Uluslararası İstatistik Enstitüsü ve Uluslararası Resmi İstatistikler Birliği Başkanlarının ortak bir açıklamayla TÜİK verilerine ilişkin kaygı ve eleştirilerini açıkladığını hatırlatan Öztrak, “Saray sonunda TÜİK’i dünyanın diline düşürdü. TÜİK vasıtasıyla, milletin hakkını nasıl yediğini dünya da artık gördü. Arjantin ve Yunanistan daha önce buna benzer durumlara düşmüştü. Yunanistan’da yetkililer yıllarca mahkemelerde süründü. Uluslararası örgütler, Arjantin İstatistik Ofisi’nin rakamlarını yıllarca güvenilmez bularak kullanmadı. Şimdi maalesef Türkiye de aynı konuma doğru hızla ilerliyor. Resmi istatistiklerine güvenmedikleri bir ülkeye, uluslararası finans çevreleri, yatırımcılar neden gelip yatırım yapsın?” diye sordu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın İstanbul’daki bina bitmeden, personelinin apar topar İstanbul’a götürülmeye çalışıldığını kaydeden Öztrak, “Birileri arkalarında iz bırakmamak için olsa gerek, bu kurumun da hafızasını sıfırlamaya çalışıyor. Kıdemli personeli emekliliğe zorlamak için, bir sürü teşvikler öneriyorlar. Nedir bu telaşınız? Nedir bu panik? Neyin paniği bu? Merak etmeyin! Gök kubbenin altında hiçbir şey gizli kalmaz. Buharlaştırılan 128 milyar doların da, 20 Aralık gecesi kurulan finansal kumpas için yakılan 9 milyar doların da, mutlaka izi bulunur, hesabı da sorulur” değerlendirmesinde bulundu.
Öztrak, CHP iktidarında Merkez Bankası’nın, bulunması gereken yere, yani Ankara’ya geri döneceğini belirtti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Kaçak sarayın mukimi ülkeyi tek başına yönetmeye kalktı. Devletin köklü kurumlarını işlevsizleştirdi. İtibarsızlaştırdı. Yok etti. Devlet yönetiminde liyakat bitti. Saraya sadakat, geçer akçe oldu. Yandaş kayırma aldı yürüdü. Adalet, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler, demokrasimiz, bu ucube rejim elinde darbe üstüne darbe aldı. Dış politika milli olmaktan çıktı. İç siyasete malzeme yapıldı. Bunun sonucunda yaşanan savrulmalar, ülkemizin itibarına, ülkemizin çıkarlarına çok büyük zararlar verdi. Ülke yönetilemez hale geldi. Saray sosyetesinin, beslemelerinin, yandaşlarının kasaları ağzına kadar dolarken, Merkez Bankasının döviz kasası boşaltıldı. Sarayın kibirlisi görülmemiş bir buhrana yol açtı. İşte bugün devam etmekte olan Merkez Yönetim Kurulu toplantımızda, ağırlıklı olarak bu konuları ve çözümlerini ele aldık.
Mutfaklarda tencereler boş. Cepler boş, cüzdanlar boş. Saray yönetimi milletimizi, boş tosta, boş baklavaya, boş içli köfteye mahkûm etti. Böyle bir beceriksizliği bu ülke hiçbir zaman görmedi. Böyle bir rezaleti yaşamadı. Şimdi şu resme bir bakalım. Çürük meyvenin adı, “ekonomik meyve” olmuş. Marketler çürük elmayı, armudu, ekonomik meyve diye satmaya başlamış. Soruyorum bu fotoğrafta gerçekten çürük olan ne? Meyve mi? Yoksa Saray zihniyeti ve ekonomi politikaları mı? Tabii ki ikincisi… Bunların çürük ekonomi politikaları; fahiş elektrik faturası oldu, milleti çarptı. Milletimiz Pazar artıkları için artık kuyruğa giriyor. Pazarda fileye; tek bir salatalık, tek bir biber, tek bir patlıcan, tek bir domates koysanız, cebinizden en az 20 lira çıkıyor.
BİZİM SÖYLEDİKLERİMİZİ YAPIYOR
Milletin feryadı arşa ulaştı. Ama Kaçak Saray sakinlerinin kulakları, milletin sesini duymuyor. Gözleri, milletimizin halini görmüyor. Bunların kalpleri, millete karşı mühürlenmiş. Saray için varsa yoksa yandaş, bunlar vatandaşı unutmuş. Milletin feryadını, dile getiriyoruz. “Bu işi böyle çözmen gerekir” diyoruz. Ama Sarayın kibirlisi, bizim bu söylediklerimize “yaygara” diyor. Allah rızası için! Milletimizin “Yandım Allah!” feryatları, ne zamandan beri “yaygara” oldu? Kaldı ki madem biz yaygara koparıyoruz, sonunda neden bizim dediğimize gelmek zorunda kalıyorsunuz? Bizim dediklerimizi, neden birer birer yapıyorsunuz? Genel Başkanımız “emekliye iki ikramiye” dedi. Önce “Kaynak nerede?” dediniz. Sonra tıpış tıpış yaptınız… “Elektrikte TRT payını kaldır” dedi. Önce itiraz ettiniz, ardından yine yaptınız. “Polise, öğretmene, sağlıkçılara, din görevlilerine 3600 ek göstergeyi verin” dedi. E şimdi bunu da yapacaksınız, hazırlanıyorsunuz. Elektrik faturalarında ilk kademeyi, 150 kilovatsaat olarak ilan ettiniz. Genel Başkanımız dedi ki; “Bu insanca yaşamaya yetmez, ilk kademeyi 230 kilovatsaate çıkarın” dedi. Tıpış tıpış 210 kilovatsaate kadar çıkardınız. “Temel gıda ürünlerinde KDV’yi sıfırla” dedi. KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e indirdiniz. Demek ki biz yaygara koparmıyoruz milletin dertlerini dile getiriyoruz. Aklın bilimin işaret ettiği istikameti, olabilecek çözümleri de gösteriyoruz. Ama hep iş işten geçtikten sonra, milleti perişan ettikten sonra dediklerimize geliyorsunuz.
METAL YORGUNUSUNUZ
Evet, siz metal yorgunusunuz. Tek kişinin aklıyla da bu işler yürümüyor. Milleti unutup, yandaşa bakarak sorunlar çözülmüyor. Eriyen oylarınız, milletimizin gözünden de, gönlünden de düştüğünüzü gösteriyor. Millet size “Emaneti bu işi yapacak olana bırak” diyor.
KDV FARKINI ESNAFA İADE EDİN
Atalarımızın dediği gibi; “Acemi katır, kapı önünde yük indirir.” Bunların yaptığı her iş de, ne yazık ki böyle… En son, “Temel gıda maddelerinde KDV’yi indirin” dedik. Sonunda indirdiler. Ama bu kopyacılar, önünü arkasını düşünmeden, alelacele iş gördükleri için indirimin tüm yükünü, esnafımızın sırtına bindirdiler. Ticaret zincirinde esnafı esnafla, esnafı vatandaşla karşı karşıya getirdiler. Yetmedi bir de, esnafımızı tehdit ettiler. Esnaf bir gün önce yüzde 8 KDV ile mal almış, raflarına koymuş. Ertesi gün Saray esnafa diyor ki, “Malını yüzde 1 KDV ile sat” diyor. Esnafı pandemide borca batırmışsın. Yetmez elektrik faturasıyla, gaz faturasıyla ezmişsin. Esnaf sermayesini senin yönetiminde yemiş bitirmiş. Şimdi dönüyorsun esnafa; “Sen malını yüzde 1 KDV ile sat. Alırken ödediğin yüzde 8 KDV’nin de üzerine, bir bardak su iç” diyorsun. Peki, küçük esnaf bu enflasyonun, faizlerin azgın zamanında bu aradaki farkı, nereden karşılayacak? Gelin bu defa da bizi dinleyin. Çünkü sonunda dinlemek mecburiyetinde kalacaksınız. Küçük esnafımız batmadan, bu yüzde 7’lik KDV farkını, derhal iade edin.
AKARYAKIT ZAMLARINI GERİ ÇEKİN
Yine, millete izah edemediğiniz, elektrik zamlarını, akaryakıt zamlarını derhal geri alın. Temel gıdada KDV’nin indirilmesi tabi ki olumlu… Ancak yeterli değil. Mutfaklarda yangın korkunç bir hızla büyüyor. Sarayın yangınlarla mücadeledeki sicili ise zaten ortada… Hatırlayın geçtiğimiz yaz Ege’de, Antalya’da ciğerlerimiz yanarken, bunların beceriksizliğini tüm dünya gördü. Yangın ormandaysa, saray uçak, helikopter kaldıramaz. Seyreder. Yangın mutfaktaysa, üzerine benzin döker. TÜİK’in enflasyon sepetinde, benzinli otomobil, kira ve sigaradan sonra, en çok ağırlığa sahip olan ekmeğe, bu ay yüzde 30 civarında zam geldi. Sadece ekmeğe gelen son zamlar, gıdadaki KDV indiriminin etkisini aldı götürdü… Yine bu hafta, ilaca yüzde 37 zam geldi. Şubat’ın ilk yarısında; benzine, motorine, LPG’ye yapılan yüzde 10 civarındaki zamlar da cabası.
MUTFAKTAKİ YANGIN TARLADAN BAŞLIYOR
Mutfaktaki yangın, tarladan başlayıp, sofraya kadar uzanıyor. Bakın dün TÜİK; Ocak ayı Tarım Üretici Fiyatlarını açıkladı. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, üretici fiyatları, tek bir ayda yüzde 14,83 artmış. Bu mevcut seride gerçekleşen en yüksek aylık artış. Yıllık artış ise yüzde 52… Yani sıkıntılar market raflarından, pazar tezgâhlarından değil, tarladan başlıyor. Hep diyoruz: “Tarladaki yangın sönmeden, sofralardaki yangın sönmez.” Aylardır tarımdaki sıkıntılara dikkat çekiyoruz. “Tedbir alınmazsa, çiftçimiz tarlasına iyiden iyiye küsecek. Çok ciddi bir gıda krizi kapımızda bekliyor” diyoruz. Alınması gereken tedbirleri, bıkmadan usanmadan söylüyoruz.
BUNLAR YAPILMAZSA EKMEK BULAMAYACAĞIZ
Şimdi bu tedbirleri bir kez daha tekrarlayalım:
Önümüzdeki yıl için tarımsal üretim planlamasına derhal başlayın. Desteklemeleri buna göre bir an önce belirleyin.
Bu yıl için arz sıkıntısı yaşanabilecek stratejik tarımsal ürünlerde, alım fiyatı ve alım garantisi uygulamasına geçin.
Önümüzdeki sezon çiftçinin kullanacağı gübrenin bedelinin, en az yarısını destek olarak verin. Yetersiz de olsa gübre fiyatlarında yaptığınız son indirimi, bu sezon yüksek fiyatla önceden gübre almış çiftçiye de yansıtın.
Çiftçimizin kullandığı mazotla ilgili, “Yarısı bizden, yarısı sizden” taahhüdünüze uyun.
Çiftçimize ucuz tohum, besicimize de ucuz damızlık sağlayın. Sebze tohumu ve fidesindeki KDV’yi derhal yüzde 1’e çekin.
Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergiyi kaldırın. 2021 sulama tarifesini bu yıl artırmayın.
Çiftçimiz elektrik bedellerini hasattan sonra, faize tabi olmadan ödeyebilsin. Bunu sağlayacak düzenlemeyi getirin.
Bu yılın tarımsal destek bütçesini biran önce, kanunda öngörülen vermeniz gereken seviyeye çekin. Yani 79 milyar liraya çıkarın.
Bunlar yapılmazsa, gelecek yıl yiyecek ekmek bulamayacağız… Ama Saray şürekâsının artık ne iş yapacak, ne de milletin dertlerine çare bulacak takati kalmış. Yapabildikleri tek şey, sorumluluğu başkalarına yıkmak.
BU ZAMLARI TAÇSIZ KRAL PELE YAPMADI, SİZ YAPTINIZ
Önceki dönem Cumhurbaşkanımız rahmetli Demirel’in meşhur sözüdür: “Galibiyetin sahibi çoktur. Ama mağlubiyetin sahibi yoktur. Binaenaleyh mağlubiyet yetimdir.” Şimdi AK Parti yetkilileri yaptıkları zamları, yetim ve öksüz bırakmaya uğraşıyorlar. AK Parti Grup Başkanvekillerinden biri çıkıyor, “Bu zamları devlet yapmıyor” deyiveriyor. Şimdi bir gecede elektriğe yüzde 127’ye varan zammı kim yaptı? Son bir yılda, benzine yüzde 110, mazota yüzde 133 zammı kim yaptı? Herhalde İngiltere Kraliçesi yapmadı. Rahmetli Başkan Kennedy de yapmadı. Taçsız kral Pele de yapmadı. Brigitte Bardot veya Nadia Comaneci de yapmadı. Bu zamları Şener Şen hiç yapmadı. Bu zamları siz yaptınız siz. Bu zamları Sarayın kibirlisi yaptı.
YELİZ VE SAZ ARKADAŞLARI
Ama utanma duygusu gidenin, kalbi de ölürmüş. AK Parti’nin Yeliz’i var. Bir de onunla yarışan şimdi Konya ve Erzurum’da da “Yelizler” çıktı. Yeni “Yelizler” var. “Bu zamları CHP yaptı” deyip; milletin aklıyla alay etmeye kalkıyorlar. Başka AK Partililer de çıkıyor; “Faturalar fazla abartılıyor”, “Doğalgaza mini mini zam geldi”, “Zamlar geçer, tepkiye lüzum yok” diyerek tam bir pişkinlik sergiliyorlar. Damat bir zamanlar; “Cumhurbaşkanımız ‘Aya dört şeritli yol yapacağım’ dese, inanacak seçmenimiz var” demişti. Anlaşılan Yeliz ve tüm saz arkadaşları da, “Salla yalanı, bulunur inananı” diye düşünüyor.