Abone Ol

CHP 11 sayfalık Cezaevi Raporu hazırladı: İnsanlık onuru ile bağdaşmaz...

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ali Haydar Hakverdi, cezaevlerinde yapılan yerinde incelemeler ışığında hazırladığı ‘Cezaevlerinde tespit edilen sorunlar/hak ihlalleri ve çözüm önerileri’ raporunda, hastane sevklerine dikkat çekildi.

CHP 11 sayfalık Cezaevi Raporu hazırladı: İnsanlık onuru ile bağdaşmaz...

CHP Ankara Milletvekili, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ali Haydar Hakverdi, cezaevlerinde yapılan yerinde incelemeler ışığında mahkûm haklarının uluslararası ve ulusal kanunlara göre eksiksiz uygulanmasını sağlamak ve yaşanan sorun ve hak ihlallerini tespit ederek çözüm önerileri sunmak amacıyla hazırladığı raporu paylaştı.

Hülya Karabağlı - Medyafaresi.com

CHP Ankara Milletvekili, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ali Haydar Hakverdi, cezaevlerinde yapılan yerinde incelemeler ışığında hazırladığı ‘Cezaevlerinde tespit edilen sorunlar/hak ihlalleri ve çözüm önerileri’ raporunda, hastane sevklerine dikkat çekildi ve “Bileklerinden kelepçelenen mahkumun aynı kelepçeden bir başka kelepçe/kelepçeler ile jandarmaya bağlanması insanlık onuru ile de bağdaşmaz” denildi. Bazı ceza infaz kurumlarında hapishaneye yeni gelen mahkumlara hoş geldin dayağı atıldığına ilişkin iddialara yer verilen raporda, “Ziyaret edilen cezaevlerinin bir kısmında, ilk defa gelen veya başka cezaevinden sevk ile gelen mahkumların suç vasfına göre, kameraların görmediği telefon kulübesi gibi bir yerde kaba dayak atıldığı ve adına ‘hoş geldin dayağı’ denildiği tespit edilmiştir” denildi.

“İnsanlık onuruna aykırı bir şekilde çıplak arama yapıldığı”

Çıplak arama şikayetlerinin de yer aldığı raporda, bütün cezaevlerinde yeni gelen mahkumlar ve başka cezaevinden sevk ile gelen mahkumların ilk girişte istisnasız çıplak aramaya maruz kaldığına yer verilerek, “Bu arama, cezaevine dışarıdan yabancı bir maddenin sokulmasının önlenmesi maksadıyla yapılmaktadır. Ancak bu arama insanlık onuruna aykırıdır ve doğrudan işkence olarak uzmanlar tarafından değerlendirilmektedir denildi. Hakverdi, “Her bir cezaevi girişine amaca uygun bir cihaz konulması ile çıplak aramalar sonlandırılmalıdır” çözüm önerisinde bulundu.

CHP’li Ali Haydar Hakverdi’nin raporu şöyle:

CEZAEVLERİNDE TESPİT EDİLEN SORUNLAR/HAK İHLALLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt Komisyonu heyeti olarak birçok cezaevinde incelemelerde bulunduk. İncelemeler esnasında birebir görüştüğümüz personel ve mahkumların ifadeleri, mahkûm yakınları ve avukatlarının ilettiği şikayetler ile tarafıma ulaşan cezaevi mektupları birlikte incelenip değerlendirilmiştir. Mahkûm haklarının uluslararası ve ulusal kanunlara göre eksiksiz uygulanmasını sağlamak ve yaşanan sorun ve hak ihlallerini tespit ederek çözüm önerileri sunmak amacı ile hazırladığım bu raporu bilginize arz ederim.

SAĞLIK PROBLEMLERİ

•Yapılan incelemeler sonucunda ceza infaz kurumlarında görevli bulunan sağlık personeli sayısının kurum kapasitesine oranla yetersiz olduğu;

Adalet ve Sağlık Bakanlığı arasındaki Ceza İnfaz Kurumlarındaki Sağlık Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Protokol’ün 5. Maddesinde belirtilen sayılar yeniden düzenlenmeli, hekim sayısı artırılmalıdır. 1000 mahkuma 1 aile hekimi yerine 2 aile hekimi istihdam edilmeli ve mesai tam gün uygulanmalı; ayrıca mahkum sayısına bakılmaksızın her cezaevine tam gün bir aile hekimi görevlendirilmelidir.

•Sağlık problemi yaşayan tutuklu ve hükümlülerin revir ve hastanelere zamanında sevk edilmediği;

Anayasamızca da güvence altına alınan sağlık hakkından her yurttaşımız gibi cezaevindeki mahkumların da istisnasız ve geciktirilmeden faydalanmaları gerekmektedir. Hakkın kötüye kullanılması ve sağlık hizmetine zamanında ulaşma hakkı arasındaki denge gözetilmeli, ancak inisiyatif tamamen infaz koruma memurunun vicdanına bırakılmamalıdır. Özellikle kötü muamele ve darp iddiasında bulunan mahkumların vücutlarında oluşan yara ve morlukların tespit edilebilmesi açısından revir ve hastane sevklerinin ivedilikle gerçekleşmesi gerekmektedir. Böylece hak ihlalinin tespiti ve önüne geçilmesi de sağlanmış olacaktır.

•Hastane sevkleri sırasında fazla sayıda kelepçelenme, muayene sırasında hasta mahremiyeti ihlali, kelepçeli muayene;

Mahkum öncelikle kurum içinde aile hekimine ulaşmakta zorlanmaktadır. Muayene olabildikten sonra sevk alabilenler hastaneye sevki sırasında jandarmaya teslim edilmektedir. Bu aşamadan sonra sorumluluk İçişleri Bakanlığı’na geçmektedir. Jandarma, mahkumun güvenliği ve kendi mesuliyetini koruma saiki ile hareket etmekte ancak hasta mahkumun hakkı gelen şikayetlerden anlaşıldığı üzere ihlal edilmektedir. Bileklerinden kelepçelenen mahkumun aynı kelepçeden bir başka kelepçe/kelepçeler ile jandarmaya bağlanması insanlık onuru ile de bağdaşmaz.

Doktor karşısına gelen mahkumun bazen kelepçesi çıkartılmakta, bazen jandarma odada kalmakta, bazen doktor kelepçe ile muayene istemektedir. Doktor kelepçenin çıkarılmasını istediğinde jandarma mesuliyetin doktorda olduğuna ilişkin tutanak tutmakta, bazen uygulamayı kabul etmeyen mahkum aylarca bu seviyeye ulaşabilmek için uğraşmasına rağmen muayene olmadan geri dönmektedir.

Kadın mahkumların sevklerinde mutlaka kadın infaz koruma memurları ve kadın jandarma bulundurulmalıdır.

Devletin görevi, kişi mahremiyetini bozmadan, güvenlik tedbirlerini dışarıda alarak sağlıklı bir muayenenin gerçekleşmesini insanlık onuruna yakışır bir şekilde sağlamaktır. Bu sebeple yükü jandarmanın veya doktorun üzerinden alarak, ayrıntılı ve teknik bir yazılı düzenlemenin mahkum lehine yapılması önem arz etmektedir.

•Kurum içerisindeki revirlerde ağız ve diş sağlığına yönelik şikayetlerin dikkate alınmadığı;

Mahkumların en çok sağlık şikayetlerinin başında diş rahatsızlığı gelmektedir. İnfaz koruma memurları tarafından da diş şikayetleri hayati olmaması sebebi ile dikkate alınmamakta ve önemsenmemektedir. Oysa diş şikayeti yaşayan mahkumun tedavi edilmemesi işkence boyutuna gelen ağrılar yaşamasına sebep olmaktadır. Mahkumların diş şikayetleri mutlaka takip edilmeli ve sonuçlandırılmalıdır. Birinci basamak diş sorunlarını bazı cezaevi bünyesinde çözülecek materyal olmasına rağmen hekim olmaması sebebi ile değerlendirilememektedir. Her bir cezaevine mutlaka tam zamanlı yeteri kadar diş hekimi istihdamı sağlanmalı ve birinci basamak diş ünitesi alınmalıdır.

İŞKENCE, KÖTÜ MUAMELE VE TECRİT

•Bazı ceza infaz kurumlarında hapishaneye yeni gelen mahkumlara hoş geldin dayağı atıldığı;

Ziyaret edilen cezaevlerinin bir kısmında, ilk defa gelen veya başka cezaevinden sevk ile gelen mahkumların suç vasfına göre, kameraların görmediği telefon kulübesi gibi bir yerde kaba dayak atıldığı ve adına ‘hoş geldin dayağı’ denildiği tespit edilmiştir.

Başta İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere tarafı olduğumuz birçok uluslararası sözleşmelere, anayasamıza ve insanlık onuruna aykırı olan bu dayak iddiaları soruşturulmalı ve sorumlular hakkında gerekli hukuki süreç mutlaka başlatılmalıdır. Etkin bir soruşturma yapılmadığı takdirde bu uygulama son bulmayacaktır.

•İnsanlık onuruna aykırı bir şekilde çıplak arama yapıldığı;

Bütün cezaevlerinde yeni gelen mahkumlar ve başka cezaevinden sevk ile gelen mahkumlar ilk girişte istisnasız çıplak aramaya maruz kalmaktadır. Bu arama, cezaevine dışarıdan yabancı bir maddenin sokulmasının önlenmesi maksadıyla yapılmaktadır. Ancak bu arama insanlık onuruna aykırıdır ve doğrudan işkence olarak uzmanlar tarafından değerlendirilmektedir.

Her bir cezaevi girişine amaca uygun bir cihaz konulması ile çıplak aramalar sonlandırılmalıdır.

•Koğuşlara baskın niteliğinde arama yapıldığı ve bu esnada mahkumlara ait eşyaların dağıtılarak yasal malzemelere haksız el konulduğu;

Cezaevlerinde koğuş ve hücrelerde yapılan aramalar sırasında yoğun bir şekilde eşyaların dağıtıldığı, yerlere atılan çamaşırların zaten güç olan temizliğinin ayrı bir eziyete dönüştüğü, arama sırasında yasal olan eşyalara, kantinden alınanlara da keyfi el konulduğu ve bazı kelime oyunlarının kelimelerine el konularak oyunun tamamen işlevsiz hale getirildiği, keyfi ve kötü muamelenin arama sırasında yoğun yaşandığı tespit edilmiştir.

Aramaların, amacını aşmadan kolluk ve mahkûmu karşı karşıya getirmeden daha makul şekilde yapılması, aramalarda hassas davranılması, sıklığının hak ihlaline ve tacize vardırılmaması ve her türlü fiziksel ve sözlü şiddetin engellenmesi gerekmektedir. Keyfi uygulamaların, bireysel kötü muamelelerin infaza ve ıslaha hiçbir katkısının olmayacağı aşikardır.

•Hükümlü ve tutukluların ortak kullanım alanlarındaki kameralarla, banyo-tuvalet gibi alanların kapılarının da izlenilmesiyle kişi mahremiyetinin ihlal edildiği ve giyim şekline müdahale edildiği;

Ortak kullanım alanına olan kameralar, banyo ve tuvaleti de görmektedir. Kişisel mahremiyet alanı olmasından kaynaklı bu bölgeler kamera görüş alanında kesinlikle olmamalıdır. Alınan güvenlik önlemleri mahkumun özel yaşam alanlarını taciz etmemelidir.

Özellikle kadın mahkumların kıyafetleri nedeni ile uyarıldığı, askılı tişört ve diz hizası eteklere müdahil olunduğu dile getirilmiştir.

Tesettürlü kadınların başı açık dolaşırken kameralar nedeni ile rahatsız olduğu, banyo çıkışı saçını kurutmak için piriz kullandığı alanı kameraların gördüğü ve bu nedenle çok rahatsız oldukları tespit edilmiştir.

Özellikle kadın mahkumların kıyafet ve kamera şikayetleri dikkate alınmalı, infaz rejimine ayrıca bir yük yüklenerek kişilik hakları ihlal edilmemelidir.

CEZA İNFAZ KURUMLARININ KAPASİTE YETERSİZLİĞİ VE FİZİKİ ŞARTLARIN OLUMSUZLUĞU

•Cezaevleri kapasitesinin mahkûm sayısı karşısında yetersiz kaldığı;

Cezaevlerinde yaşanan sorunların temelinde yatan ana unsur kapasite fazlasıdır. Ortak kullanım alanlarına ve merdiven boşluklarına dahi ranza konularak kurum kapasitesinin çok üstüne çıkılmıştır. 233 bin kapasiteli 366 cezaevinde toplam 300 bin 600 mahkumun bulunması (24 Şubat 2020 tarihi itibariyle), personel yetersizliğinden, sağlık sorunlarına, sağlık sorunlarının kısa sürede çözülememesine, su ve gıda yetersizliğinden, görüş süresi riayetsizliğine, hak ihlalinden güvenlik seviyelerinin artırılma ihtiyacına kadar bir çok temel sorunun kaynağıdır.

İstisnai durumlarda uygulanması gereken tutuklu yargılanma hali maalesef ülkemizde adeta bir kurala dönüştüğünden bu durum cezaevlerindeki kapasiteyi arttırmaktadır. Bu konuda gerekli hukuki düzenlemelerin yapılarak tutuklu yargılama halinin istisnai hale getirilmesi gerekmektedir.

Yeni cezaevleri açmak kısa vadede kapasite sorununu çözse de esas olan her demokratik ülkede olduğu gibi kişiyi suça iten ekonomik ve sosyal nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır.

•Sigara içilmeyen koğuş sayısının azlığı;

Sigara kullanmayan tutuklu ve hükümlülerin bir arada tutulması ve sigara içilmeyen koğuş sayısının artırılması gerekmektedir.

•Her mevsimde ayrı bir sıkıntı yaşanan cezaevlerinde özellikle kış aylarında geceleri ısınma problemi yaşandığı;

Cezaevlerinde mevsimsel ısınma problemlerin önüne geçebilmek adına gerekli yalıtım yapılarak, kış aylarında daha iyi ısınabilmeleri için kaloriferlerin uygun ısıda yakılması ve yeterli bütçenin ayrılması gerekir.

•Su problemleri;

Hemen hemen bütün cezaevlerinde değişik çeşitlilikte su sorunları yaşanmaktadır. Cezaevi yapısı, su kaynakları ve mevcut sayı nedeni ile uygulama birliği de sağlanamamıştır. Bazı cezaevlerinde suyun kirliliğinden, bazılarında suyun azlığından, bazılarında sıcak suyun azlığından ve bazılarında da verilen zaman dilimlerinden şikayetçi olunmaktadır.

Öncelikle temiz su mutlaka sağlanmalı, ivedi olarak alt yapı sorunları giderilmelidir. Uluslararası kriterler uyarınca günlük sıcak ve soğuk su kişi sayısına göre sabit kotalar halinde verilerek uygulama birliği sağlanmalıdır. (Günlük kişi başı 50 litre sıcak, 150/200 litre soğuk su)

SOHBET, GÖRÜŞ, İLETİŞİM HAKKININ SINIRLANDIRILMASI, KİTAP VE YAYIN YASAKLARI, SÜRGÜN NİTELİĞİNDE SEVKLER

•Sohbet Hakkı İhlalleri;

Adalet Bakanlığı’nın 22 Ocak 2007 tarihinde yayınladığı ve hala yürürlükte olan 45/1 sayılı genelgeye göre en fazla 10 tutuklunun birbiri ile haftada 10 saate kadar sohbet hakkı olmasına rağmen, bu hakkın birçok cezaevinde ya hiç uygulanmadığı ya da sadece birkaç saatle sınırlı kaldığı tespit edilmiştir.

Toplumdan izole edilmiş halde cezaevlerinde tutulan mahkumların kendi içlerinde birbirleri ile iletişim kurmalarını engelleyerek kişiye tecrit içerisinde tecrit yaşatan kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır. Adalet bakanlığınca 2007 yılında yayınlanan genelge istisnasız her cezaevinde uygulanmalıdır.

•Telefon Hakkı;

Haftada bir gün on dakika tanınan telefon kullanım hakkının hafta içi mesai ve okul saatlerine denk gelmesi sebebi ile çalışan eş ile ve okula giden çocuk ile görüşebilme olanağı ortadan kaldırılmaktadır. Bu hakkın hafta içi akşam 19:00 dan sonra ve hafta sonu kullandırılmasına ilişkin yeni düzenleme yapılmalıdır.

•Görüş sürelerine riayet edilmemesi;

Görüşe gelen ziyaretçinin bekletildiği ve aranma sürecinin uzatılarak görüşmenin geciktirildiği, bu zamanın da görüş süresinden kesildiği, hem mahkum hem mahkum yakınlarınca dile getirilmiştir.

Yönetmeliğe göre mahkumların görüş süresinin görüşmenin fiilen gerçekleştiği andan itibaren başlatılması gerekmektedir. Ziyaretçinin bekleme ve aranma süreleri kesinlikle ziyaret saatinden düşülmemelidir. Mahkumların saati olmadığı için görüş süresini kendileri de hesap edememekte ve huzursuz bir görüşme gerçekleşmektedir. Görüş mahallerine mutlaka çalışan duvar saatleri konulmalıdır. Tutuklu ve hükümlünün dışarı ile olan kısıtlı iletişimini daha da kısıtlandırmamak adına görüş sürelerine riayet edilmelidir.

Cezaevlerindeki kapasite ve personel azlığı sebebi ile görüş sürelerinde farklı uygulamalar görülmektedir. Yönetmelik gereği yarım saat ile bir saat arası olabilecek görüşmeler, görüşme saatlerinde uygulama birliğini de bozmaktadır. Uzak mesafeden gelen mahkum yakınlarının, 25 dakika görüştürülmesi, mahkumla beraber ziyaretçi için de bir eziyet boyutuna ulaşmaktadır.

Görüş saati sabit olarak düzenlenmeli ve mümkün olduğu kadar uzun tutulmalıdır.

•Aile görüş hakkı;

Cezaevlerinde “Aile görüş odası” bulunmakta fakat bir standart görülmemektedir. Bazı cezaevlerinde bu standartlara uyulurken bazıları çok kötü vaziyettedir.  Ayrıca “eş görüşmesi ” ödül olarak verilmemeli hak olarak tanınmalıdır. Suçun nev’ine göre ayrım gözetilmemelidir. Tüm cezaevlerinde aile görüş odalarında fiziki şartlar iyileştirilip bir standart yakalanmalıdır.

•Mahkumlara keyfi disiplin cezalarıyla beraber iletişim, mektup ve telefon yasağı getirerek tecrit içinde tecrit yaşatıldığı;

Zaten birçok iletişim ve sosyal haktan mahrum kalan mahkûmlara verilen iletişim yasağı en son başvurulması gereken disiplin cezası olmalıdır. (Şahsi görüşüm; iletişim yasağının bir ıslah yöntemi olamayacağı yönündedir.)  Mahkumların dış dünya ile bağının zayıflığı göz önüne alındığında, keyfi olarak verilen iletişim cezaları haberleşme hürriyetinin önüne geçmemelidir.

Mahkumun mutlaka yakınları ile iletişimi olmalıdır. Mektup, görüş ve telefon yasakları kesinlikle birlikte uygulanmamalıdır.

•Sevkler;

Ailesinden uzakta bir cezaevinde kalmak zorunda olan mahkumlarla birlikte aileler de mesafe sebebi ile cezalandırılmaktadır. Güvenlik ve başkaca sebepler ile resen sevkler yapılmamakta, isteğe bağlı sevkler başta disiplin cezaları nedeni ile reddedilmektedir. Mahkum yakınlarının da cezalandırılmaması ve cezanın infazından sonra aile ve sosyal yaşama adapte olabilesi için mahkumun bu denli katı kurallarla ailesinden uzakta kalması uygun değildir. Yoksul aileler görüşe dahi gelememektedir.

Mahkumun hükmü verildikten sonra ailesine en yakın cezaevinde kalması sağlanmalıdır. İsteğe bağlı sevkler katı kurallara bağlanmamalı, hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçecek şekilde yeni bir uygulama ile kişiden ücret talep edilmeden sevk gerçekleştirilmelidir.

•Dilekçe hakkı ihlali;

Mahkumlar tarafından yazılan dilekçelerin ve gönderilen mektupların muhatabına ulaştırılmadığı ve kayıt altına alınmadan kaybedildiğine ilişkin iddia ve şikayetler yoğun olarak tarafımıza iletilmiştir.

İnsan Hakları Komisyonu Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt Komisyonu üyesi olmama karşın tarafıma gönderilen mektup dahi “ …kişi ve kuruluşları paniğe yöneltebilecek yalan yanlış bilgiler ile kamu kurum ve çalışanları hakkında asılsız töhmet altında bırakan küçük düşürücü ve sakıncalı ifadelere yer verildiği tespit edilmiştir.” Gerekçesi ile tarafıma gönderilmeyerek Cezaevi Disiplin Kurulu tarafından alıkonulmuştur. Bu karar mahkumların dilekçe şikayetlerinin ne kadar haklı olduğunun ve açıkça hak ihlali yapıldığının göstergesidir. Elbette örgütlü suçlarda suç örgütü üyelerinin birbiri ile irtibatlanmak sureti ile örgütlü suçu devam ettirmesinin önünü almak için güvenlik tedbirinin uygulanmasına karşı itirazımız olamaz. Ancak haberleşme hürriyetini ortadan kaldıran uygulamalar da kabul edilemez. Mahkumun içerideki halini, yaşadıklarını ve şikayetlerini dışarıya duyurmasının engellenmesi yasal değildir. Mahkuma yasal olmayan bir uygulamayı reva gören kötü uygulayıcılar da devletin güvenilirliğine ve saygınlığına gölge düşürmektedir. Suç içeren örgütsel haberleşmenin önüne geçmek ayrıdır, Anayasa’nın 22. Maddesinde düzenlenen haberleşme hürriyetinin korunması ayrıdır. Keyfi uygulamalar hak ihlallerini doğurmaktadır.

Edirne F Tipi Cezaevi, 2016 yılında tarafımıza gönderilen mektubu haksız olarak alıkoymuş, mahkumun 2016/463 sayılı Anayasa Mahkemesi başvurusu sonucunda 12/09/2019 tarihli kararı ile haberleşme hakkının ihlaline hükmedilerek mahkum edilmiştir. 27/09/2019 tarihinde Edirne F Tipi Cezaevi tarafıma gönderilen mektuba yine el koyarak aynı ihlali gerçekleştirmiştir. Başka bir husus ise aynı içerikli mektup iktidar milletvekili ve komisyon başkanımıza da gönderilmiş ve aynı idari kurul bu mektupların iletilmesinde bir engel görmemiştir. Aynı komisyonda görev alan iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında dahi cezaevi yönetimince ayrım yapılmıştır.

Yukarıda verdiğim somut örnek keyfiyetin ve haberleşme hakkının ihlalinin somut tespiti içindir.  İnsan Hakları Komisyonu Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt Komisyonu üyesi bir milletvekiline gönderilen mektuba, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen el koyabilen bir cezaevi yönetimi kim bilir bilmediğimiz ve bize ulaştırılmayan hangi hak ihlallerine imza atmıştır.

Mahkumların haberleşme ve şikayetlerini bildirme haklarının ihlal edilmemesi için dilekçe haklarına ilişkin ayrıntılı bir düzenleme yapılmalı, dilekçeler mutlaka kayıt altına alınmalı, denetimden geçirilmeli ve keyfi davranışlar engellenmelidir. Mahkumun, dışarıyla kurduğu en önemli bağlardan birinin mektup olduğu bilinciyle bu hak mutlak suretle korunmalıdır.

•Mahkumlara gönderilen süreli ve süresiz yayınların verilmediği;

Her yurttaş gibi cezaevindeki mahkumların da haber alma ve hakkında aksi yönde mahkeme kararı olmadığı sürece her türlü yayın organlarını takip etme hakkı vardır. Bu hakkı engelleyici kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır. Hakkında mahkeme kararı olmayan bir yayın organının keyfi olarak mahkumlara verilmemesi kabul edilemez. Aynı günlük yayın organı bir cezaevinde kısıtlama olmadan günlük olarak mahkumlara verilirken bir diğer cezaevinde verilmediği gözlenmiştir. Bu konuda uygulama birliği sağlanmalı, mahkeme kararı olmayan yayın organlarının mahkuma ulaştırılması için merkezi talimat verilmeli, keyfi uygulamada bulunan idareler hakkında gerekli soruşturma yapılmalı, keyfiyetin önüne geçilmelidir.

•Kitap Sorunu;

Mahkumların kişi başı bulundurabilecekleri kitap sayısı sınırlandırmasında da bir uygulama birliği bulunmamaktadır. Yaşam alanı kapasitesinin daralmaması ve yangın ihtimalinin gözetildiği kitap sınırlaması uygun bir seviyeye getirilmeli ve uygulama birliği sağlanmalıdır.

Kurum kütüphanesi yeterli donanıma kavuşturulmalı, mahkum kitap okumaya teşvik edilmelidir. Yine talep edilen kitaba ulaşım kolaylaştırılmalı, sirkülasyonun önündeki engeller kaldırılmalıdır. Böylece kitap kısıtlamalarından mahkumların etkilenmesinin önüne de geçilebilecektir.

MAHKUM ANNELERİ İLE KALMAK ZORUNDA KALAN ÇOCUKLAR VE ÇOCUK CEZAEVLERİNDE          YAŞANAN SIKINTILAR

•Bazı çocuk cezaevlerindeki pencerelerinin hem demir parmaklık hem de tel örgülerle kapatılmasından kaynaklı aydınlatma ve havalandırma sıkıntısı yaşandığı;

Cezaevlerindeki fiziki koşullar da göz önünde bulundurularak zaten korunaklı olan bir ortamda en azından koğuşların dışarıyla tek bağlantısı olan pencerelerin ya demir parmaklık ya da tel örgüden sadece birisiyle çevrilmesi gerekmektedir.

•Bazı cezaevlerinde annesi ile kalan çocuklara ayrı yatak temin edilmediğinden kaynaklı olarak çocuğun annesi ile beraber aynı ranzada yatmak zorunda kaldığı;

0-6 yaş grubundaki çocukların ruhsal gelişimleri açısından da annesinden ayrı yatması gerekmektedir. Tutuklu ve hükümlü anneleriyle beraber yaşamak zorunda olan çocukların zaten zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırmamak adına yeni yataklar temin edilmelidir.

•Sosyal olanakların ve etkinliklerin kısıtlı olmasından kaynaklı çocukların dil ve bilişsel gelişiminin yaşıtlarının gerisinde kaldığı ve beslenemediği;

Çocuk hakkının önceliği unutulmadan cezaevinde kalmak zorunda olan çocuklara en azından gelişim düzeyleri göz önünde bulundurularak gerekli defter, boya kalemi, kitap, oyuncak vb. ihtiyaçların temin edilmesi gerekmektedir. Çocuk gelişimi açısından önemli bir besin kaynağı olan sütün eksikliği, çocuklarda kısa ve uzun vadede birçok sağlık problemine sebebiyet vermektedir. Gereken ihtiyaç miktarı tespit edilerek, çocukların süt ihtiyacı mutlaka karşılanmalıdır. Çocukların gelişim düzeylerine uygun yeni sosyal etkinlik alanları yaratılmalıdır. Beslenmeleri için gereken gıdaların öncelikli karşılanmasına önem verilmelidir.

•Annesinin yanında bulunan çocukların sadece görüş günlerinde dışarı çıkarıldığı ve zaman sınırlaması olduğu,

Bu durumun çocuğun üstün yararı ilkesini ihlal ederek haksız yere çocukların dışarıyla olan iletişiminin önüne engel koymaktadır. Bu konuda gerekli düzenlemeler yapılarak görüş günü gözetilmeksizin çocukların aile birliğinin sağlıklı kurulabilmesi için düzenleme yapılmalıdır.

YEMEK VE KANTİN SORUNU

•Yemeklerin tutuklu ve hükümlünün günlük alması gereken besin miktarına oranla yetersiz kaldığı, hijyenik olmadığı;

Cezaevleri ziyaretlerimizin tamamında yemeklerden farklı sebeplerle şikayetçi olunmuştur. Yemeklerde hijyene dikkat edilmemesi, içinden yabancı cisim çıkması, besin değerinin az olması, çeşitliliğin olmaması, miktarın az olması, fazla yağlı ve kötü yağ kullanılması gibi değişik şikayetler gözlenmiştir. Bu şikayetler farklı cezaevlerinde farklı şekillerde dillendirilmektedir.

Ayrıca vejeteryan ve vegan mahkumların tercihlerine uygun yemek bulundurulması ve tercihlerine uygun beslenmeleri için özen gösterilmelidir.

Beslenmeden kaynaklı oluşacak sağlık problemlerinin önüne geçebilmek ve devlet tarafından üstlenilen sorumluluğu eksiksiz yerine getirebilmek adına, mahkumlara gerekli beslenme olanakları yaratılmalıdır. Bu sebeple gereken özen gösterilmeli ve yeterli bütçe aktarılmalıdır.

•Kantin alışverişinde yaşanan sorunlar;

Kantinlerde satılan yiyecek ve içeceklerde ürün çeşitliliğinin olmadığı, talep edildiğinde zamanında ulaşılamadığı, kalitesiz ürün satıldığı ve piyasa fiyatlarının üzerinde bir fiyat uygulanıldığı şikayetleri yoğun olarak dile getirilmektedir.

Kantinlerde aynı ürün için farklı markalardan kaliteli ürün çeşitliliği oluşturulmalı ve gelir kaynağından yoksun olan mahkumların alım gücü hesaba katılarak ürün fiyatları uygun tutulmalıdır. İhtiyaç halinde kantinde satılan ürünlere ulaşım kolaylaştırılmalıdır.

Kantinlerde satılan tüm ürünlerin fiyatları her cezaevinde aynı olmalıdır.

Kantinden satılan eşyaların (radyo, leğen, içlik vb) aramalar sırasında toplanarak el konulduğu şikayeti yoğun olarak dillendirilmiştir. Mahkumun kantinden satın aldığı eşyaya el konulmamalı, el konulan eşyalar iade edilmeli veya bedeli ödenmelidir. Özellikle radyo dalgası üzerinden kısa ve uzun dalga tartışması bilinçsiz ve vakıf olmayan kişiler üzerinden yürütülmekte ve mağduriyet yaşanmaktadır.

ÇOCUK CEZAEVLERİNDEKİ YAPISAL SORUNLAR

Bazı çocuk cezaevlerinde yoğun rutubetli odalara, bazılarında havalandırması olmayan penceresi demir tel örgü üzerine parmaklıkla kapatılmış aydınlatması zayıf olan odalara rastlanılmıştır. Çocuk hapishanelerinde fiziki durum öncelikli olarak iyileştirilmelidir. Çocuk bölümü olmayan bazı hapishanelerde bir kısım çocuklar için ayrılmış, çocukların ortak alanda yemek yiyip ortak alanda birlikte uyudukları gözlemlenmiştir.

Çocuk mahkumların birbirine hakimiyet kurmalarının önüne geçilmeli, kendine ait bir diğer çocuğun müdahale edemeyeceği yaşam alanı olmalı, aynı zamanda sosyalleşmesi sağlanmalı, spor ve sohbet hakları istisnasız uygulanmalıdır. İş yurdu ve meslek edindirme yaygınlaştırılmalı, kitap okumaları teşvik edilmelidir.

PERSONEL SORUNLARI

•Kurum kapasitesinin fazlalığı karşısında personel eksikliği yaşandığı;

Yetersiz personel sayısı var olan personelin iş yükünü artırıp verimliliğini düşürdüğü gibi, kurum içerisindeki işlerin aksamasına ve hak ihlallerine de neden olmaktadır. Bu sebeple kurumun kapasitesiyle doğru orantılı olarak mutlaka yeterli sayıda personel istihdam edilmelidir.

•Kurum personellerinin özlük hakları;

Aynı işi yapmalarına karşın kurum içerisinde kadrolu ve sözleşmeli personellerin arasındaki maaş ve statü farklılıkları ortadan kaldırılmalıdır.

Sözleşmeli personele de kurum içinde yükselme hakkı tanınmalıdır.

İnfaz koruma memurları Devlet Memurları Kanununda idari hizmetler sınıfından çıkartılıp güvenlik sınıfına alınarak 3600 ek gösterge üzerinden hakları verilmelidir.

SONUÇ VE KANAAT

Ülkemizdeki cezaevlerinin fiziki koşulları, personel sayısının yetersizliği ve kapasitenin çok üstünde mahkumun olması, cezaevlerinde yaşanan sorunların ve hak ihlallerinin en temel sebepleridir. Ancak yeni cezaevi açılması ve personel sayısını artırmak veya infaz yasalarında dönemsel değişiklikler yapmak, bugün yaşanan sorunları kısmen rahatlatacak ancak çözüm olmayacaktır. Kişiyi suça sürükleyen ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar değişmediği sürece kısa süre sonra benzer sorunlar katlanarak yeniden karşımıza çıkacaktır.