Semra Topçu / Medyafaresi.com Özel haber:
Duruşmayı hüzün ve şaşkınlıkla izledim, cinayet işlemiş bir hukuk öğrencisinin davası... Sanık avukatının polemik sevdasına ve lüzumsuz sorularıyla sabır sınadığına tanıklık ettim. Her konuşmasına (Kayıt alındığı için konuşmaya başlayan ismini söylüyordu) profesör doktor diye ünvanı ile giriş yapıp, hukuk dersi vermeye çalışması ile konuyu sulandırıldığı intibası edindim.
Özel Harekat polisi olan babanın vicdanı ile evladı arasında kaldığını hissettim. Yine de “eşimle özel harekatta savaştık” sözlerinin davayla bağını kuramadım, baba mahkemeyi etkilemek mi istiyordu?
Sanık aşk hikayesi yazdı, işkence gördüğünü söyledi, polis ifadesini reddetti, fakat babaya “Siz emniyette gözaltında lahmacun yerken oğlunuz işkence mi gördü yani?” diye soruldu ve baba Ömer Hikmet “Yemek yenir orada ne var bunda, oğluma o sırada ne olduğunu bilmiyorum” diyerek açıklık getiremedi, üstelik rahat rahat telefonla görüştüğünü de itiraf etti.
Baba, oğlunun ilişki iddiasına ilişkin sorulara yanıt verirken, “Evde hocası olarak Ceren Damar’la sıkıntısını konuşuyorduk, sınavlarda hep başında duruyormuş, kız arkadaşına müdahale etmiş” dedi. İlişki iddiasını kanıtlayan delil sunmadı ve söz de sarfedemedi.
Ceren’in annesinin üzüntüsü, babasının öfkesini gördüm, salona hakim olan duygu ise isyandı...
Sanık dinlendi, avukatların sorularına yanıt verirken, çalıştığı cümleleri sarfediyor gibiydi hatta sıkıştığı yerde konuşmak istemeyip, “susma hakkımı kullanıyorum” dedi.
Hem sanık hem avukatı, ilişki iddiasını dile getirdi hatta kanıtı imkansız bir şekilde mobing ve taciz iddiasına vardırdılar. Bu söylem tüyleri diken diken etti, Ceren Damar’ın anısına saygısızlıktı yaptıkları. Tıklım tıklım dolmuş olan salondakiler tepki gösterdi.
Tanıklar konuştuğunda ise bu iddiaların mesnetsizliği, tutarsızlığı bir bir avukatların soruları ile ortaya çıktı. Tüm gün süren mahkeme adeta sabır testiydi, başkan polemiklere müsade etmezken sanık avukatının ilgisiz sorularına bile müsaade etti.
Öyle ki ara ara Çankaya Üniversitesi dahi yargılanmaya çalışıldı, bütün hocaları ve öğrencileri itham altında bırakıldı, kopyacı ve uygunsuz ilişkilileri ile...
Ceren Damar;
Türkiye’nin aydınlık yüzü, bilimin ışığı, etik değerler ve doğruluk-dürüstlük, hak-hukuk gibi kavramların karşılığı, pırıl pırıl bir genç kadın.
Görevi başında, kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından vahşice katledildi. Bugün mahkeme salonunda bu vahşi cinayetin nasıl işlendiği, öncesinde ve sonrasında neler yaşadığı konuşuldu.
Hasan İsmail Hikmet
Kopya çekerken yakalanan ve hocasını vahşice katleden genç. Türkiye’nin karanlık yüzü, bilgiye değil kopyaya ihtiyaç duyan, eline silah alıp okula gelip, kendisini yakalayan hocasına iki el ateş ederek vuran, hırsını alamayıp 17 kez bıçaklayan, sonra da soğukkanlı bir şekilde okuldan ayrılan, şimdi mahkemede kanıtlayamayacağı iddiaları dile getirip ilişkimiz vardı, diyebilen mobingden cinsel tavizden sözedebilen biri.
Kamuoyu onu sakallı görüntüsüyle tanıdı, pek de hukuk öğrencisine benzemeyen bu görüntü duruşmada değişmiş, sakal kesilmiş, takım elbise kıravat ile iyi hal bekleyen bir görüntüye kavuşulmuştu...
Sanığın iddiaları bir bir çürütülürken, Ceren Damar’ın yakınlarının ne hissettiğini aynı zamanda davayı takip eden avukatlardan biri olan arkadaşı Duyşen Selin Kuzu gösterdi. Kuzu sesi titreyerek isyanını dile getirirken, vicdanlara seslendi.
İşte Selin Kuzu'nun vicdanlara seslendiği o anlar...
Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkanı Aslı Koçak Arzuhan da davanın seyri hakkında bilgi verdi, davayı Emniyet mensubu ailenin etkilemeye çalıştığını söyledi:
Medyafaresi.com