Ayşe Sayın
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu kurultayda yeniden aday göstereceklerini belirterek, “Yerel seçimlerden sonra bir olağanüstü kurultay gündeme gelebilir. Seçim sonuçlarına göre bırakabilir de, bir süre daha devam ettirebilir de” dedi.
Ads by Kiosked
CHP Grup Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun "değişim" ve "adaylık" konularındaki açıklamalarıyla ilgili ise, “Grup başkanımız da o mevkide otururken, ya da Ekrem Bey Büyükşehir Belediye Başkanı'yken, Genel Başkan'a karşı daha dikkatli olmalılar” görüşünü dile getirdi. İki ismin de niyetleri varsa adaylıklarını resmen ilan edip, kurultayda yarışabileceklerini belirten Kuşoğlu, “Ama ‘Kemal Bey gitsin, beni koltuğa oturtsun' gibi bir tutumun doğru olmayacağını" söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun, bürokratlığından beri en yakınındaki isimlerden olan Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, yeni Merkez Yönetim Kurulu'nda (MYK) da yerini koruyan dört isimden birisi oldu. Kılıçdaroğlu’nu yerel seçimlerden önce yapılması planlanan kurultayda yeniden aday göstereceklerini açıklayan ilk isim olan Kuşoğlu, partisindeki değişim tartışmaları, kurultay süreci ve sonrasına ilişkin BBC Türkçe’nin soruların yanıtladı.
Çok umutla girdiğini bir seçim süreci yaşadınız ama seçimi kaybettiniz. Yanlış giden neydi, seçmen neden size daha az oy verdi?
Biz bu seçim sırasında, özellikle de kamuoyu yoklamalarının etkisiyle, daha önce yaptığımız bir tahlili ihmal ettik. Sanki basit bir seçim yarışıymış gibi algıladık. Halbuki bu, birkaç parti arasındaki siyasi rekabet değildi. Onun ötesinde sosyolojik, kültürel temelleri olan bir yarıştı. Onun için toplum çok çok önemsiyordu. Çünkü sonuç olarak Türkiye’nin geleceği ile ilgiliydi.
Bize oy veren kesim daha çok, kentleşmesini tamamlamış veya kentleşme sürecinde olan yerler. Sosyolojik bir farklılaşma söz konusu.
Kentlilerin sığınmacılara bakışı, ekonomiye, kültürel ve gelecek açısından bakışı da çok çok farklı. Biz onları biraz ihmal ettik. Orada farklılıkları detaylı olarak ortaya koymamız gerekirken bunu yapamadık.
Mesela sığınmacılarla ilgili neden tehlike oluşturduğunu, Türk vatandaşı haline getirilmediğini, eğitimlerinin tamamlanmadığını, kültürel ahlaki eğitim farkı olduğunu anlatmamız gerekiyordu. Bunun ne kadar büyük tehlike olduğunu yeterince anlatmadığımız için yeteri kadar oradan gerekli oy alamadık mesela.
Ekonomide de benzer durum söz konusu oldu; yapılan saçmalıkları, devlet kurumlarının çökmekte olduğunu yeterince anlatamadığımızı, özellikle kendi kesimlerimize anlatamadığımızı gördük. Riskli bir durum olduğunu ve ciddi bir devlet adamına ihtiyacımız olduğunu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun o tipolojiye çok uyan devlet adamı niteliğinde olan dürüst, ahlaklı, çalışkan ve Türkiye’yi bu sıkıntıdan kurtaracak kişi olduğun anlatmamız gerekiyordu. Çünkü karşısında Türkiye’yi bu duruma sokan aday vardı.
“Adayla ilgili yanlışımız yok, sorun iletişimimiz, stratejimizde”
Adaylık sürecinde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 'kazanacak aday' ısrarı olmuştu. Seçimin kaybedilmesinde aday faktörü etkili olmuş olabilir mi? Kemal Bey sizce doğru aday mıydı?
Birinci seçimden sonra şöyle bir durum ortaya çıktı; bizi tercih etmeyenlere, hem parti, hem de aday olarak bize oy vermeyenlere, bizi terörle iş birliği yapan bir parti olarak gösterildiğimizi maalesef gördük. Özellikle milliyetçi oyları almakta zorluk çektiğimizi gördük.
Orada adayla ilgili bir sıkıntı yoktu. Kılıçdaroğlu, hırsızdır, yolsuzdur, eksiktir çalışkan değildir gibi bir şey söz konusu asla olmadı. Adayla ilgili herhangi bir eksik söz konusu olmadı.
Ama parti olarak bize, zihniyet olarak bize saldırıldı. Bu da gösteriyor ki sorun Kılıçdaroğlu ile değil, karşımızdakilerin başarılı propaganda yapabilmeleri, kendi hedef kitlelerine bunu çok iyi aktarabilmeleri, anlatabilmeleriyle ilgiliydi.
Bizim iletişimle ilgili eksiklerimizin olduğunu söylememiz gerekiyor. Yani adayın başka birisi olması durumunda da aynı sonuç olabilecekti. Kılıçdaroğlu, 12 yıldan beri CHP Genel Başkanı. Hiçbir eksikliği yok, dolayısıyla kendisine hiçbir çamur atamadılar. Ama yeni gösterilecek bir adaya bu tür şeyleri söyleyebilirlerdi ve başarılı da olabilirlerdi. Demek ki adayımızla ilgili bir yanlışımız yok. Sorun bizim iletişimimizde, stratejimizde, bunlarla ilgili yanlış yaptık diye düşünüyorum.