Abone Ol

Cem Gürdeniz: Danıştay'ın Andımız ve Atatürk Kabartması Kararları İntihardır

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, "Andımız ve Atatürk kabartması kararları intihardır" değerlendirmesinde bulundu.

Danıştay'ın Andımız ve Atatürk Kabartması Kararları İntihardır

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Cumhuriyet'ten Barış Doster'e konuştu.

Danıştay’ın Öğrenci Andı ve devlet madalyalarındaki Atatürk kabartmasına ilişkin kararı büyük tepki çekti. Yurttaşlar, siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri seslerini yükseltti. Konunun siyasal, tarihsel, toplumsal, kültürel boyutu yanında, dış politikaya ilişkin boyutu da var.

Nitekim emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, konunun diğer yönleriyle birlikte, bu yönüne de dikkat çekerek “Danıştay’ın son kararları bugünün konjonktüründe jeopolitik bir intihardır” dedi. Gürdeniz’le, Danıştay’ın kararlarının olası sonuçlarını konuştuk.

- Türk ve Atatürk karşıtlığını nasıl açıklıyorsunuz?  

Türklük ve Atatürk, Cumhuriyet için hava ve sudur. İkisi olmadan Anadolu’da hayatta kalamayız. 2004 Nisanı’nda Kıbrıs’ta Türklere Annan Planı’nın kabulü, yani güneyden kuşatılmamız için “Yes Be Annem” dedirten akıl, bugün Danıştay üzerinden Türklük ve Atatürk’e saldırıyor. Her ikisi de ne kavramdır ne tanımlamadır. Varoluşumuzun nedenleridir. Can damarlarımızdır.

Tarihte, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken, can damarlarını kesen devletler nadir görülür. “Türküm” ifadesinden hareketle Andımız’ı reddetmek, Atatürk milliyetçiliğinin temelini oluşturan “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözünü terk etmek, bölücülüğün, etnik ayrışmanın sinsi kapısını ardına kadar açmakla eşdeğerdir.

- Türklüğü reddedenler neyi amaçlıyor?  

Türklük, bin yıldır devlet kurduğumuz yarımadamızın kurumsal ve toplumsal sahipliğinin adıdır. Irk ve kafatası temelli bir sahiplik değildir. Anadolu, Asya’nın içlerinden denizlere doğru binlerce yıl süren yürüyüşün son durağıdır. Bu yürüyüş, Türk birleştiriciliği altında başarılmıştır.

Türlüğü reddetmek, bin yıllık Doğu’dan Batı’ya yürüyüşü reddetmektir. Türk dünyasını, Anadolu’nun ev sahipliği yaptığı Türk devletlerini, Selçukluyu, Osmanlıyı reddetmektir. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti reddetmektir. Karadeniz, Ege ve Akdeniz kıyılarıyla, yani mavi vatanla buluşan Türk dünyasının tek yarımada devleti olan Türkiye’nin tapusunu reddetmektir.

- Atatürk’ü yok sayan bir Türklük mümkün mü?  

Atatürk kabartmasını devlet madalyalarında kullanmaktan vazgeçmek, devletin aklından ve ruhundan vazgeçmesidir. Anafartalar’dan, Çanakkale’den, Sakarya’dan, Dumlupınar’dan, İzmir’den, İstanbul’dan, Hatay’dan, özgürlükten, vatandan, bağımsızlıktan, Cumhuriyetten, Türk boğazlarından, Türk aydınlanmasından, laiklikten, çağdaşlıktan, kalkınmadan, kısacası kendine güvenmekten vazgeçmesidir.

FETÖ ÜZERİNDEN ALTIN VURUŞ’

- Türklüğe ve Atatürk’e karşıtlık, emperyalist merkezlerin de programı değil mi?

Güney Çin Denizi’nden Arktik Okyanusu’na, Uzak Asya’dan Batı Asya’ya hegemonya çökerken, küresel yeni düzen kurulurken, güneyden ve Batı’dan, son 100 yıldır örneği görülmemiş biçimde kuşatılıyoruz. Türkiye büyük bir mücadele dönemine giriyor. Türklük ve Atatürk, içerden ve dışardan devletimizi devlet yapan temel unsurların tümüne saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde, devleti ayakta tutacak harcın iki vazgeçilmezidir. Devletin can simitleridir.

Emperyalizm, 1947 tarihli Truman Doktrini’yle başlayan dönemde, etnik ayrıştırma, dincilik ve Atatürk düşmanlığı üzerinden içerdeki işbirlikçileri, satın aldığı hainleri kullanarak ulusal harcı zayıflatmak, can simitlerini parçalamak için her yolu denedi.

15 Temmuz 2016 gecesi ordusuz, vatansız kalmamız için FETÖ üzerinden altın vuruşunu yaptı. Atatürk ve Türklük düşmanı dinci bir örgüt, devlete kastetti. Hedefleri iç savaş çıkarmaktı. Başaramadılar... Hatırlatalım; devlet gemisi su almaya, batmaya başladığında, can simidine koşanların karşısına iki dolap çıkar. Birinin kapağında Türklük, diğerinin kapağında Atatürk yazar. Bu kaderden kaçış yoktur.

Barış Doster-Cumhuriyet