Faik Öztrak'ın açıklamalarının satır başları şöyle oldu:
Bugün cumhuriyet tarihimizde hiç görmediğimiz, büyük bir enerji krizini yaşıyoruz. Inanılmaz bir basiretsizlikle karşı karşıyayız. Yaşanan krizin bir ayağında, “yüksek enerji maliyetleri” var. diğer ayağında, “enerjiye erişim problemi” var. Milletimiz, giderek artan pahalılığın pençesinde kıvranıyor.
2022’ye girerken, ülkemiz, olağanüstü bir zam fırtınasıyla, alt üst oldu. Özellikle yılbaşı gecesi zirve yapan enerji zamları, milletimizin canını çok yaktı. Yakmaya da devam ediyor. Sanayicilerimizin enerji faturaları da, roket hızıyla artıyor. Son bir yılda; sanayide kullanılan doğal gaza yüzde 435, elektrik üretiminde kullanılan doğal gaza yüzde 290 zam yapıldı. Sanayide kullanılan elektriğe; yüzde 200’e yakın zamlar yapıldı.
Ama bilindiği gibi en pahalı enerji, sahip olmadığınız, erişilemeyen enerjidir. Ülkemiz bunu da gördü. Sanayicimiz bir sabah uyandı, hükümetin sanayiye verdiği doğal gazı, yüzde 40 kıstığına şahit oldu. Yetmedi… Hükümet sanayiye üç gün süreyle, elektrik yok dedi. Sanayici bir anda, sudan çıkmış balığa döndü.
Hükümet uzunca bir süredir sanayicimizi, zaten perişan ediyor. İlkin dövizi köpürterek, sanayiciyi fiyat alamaz, veremez hale getirmişti. Ardından 20 aralık kumpasıyla, yüksek kurdan ara malı ithal eden sanayiciyi perişan etmişti. Şimdi bunların üzerine, sanayicinin enerjisini keserek, bir darbe daha vurdu. Hükümet, salgın sürecinde artan durgunluktan, ihracatla çıkmaya çalışan sanayiciye, adeta kasten çelme taktı. Cumhuriyet tarihinde, böyle bir basiretsizlik görülmemiştir. Bugün Ankara Anadolu organize sanayi bölgemize, sanayicilerimizin sıkıntılarını yakından görmek, onları dinlemek için geldik.
Sanayicimiz üretimde yaşadığı, maddi kayba mı yansın? yetiştiremediği veya riske düşen, siparişlere mi yansın? taahhütlerini yerine getiremediği için, ödemesi gerekebilecek tazminata mı yansın? pazar kaybetme riskine mi yansın? yoksa elektrik kesintilerine uymazsa, cezayla tehdit edilmesine mi yansın? plan yok. Program yok. Büyük bir belirsizlik var.
Bu krizin ne kadar süreceğini kimse bilemiyor. Sanayicimiz, sorumlusu olmadığı bir krizin, ne yazık ki tüm maliyetini taşımak zorunda. Bu krizin sorumlusu, ülkemizin enerji arz güvenliğiyle kumar oynayan, cin olmadan adam çarpmaya kalkan, basiretsiz yönetimdir. Bir ülkenin enerji arz güvenliği, sınır güvenliği kadar önemlidir. Ama bizim enerji arz güvenliğimiz, büyük bir basiretsizliğe kurban edilmiştir.
Bugün yaşadıklarımız, İran gazının kesintiye uğramasıyla açıklanamaz. İran hemen hemen her yıl, bize sattığı gazı, kendi ihtiyacının yüksek olduğu dönemlerde keser. Nitekim son beş yılın dördünde, İran’la buna benzer sıkıntılar yaşandı. Ama hiçbir zaman sanayide çarklar durmadı.
Kaldı ki İran milli gaz şirketi; “biz gazı verdik. Kesintinin nedeni, Türkiye tarafındaki, doğalgaz basınç yükseltme istasyonunda yaşanan, teknik sorun” diye en son bir açıklama yaptı. Ne yazık ki her alanda olduğu gibi, enerji yönetimindeki, hesapsızlık, basiretsizlik tedbirsizlik, düşüncesizlik, bir kez daha ülkemizin aşına, işine darbe vurdu. Küresel salgının zirve yaptığı dönemde, dibe vuran enerji fiyatlarının, salgın hafiflemeye başladığında, hızla artacağını bu yönetim öngöremedi. Enerji fiyatları düşükken, süresi biten, uzun vadeli doğal gaz kontratlarını yenilemedi.
Spot piyasadaki fiyatlara aldandı. Bu fiyatlar daha da düşer sanarak, ciddi bir kumar oynadı. Ve bu kumarı kaybetti. Şimdi Azerbaycan’dan, Rusya’dan çok yüksek fiyatlarla, gaz almak zorunda kaldık. Bu da yetmedi enerji bakanlığı, fiyatların düşeceği üzerine kumar oynarken, gaz deposundaki sınırlı ihtiyat stoklarını da masaya pey diye sürdü.
Neticede, Türkiye bu kışa, yarısı boş gaz depolarıyla girdi. Ağustos’tan bu yana, başta genel başkanımız olmak üzere, defalarca uyarılarda bulunduk. Tedbir almazsanız bu kış çok kara geçecek dedik. Ama her zamanki kibirleriyle, uyarılarımızı duymazdan geldiler. Şimdi öğreniyoruz ki, Tuz Gölü'ndeki depolarda, sadece 3-5 günlük gaz kalmış. Ve daha da önümüzde koca bir kış var. Doğal gaz depo kapasitemiz zaten yetersiz.
Toplam tüketimin yüzde 5’i seviyesinde. Burada uluslararası kabul gören standart, tüketimin en az yüzde 20’si kadar, depolama kapasitenizin olmasıdır. 20 yıldır bu ülkeyi yönetenler, kendilerine saraylar yaptırmayı bildiler. Ama Türkiye’nin doğal gaz depolama kapasitesine, gereken yatırımı yapmadılar.
Diğer taraftan uzmanlar; “sisteme giren doğalgazı sistem içinde dolaştıracak, kompresörleriniz yoksa, dışarıdan istediğiniz kadar gaz alın. Hiçbir işe yaramaz” diyorlar. Bu krizle görüldü ki enerji alt yapımız, sanayicimize güvenilir ve sürdürülebilir enerjiyi sunmaktan, çok uzak kalmış. Elin insanı karınca gibi çalışırken, bizdeki yönetim, ağustos böceği misali, çalıp, oynayıp yatmış. Enerji krizini önleyecek, telafi edecek, hiçbir plan ve program yapmamış. Cumhuriyet halk partisine göre; her fabrika bir kaledir.
Bugün ülkemizin tüm üretim kaleleri, hükümetin basiretsizliği nedeniyle, düşme noktasına gelmiştir. Şimdi kendi basiretsizliklerini gizlemek isteyenler, çok gaz kullandın diye, sanayiciyi suçlamakta, onu sopayla, cezayla tehdit etmektedir. Enerji kesintisi nedeniyle oluşan üretim kaybının, en az 5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Sanayicilerimizin bu kaybı, nasıl telafi edilecek?
Terminlerini kaçıran ihracatçı firmalarımızın, karşılaşacağı olası cezai müeyyideleri, kim karşılayacak? Enerji kesintisi nedeniyle, makine, teçhizatı bozulan sanayicinin, zararını kim tazmin edecek? Sanayicilerimiz bunlara cevap bekliyor. Sanayiciyi suçlamayı, tehdit etmeyi bırakın, sanayicinin duran fabrikalarda, işini kaybeden emekçilerin, kayıplarını nasıl telafi edeceğinizi düşünün. Bir an önce sebep olduğunuz zararı, tazmin edin. Bu krizin tekrarlanmaması için, alınması gereken tedbirleri alın.
Enerji iğneden, ipliğe her şeyin temel girdisidir. Üretimdeki kayıplar, daha fazla gelir kaybı, daha yüksek enflasyon, daha çok işsizlik olarak, milletimize fatura edilecektir. Yine bu basiretsizliğin bedelini, daha yüksek enerji faturası olarak, tüm vatandaşlarımız ödeyecektir. Ülkeyi yönettiğini iddia edenler, her şeyden vazgeçebilir, ama sorumluluktan vazgeçemez. Yetki ve sorumluluk, paranın iki yüzü gibi, mütemmim cüzdür. Birbirinden ayrılamaz. Bu dünyanın her yerinde böyledir.
Üç maymunu oynayarak, görmezde, duymazdan gelerek, milletimizi pahalılığa ezdiren, çoluğunun çocuğunun yüzüne, bakamaz hale getiren, kış günü, ekmek kuyruğuna mahkûm eden, orman yandığında uçak kaldıramayan, sel olduğunda dere yatağına ev yapmışlar diyen, milletin 128 milyar dolarını ucuza satıp, çarçur eden, paramızı pul edip, milletimizi öz yurdunda garip eden, ülkeyi yabancılar için ucuzcu dükkânına çeviren, bu basiretsiz yönetim, sonunda ülkede bir de enerji krizine sebep olarak, milletin ayağına bir defa daha çelme takmıştır.
Bunu konuşmayarak, tedbir almak yerine, “cambaza bak” diyerek, sorumluluğunuzdan kaçamazsınız. Bugün sorumluluktan kaçsanız bile, sorumluluklarınızdan kaçmanın sonuçlarından, yarın kaçamazsınız. Milletimiz sandık önüne geldiğinde bu hesabı sizden sorar.
AYRINTILAR GELİYOR...