Cem Küçük'ün bugünkü yazısı şöyle...
Fethullahçı Terör Örgütü’nün ne kadar iğrenç bir örgüt olduğunun en net kanıtı İzmir ve İstanbul’daki askeri casusluk davalarıydı. Masum subayları fuhuş ve casusluk iddiasıyla yıllarca içeride tuttular ve hayatlarını kararttılar. Peki FETÖ askeri casusluk davasıyla neyi amaçladı?
Birincisi FETÖ’cü subayların önünü açmak için kurgulandı bu davalar. Planlı bir tasfiye davasıydı. İkinci işlevi de ne kadar mili icat ile uğraşan subay varsa onların tasfiyesiydi. İzmir’de 2013’te sözde “askeri casusluk” adı altında 357 sanıklı davayı yürüten polis ve müfettişlere yönelik operasyonda gözaltına alınanlar sorgulanırken soruşturmanın kurgudan ibaretti. Örgütün kumpas operasyondaki hedeflerinden birinin de Türk Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan savunma teknolojilerinde bilgi ve birikimi sağlayacak, yerli savunma sanayine katkı sağlayacak olan Milli Gemi (MİLGEM) projesiydi. Savunma Sanayi İcra Komitesi kararıyla projesi resmen onaylanan geminin esnek yüzer bir savaş platformuna sahip olduğu, tasarımında son teknolojilerinden yararlanıldığı için de ticari gizlilik önemine sahipti. Örgütün bu operasyonla geminin inşasındaki beyin takımı olan rütbeli mühendis askerleri itibarsızlaştırarak etkisiz hale getirildi.
Doni Rodrik gibi Amerikalı biri bile “TSK’nın dışa bağımlılığını azaltma amaçlı projelerle uğraşan ne kadar parlak beyin varsa casusluk kumpasında tutuklanıyor, bu asla normal değil” dedi. FETÖ yabancı istihbarat servisleriyle koordinasyon içinde ve ABD’nin ve İsrail’in gözüne girmek için bunu yaptı. Tam bir vatana ihanet söz konusu. Fakat dikkat, FETÖ dış güçlerin taşeronu değil, tamamen kendi gündemi var. Güçlü olmak için sürekli CIA ve MOSSAD’a yaltaklanıyor. Onlara gönüllü hizmet ediyor, çünkü vatan kavramı yok. Tek taptıkları Fethullah.
Öte yandan İzmir ve İstanbul’daki askeri casusluk davalarının beyni Ali Fuat Yılmazer. Tüm planı kurgulayan o. Yılmazer bu konudaki ilk haberleri Kanal D’den Ekrem Açıkel’e yaptırdı. Bunun da kayıtlara geçmesi lazım. Fikret Seçen’in eline hazır iddianameyi Ali Fuat Yılmazer verdi.
Tabii FETÖ’cü medyanın, başta Akın İpek medyası ve Zaman gazetesi olmak üzere en çok can yaktığı yer askeri casusluk davasıydı. Özellikle İzmir Askeri Casusluk davasında yaptıkları yayınlar masum insanların hayatlarını perişan etti. Aileler dağıldı. Çocuklar babasız kaldı. Bugün TV İzmir Askeri Casusluk davasıyla günlerce yayın ve belgesel yaptı. Bugün Gazetesi muhabiri Turan Görüryılmaz ve Bilal Yılmaz “Büyük Takip” ismiyle belgesel yaptı. Yüzlerce subay cinsel sapık diye haber yaptılar. Bazılarının hayvanlarla cinsel ilişki kurduğu yalanını dahi zerre utanmadan yazdılar. Hanımlarının, kızlarının mahrem fotoğraflarını dosyaya kondu. Subaylar, astsubaylar, siviller perişan oldular. Türkiye’de 450’e yakın casus var yalanını yaydılar. Böyle ahlaksız, rezil insanlar bunlar.
Özelikle Akın İpek medyasının son 8 yılda yaptıklarını yazsak bu köşeler yetmez. Bu aile resmen timsah gözyaşları döküyor. Hala bu insanlara iyi gözle bakanlar var. Akın İpek ve medyasındaki adamları yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödeyecekler. Yargıdan kaçamazlar. Gerçi kaçan, yolunu bulan soluğu yurtdışında alıyor. Bunların hepsi aynı örgütün adamları. Polisle gazetecinin farkı yok. Ali Fuat Yılmazer neyse Ekrem Dumanlı o.
Askeri casusluk davasını kurgulayan ve içinde olan herkes çok ağır bedel ödeyecek. Yargı aşamasında bu işin içinde olan sözde medya mensuplarına da hesap sorulacak. Askeri casusluk FETÖ’cülerin en iğrenç işiydi. İşte Can Dündar denilen hain böyle bir örgütle işbirliği yaptı. Bu ayıp ona ve onun gibi işbirliği yapanlara yeter de artar bile.