“Her şey Çok Güzel Olacak”ın üzerinden tam 20 yıl geçmiş. Yani Cem Yılmaz, bu seriyle sinemaya adım atmasının 20. yılını da kutluyor.
Cem Yılmaz’ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı, yapımcılığını NuLook ve CMYLMZ Fikirsanat’ın üstlendiği “Karakomik Filmler”, 4 orta metraj filmden oluşan bir seri. 2 filmin arka arkaya ve tek biletle gösterileceği serinin ilk halkasında “Kaçamak” ve “2 Arada” adlı yapımlar var. “Kaçamak” bitti, “2 Arada”nın çekimleri de 2-3 güne tamamlanıyor.
Öncelikle ilk filmden bahsetmek lazım: Cem Yılmaz, Zafer Algöz, Necip Memili, Özkan Uğur ve Nilperi Şahinkaya’nın rol aldığı “Kaçamak”ta dört kafadarın tatil macerası beyazperdeye yansıyacak.
Bodrum’da çekilen filmin sürprizi bol; Özkan Uğur’un yurtdışında oyunculuk eğitimi alan oğlu Alişan Uğur mesela. Filmde Cem Yılmaz otel sahibi Alpay’ı, Nilperi Şahinkaya bilim kadınını, Alişan Uğur da dahi bir bilim adamını canlandırıyor.
Eylül ortasında ise “2 Arada”nın çekimleri başladı. Filmin çekimlerine İDO’nun tahsis ettiği arabalı vapurda devam ediliyor. Cem Yılmaz’ın yanı sıra Zafer Algöz, Ozan Güven, Cemre Ebuzziya, Uraz Kaygılaroğlu, Bala Atabek, Umut Kurt ve Cem Davran’ın rol aldığı yapımın görüntü yönetmeni Ahmet Sesigürgil...
10 hikaye hazır
Biz de hikayeye ikinci filmin sonunda dahil oluyoruz. Cem Yılmaz, “Arif v 216”dan sonra yeni filmi için yıllardır biriktirdiği hikayeleri gözden geçirmiş. Yaklaşık 10 hikayeyi ele alan Yılmaz, bunların ikişerli şekilde film olmasını istemiş. Kendi deyimiyle “acı-komik” karakterler böylece sinemaya taşınmış olacak.
Vapurda sohbete başlıyoruz. Direkt “6’da evden çıkıyorum, 7’de setteyim. Akşam 8’de ancak çıkıyorum” diye anlatmaya başlıyor. Giderek düşen izleyici sayısına rağmen film çekmekte ısrarcı davranmak akıllıca mı peki?
Yılmaz’ın bu soruya yanıtı da “Film maliyetleri durmadan artarken film çekmenin akıllıca olduğunu kim söyledi? Prodüksiyonlu filmler o nedenle çok riskli. Ama bizim seyircimiz var, onun için konforluyuz” oluyor.
Bir “GORA” değil
Yılmaz, “Karakomik Filmler”i ana hatlarıyla şu sözlerle anlatıyor: “Filmden bir replikle cevap verecek olursam, bu bir GORA değil. Onlar başka filmlerdi bunlar başka. İlk defa böyle bir şey yazıyorum. 2001’den beri biriken hikayeler. Kenarda duran 10 tane hikayem vardı. Onları 60 dakikada toparlamak istedim. 4 filmi sıraladım öncelikle. Filmler birbirinden bağımsız ama tabii bazen karakterler, bazen mekanlar birbirine değiyor. Yine de bulmaca çözer gibi bir durum yok”
Hiçbiri oynamıyor!
“Hep aynı adamlara rol veriyor” sözünden daha çok kızdığı bir şey varsa, o da sevgilisi Defne Samyeli’yi ve kızlarını filmlerinde oynatacağı iddiası: “Defne’nin kızları bizim filmlerde oynuyormuş. Sürekli bu tip haberler çıkıyor. Filmin IMDB’deki sayfasında bile adları var. Ama böyle bir şey yok.
Hiçbiri filmde oynamıyor. Çıkan haberler işimizi ciddiye almıyormuşuz gibi bir hava estirdi. Ama başka bir açıdan bakarsan da niye oynamasın, Defne gayet iyi oynuyor yani...”
Mısır 15 lira olur mu Cem abi
Sohbet ederken konu hasılat ve maliyet hesaplarına kadar uzanıyor. Bu konuda Cem Yılmaz’ın sıkıntısı büyük: “Gişe hasılatını komedyenin kendisi alıyor zannedenler var. Bu tabii ki doğru bir yaklaşım değil. Öyle ki sinemadaki mısır fiyatından şikayetçi olan seyirci var, onu da şahsına bildiriyor mesela. ‘Mısır 15 lira olur mu Cem abi’ diyor.
Sponsorlar dersen; örneğin 28 milyonluk bütçenin ne kadarını sponsor verebilir? Herkes ucuza iyi işler yapmak istiyor ama bu her zaman mümkün değil. Ben yıllardır bunu yapmaya çabalıyorum, olmuyor. Sinema ucuz değil çünkü. Bizim kullandığımız her şey dövizle. Ama sözleşmelerimiz Türk lirasıyla. Aldığımız-verdiğimiz Türk lirası ama harcadığımız malzemeler dövizle geliyor...”
Kadir İnanır’ın sözü üstüne ne söyleyebilirim?
Kadir İnanır’ın bu görüşme sonrasında yaptığı “Türk sinemasını kurtarmak bu ikisine mi kaldı?” çıkışı da çok konuşuldu. Cem Yılmaz, o çıkış hakkında ise şunları söyledi: “Normaldir, fikirdir bu. Kadir İnanır’ın sözünün üstüne ne söylebilirim? İş için oradaydım.
İnsanlara ‘Ben gelmiyorum. Sektörden uzakta kafama göre takılıyorum ben’ demek hoş bir şey değil. Oyuncular Sendikası ile de durum öyle. Bir durum olduğu zaman elimden geleni yapıyorum.”
Şahan’la küs değilim ki barışayım
Hazır Cem Yılmaz’ı karşımızda bulmuşuz, Kültür Bakanlığı’nda Şahan Gökbakar’la yan yana göründükleri fotoğrafı da sormak lazım. “Barıştınız mı?” diyorum, “Şahan’la küs değilim ki niye barışayım?” diyor: “ Şahan ile oyuncu olduğumuz için değil, Yapımcılar Birliği’ne üye olduğumuz için Kültür Bakanlı-
ğı’ndaydık.
Ünlü oyuncu Cem Yılmaz, Kültür Bakanı Mehmet Ersoy’la görüşmeye gitmedi yani. Bilet fiyatlarıyla ilgili bazı dertler vardı, Kültür Bakanlığı da çıkacak kanun hakkında bizi bilgilendirdi. Kişilerle ilgili bir toplantı değildi.”
Zafer Algöz: Aynı adamlarla farklı filmler yapıyoruz
Birbirinden bağımsız iki film fikri bana çok cazip geldi. “Hep aynı adamlar” diyorlar ama arkadaşlık, çekim hızını artırıyor. Set arasında geyik yaparken “Gelin şu sahnenin ezberini geçelim” diyoruz. “Şurası şöyle olursa daha iyi olur” diye herkes fikrini söyleyebiliyor.
Kayıt sırasında bile bazı yerleri değiştirebiliyoruz. Kimse “Vay benim burada lafım vardı, kesip attılar” demediği için rahatız. Yani hep aynı adamlarla ama farklı filmler yapıyoruz.
Cem Davran: Son zamanda gördüğüm en kompakt hikayeler
Film ekibine dahil olduğumda “Amma yancısın be grubu bozdun” diye mesajlar geldi mesela. 4-5 kişi üst üste yazınca özel mesaj atabilecek kadar yakın olanlara yanıt verdim, “Bundan önce 25 sinema filmim var. Şimdi yeni bir sinema filmindeyim, kimsenin ortamını bozmadım” dedim. Son yıllarda gördüğüm en kompakt, şıkır şıkır ilerleyen hikayeler.
Hoşuma gitti, kabul ettim. Cem’in ekim ayında çekeceği filmde de varım.