.
Öldürenin de bir üniversite mezunu doktor ve aile hekimi olduğunu, kendisine hasta geldiğinde, eğer mağdur ise, nasıl yönlendireceği konusunda bilgilendirme yapan biri olduğu notunu düşelim.
Nereden tutsanız elinizde kalıyor. Evet kim ne derse desin yasalarımız var Yeni yasa yapmaya ihtiyaç yok. Ancak o yasalar uygulansın diye var Uygulamanın önüne engeller koyarsanız anlamı yok ki.
Şöyle ki siz şiddeti önlemek için bir yasa çıkaracaksınız ama o yasanın mekanizmalarını uygulaması gerekenleri değil konuyla uzatan yakından ilgisi olmayanları atayacaksınız. Bu atama kişinin bir mevkiye gelme arzusunu tatmin eder ama toplumun huzur içinde yaşamasına engel teşkil eder.
Ya da yaptığınız yasadan yargıda çalışanlarınızın haberi yoksa ne olacak. Bir adım daha ötesi imzaladığınız sözleşmede Kadına şiddet olayları olmuş evliliklerde arabuluculuk ve uzlaşama uygulanmaz cümlesini görmezden gelerek Adalet bakanlığının canhıraş şekilde aile arabuluculuğunu destekleyen çalışmalar yapmasına ne dersiniz.
İradenin ve Politikanın olmadığı yerdeki yasalar toplumun gazını almak için vardırlar.
Farkında mısınız, son 1 ayda yasaları uygulayan 3 Avukat erkek şiddeti sonucu öldürüldü.
Farkında olun lütfen.