Hülya Karabağlı / Medyafaresi.com Özel haber
CHP, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen ve Yassıada mahkemesi kararlarını hükümsüz kılacak düzenlemeye ilişkin Anayasa Komisyonu Raporu’na ek görüş yazdı.
16 sayfalık görüşte CHP, “Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan" başta olmak üzere siyasi idamların, siyasi mağduriyetlerin tamamının hükümsüz kılınacağı bir çaba içerisinde olmalıyız” dedi. Askeri müdahalelerden sadece birine dair "iade-i itibar" ve "tazminat yolu" açılmasının yeterli olmayacağı görüşünü bildirdi.
CHP’nin ek görüş yazısında, Anayasa Komisyonu’na eleştiri de yer aldı. Anayasa Komisyonu’nu, 27. dönemde, yalnızca bir kez, zorunlu-kısmi içtüzük değişikliği için toplandığı belirtilerek, “Eğer bu Kanun teklifi olmasa idi, belki de bir kez dahi toplanmayacaktı dönem sonuna kadar” denildi.
“Çalıştırılmayan Anayasa Komisyonu” başlığında, devlet memurları için güvenlik soruşturmasını getiren maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğine dikkat çekildi ve “TBMM’de, Anayasa’ya aykırı maddenin tekrar yasalaştırılması girişimine tanık olmuş olduk” denildi.
CHP’nin 1924 Tarih ve 491 Sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/2952 E.sy.) Hakkında Ek Görüş ve Önerileri şöyle:
ANAYASA KOMİSYONU: ANAYASAYA UYGUN VE NİTELİKLİ YASAMA
Anayasa Komisyonu, 27. dönemde, yalnızca bir kez, zorunlu-kısmi içtüzük değişikliği için toplandı. Eğer bu Kanun teklifi olmasa idi, belki de bir kez dahi toplanmayacaktı dönem sonuna kadar. Darbeler tarihinin acısını 60 yıldır çeken bir toplum olarak bu da ilk adım olsun. Anayasa Komisyonu’nun gündemini oluşturan 2/2952 Esas sayılı Kanun teklifine gelince; konunun önemi sabit olduğuna ve TBMM Başkanı’nın da imzası bulunduğuna göre, yalnızca iki parti tarafından değil, başta Cumhuriyet Halk Partisi gelmek üzere, diğer partilerin de teklife dâhil edilmesi temenni edilirdi.
İşlevsiz Bir Anayasa Komisyonu
En son 4 Ekim 2018 tarihinde toplanan Anayasa Komisyonu, ikinci toplantısını 17 Haziran 2020’de, tam 20 ay sonra gerçekleştirdi. Anayasa Komisyonu’na esastan havale edilmiş 98 tekliften sadece bir tanesi bugüne kadar görüşülebildi. O da içtüzük değişikliği idi.
Çalıştırılmayan Anayasa Komisyonu
Bu geçen 20 ay süresinde, Anayasa Mahkemesi, 27. dönemde Meclis’in onayladığı üç kanuna ilişkin olarak iptal kararı verdi. Bunlar; 7148 (Karayolları – Plan ve Bütçe Komisyonu), 7162 (Gelir – Plan ve Bütçe Komisyonu) ve 7152 (TOBB – Sanayi, Ticaret Komisyonu) sayılı yasalardır. Gerçi 7162 sayılı kanunda iptal edilen Ahlat’taki saray inşaatına ilişkin düzenlemeyi, Anayasa’ya aykırılığı Mahkeme kararı ile tespit edilmiş olmasına karşın 7221 sayılı kanunla getirilen ve açıkça Anayasaya aykırı bir maddeyi tekrar yasalaştırıldı. Anayasa Komisyonu, İçtüzük madde 34/3 gereği teklif aşamasında bu düzenlemeye müdahale etmeliydi.
676 sayılı OHAL KHK’sinin aynen yasalaşması ile kabul edilen 7070 sayılı yasa ile devlet memurları için güvenlik soruşturmasını getiren madde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. 7201 sayılı yasanın teklif metninde ve komisyonda kabul edilen halinde tekrar getirilen güvenlik soruşturması maddesinden, Genel Kurul aşamasında vazgeçildi. Fakat TBMM’de, Anayasa’ya aykırı maddenin tekrar yasalaştırılması girişimine tanık olmuş olduk.
DARBELERDEN DOĞAN MAĞDURİYETLER ARASINDA AYRIM YAPMAMAK
İlk yirmi yıl, son yirmi yıl arasında benzerlikler olduğu kadar, ayrışmalar da açık.
1. Bütünü Görmek: 27 Mayıs / 12 Mart / 12 Eylül
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül, Türkiye toplumu için onulmaz mağduriyetlere yol açtı. Ağır ve çok yönlü mağduriyetlerin başında ölüm cezaları gelmektedir. Toplumsal vicdan ve adalet duygusu açısından, ölüm cezaları arasında ayrım yapmamak gerekir.
Ölüm cezaları şu bakımdan ölçü alınabilir: Türkiye Cumhuriyeti, 2001 ve 2004 Anayasa değişiklikleri ile bu cezaları tümüyle yürürlükten kaldırdı. Bu açıdan, gerek Yüksek Adalet Divanı gerekse sıkıyönetim mahkemeleri, doğal yargıç ilkesine aykırı olduğu için sıkıyönetim ortam ve koşullarında verilen kararlar, birlikte sorgulanmalıdır.
27 Mayıs sonrası, Başbakan Adnan Menderes ve 2 Bakan idamı,
12 Mart sonrası, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı,
12 Eylül sonrası ise, K. Evren’in deyişiyle bir sağdan/bir soldan idamlar.
Keyfilik ve ölümlerde fikrin payı: 27 Mayıs sağ, 12 Mart sol, 12 Eylül ise, hem sol hem de sağ.
Şu halde, tarihle yüzleşirken adaletsizlik ve ayrımcılık yapmamak gerekir.
2. 28 Şubat / 27 Nisan / 15 Temmuz
Aslında bu kural, sonraki darbelerin neden olduğu mağduriyetler açısından da geçerli olmalı:
- 28 Şubat: Hesaplaşma devam ediyor.
- 27 Nisan: Hesaplaşma yapılmadı.
- 15 Temmuz: Hesaplaşma konusunda ciddi sorunlar, çelişkiler ve ayrışmalar var.
Bunların ilk üçünden farkı, Devlet eliyle ölüm cezalarının uygulanmamış olmasıdır. Devlet açısından burada iki husus vurgulanmalı:
- Devletin muhtıra veya darbecilerden hesap sorması/sorabilmesi: Hukuk devleti, bu hesabı adil yargılanma hakkı çerçevesinde sorar.
- Muhtıra ve/veya darbe girişimi ile ilgisi bulunmayanları devletin mağdur etmemesi: Eğer muhtıra veya darbecilere karşı hukuk devleti mekanizmaları işletilemiyorsa, darbe ile hiç ilgisi bulunmayan kişiler de mağdur edilebilir. Tıpkı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hal süresince KHK’ler yoluyla neden olunan mağduriyetler gibi. Bu çerçevede, darbe ile ilişkisi bir yana, ilke olarak darbe karşıtı onbinlerce kişi, OHAL KHK’leri yoluyla mağdur edildi.
KANUN TEKLİFİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİMİZ
Bu ön saptamalar ışığında, Komisyon görüşmelerinde verdiğimiz değişiklik önerilerde talep ettiğimiz ve Genel Kurul görüşmeleri sırasında sunacağımız değişiklik önerilerine ilişkin özet bilgiler şöyle sıralanabilir:
1. Teklif'in Kapsamı Dar, İçeriği Genişletilmelidir
- CHP olarak "darbelerin olumsuz etkilerine" ve "demokrasimizde yarattığı tahribata" yönelik sadece son on yılda bile çeşitli hususlarda pek çok Kanun Teklifi sunduk.
- Kanun Teklifi'nin kapsamı genişletilmesi yönündeki çağrımız ve komisyonda sunduğumuz önergeler, kabul görmesi daha doğru bir adım olurdu. Böylece, ülkemizdeki tüm darbe mağdurlarının mağduriyetlerini gidermeye yönelik bir çabanın içinde olurduk.
Örneğin, 12 Mart sonrası idam edilen üç yurtsever genç Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan konusunda toplum vicdanını derinden sarsmıştır. 12 Eylül 1980 döneminde, binlerce insanın haksız yere gözaltına alındığını ve işkence gördüğünü herkes çok iyi bilmektedir.
12 Eylül 1980 - 6 Kasım 1983 arasındaki yargılamalar eliyle, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı; 517 şüpheliye idam cezası verildi, 50 kişi idam edildi. Gözaltı süresi 90 güne kadar çıkarıldı; yargısız infazlar ve işkence iddiaları yoğunlaştı. Üç yıldan az olan hapis cezalarına karşı ise, yargı yolu kapatıldı. Vatandaşlığın kaybettirilmesi yolu açıldı.
- Bu bağlamda, "Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan" başta olmak üzere siyasi idamların, siyasi mağduriyetlerin tamamının hükümsüz kılınacağı bir çaba içerisinde olmalıyız.
- Her askeri müdahale, siyasi yargılamalar yaparak aldığı kararlarla temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesine sebep olmuştur. Bu askeri müdahalelerden sadece birine dair "iade-i itibar" ve "tazminat yolu" açılması, yeterli olmayacaktır.
2. 12 Eylül Düzenlemeleri ve OHAL KHK’leri Anayasamızdan ve Mevzuatımızdan Bir An Evvel Silinmelidir.
Anayasamız başta olmak üzere tüm hukuk sistemimizi, her türlü darbe hukukundan arındırmamız gerekiyor. Darbeye karşı olduğunu beyan edenlerin ve demokrasiyi savunanların ilk olarak yapması gereken budur. Hedef, yeni bir Anayasa ve darbe hukukundan arındırılmış mevzuat, demokratik sistem olmalıdır.
15 Temmuz Anayasası olarak tanımladığımız 6771 sayılı yasa ile gerçekleşen Anayasa değişikliği ve OHAL KHK’leri ile hukuk sistemimiz ciddi şekilde tahrip edilmiştir. Hukuk sistemimizden 12 Eylül düzenlemeleri ile birlikte 15 Temmuz ürünü düzenlemeler de değişmeli ve hukukumuz olağanlaşmalıdır.
3. Teklifin Komisyon Görüşmelerinde Sunduğumuz Önergeler
Askeri darbeler ve ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi noktasında yapıcı bir muhalefet örneği ile teklifi desteklemekle birlikte öncelikli olarak ölüm cezalarının uygulandığı darbelerin tümünü kapsaması çağrısı ve önerisinde bulunduk. Bu bağlamda verdiğimiz önergelerle kanun teklifinin 27 Mayıs’ın yanı sıra 12 Mart ve 12 Eylül sonrası Askeri Sıkıyönetim Mahkemelerince yapılan yargılamalar ve neticelerinde gerçekleşen idam cezalarının ortadan kaldırılmasını teklif ettik. Önergelerimizi özetleyecek olursak;
• İlk olarak yeni madde ihdası önererek sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği idam kararlarının ortadan kaldırılması istenmiştir. Bu sayede 12 Mart ve 12 Eylül sonrası gerçekleşen, toplum vicdanında da yara açmış ölüm cezalarına ilişkin bütünsel bir yaklaşımın da sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca darbelerden doğan mağduriyetlerin giderilmesine yönelik ayrımcı yaklaşım bir nebze olsun giderilmek istenmiştir.
• Devamında geçici maddeye ilişkin mağdur ailelerin dava açabilmeleri ve adli sicil kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin maddeye, 12 Mart ve 12 Eylül’ü dâhil edecek bir değişiklik önerilmiştir.
• En nihayetinde kanunun adının verilen diğer önergeler de dikkate alınarak “27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi, 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Dönemlerinde Yapılan Yargılamaların Hükümsüz Kılınması ve Yol açılan Mağduriyetlerin Giderilmesine Dair Kanun Teklifi” olması önerilmiştir.