CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve eski Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, “Biz, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin, Irak Anayasası çerçevesinde meşru bir yapı olduğunu görüyoruz. Bu yapıyla ilişkileri, Türkiye’nin geliştirmesi ve en üst düzeye, noktaya çıkarmasını da destekliyoruz” dedi.
Bağımsızlığın her halkın özlemi ve hakkı olduğunu belirten Yılmaz, “Kürt halkının bir halk olarak, bağımsızlık hakkı mı? Elbette bütün halkların bağımsızlık özlemi ve hakkı olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Parti olarak Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı, “Ben umuyorum, bu bağımsızlık kararından dönülür. Ve Bağdat da Erbil’in taleplerini karşılar. Bazı konularda anlaşma sağlanır. Ve tekrar sulh hakim olur” değerlendirmesinde bulundu.
Başkan Barzani’nin politik tecrübesine de vurgu yapan eski Musul Başkonsolosu, “Sayın Barzani’nin akıllı olduğunu düşünüyorum. Siyasette yol çoktur ve kendi sorunlarını bir şekilde çözeceğini düşünüyorum. Türkiye ile de hiçbir sürtüşme olmadan ilişkilerini daha da geliştirmeliler” dedi.
Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumu Türkiye’de de yakından takip ediliyor. Referandum, hem medya hem de siyasetin gündemindeki yerini koruyor.
Ana mufalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve eski Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, Kürdistan Bölgesi’nde 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumuyla ilgili Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
Sizin de bildiğiniz üzere 25 Eylül’de Irak Kürdistan Bölgesi’nde bağımsızlık için bir referandum yapılacak. Sosyal demokrat bir parti olarak, CHP’nin bu referanduma bakışı nedir?
Öncelikle şunu söylemek istiyorum; bağımsızlık referandumunun Sayın Barzani tarafından gündeme getirilmesini iki şekilde okuyoruz biz. Bir tanesi, bir hamle yapmak, IŞİD sonrası dönemde bir hamle yapmak. Ve bu bağımsızlık referandumuna gitmeyi gündeme getirmek. Ama bunu uygulamak ise apayrı bir konu. Daha sonraki bir aşamada bunu uygulamayı düşündüğünü sanıyoruz.
Bizim görüşümüz belli. Biz Irak’ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Biz, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin, Irak Anayasası çerçevesinde meşru bir yapı olduğunu görüyoruz. Bu yapıyla ilişkileri, Türkiye’nin geliştirmesi ve en üst düzeye, noktaya çıkarmasını da destekliyoruz. Ve bölgedeki Kürt kardeşlerimizin,Türkiye ile ilişkilerini, beşeri, siyasi, ekonomik ilişkilerini en üst düzeye çıkarmalarını destekliyoruz. Ama bunların hepsini sonuçta, Irak’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde yapmak istiyoruz.
Uluslararası toplum da keza aynı noktada duruyor. Bağımsızlık kararı, tek başına böyle bir karara gidilmesini de biz doğru bulmuyoruz. Çünkü Bağdat yönetiminin ciddi manada itirazları var. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ve diğer bölgesel aktörler de bu konuda itirazlarını iletmiş durumdalar. Kaldı ki, geçen ay UNAMI’nin kararı da geçti Güvenlik Konseyi’nden ve orada Güvenlik Konseyi’nin beş daimi temsilcisi Irak’ın toprak bütünlüğünü desteklemiş oldu.
Burda şu var, bu Kürt halkının bir halk olarak, bağımsızlık hakkı mı? Elbette bütün halkların bağımsızlık özlemi ve hakkı olduğunu düşünüyoruz. Ama bir taraftan da işte uluslararası hukuk var, ülkelerin toprak bütünlüğü var. Bu işleri yapmanın bir yolu var. Biz şahsen, bunun bölgede ciddi bir manada gerginlik yaratacağını düşünüyoruz ve gerginlik esasen başladı da Irak’ta. Bunu böyle sert bir adımla, bölgedeki dengeleri veya içerdeki unsurları çok fazla gözetmeden yapmanın da, hem bölgedeki halklara hem yapılara hem de ülkelere zarar vereceğini düşünüyoruz biz.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Irak Anayasası aslında bu referanduma yol eriyor. Sizce uluslararası hukuk izin vermiyor mu böyle bir referanduma?
Yok. Irak Anayasası’nın hiçbir yerinde ‘Bölgesel Kürt Yönetimi isterse bağımsızlığa gider’ diye bir kayıt yok.
Bir referandum yapma hakkı yok mu anayasaya göre?
Referandum şöyle; bölge olma hakkı tanıyor. Yani, Irak içerisindeki vilayetleri bir veya birkaç vilayetin bir araya gelip, bölge olup olmama referandumu tanıyor. Ama Irak’ın toprak bütünlüğü içerisinde oluyor bu. Yani, yoksa bölgenin referanduma gidip bağımsız olup, olmamasını düzenlemiyor.
Irak Kürdistan Bölgesi Hükümeti de diyor ki; “Biz Irakla ortak yaşamı çok zorladık. Fakat, bütçenin paylaşımı, 140’ıncı madde gibi birçok sorun var ve bunu çözemiyoruz. Bağdat bunu çözmeye yaklaşmıyor. Biz de, bu referanduma gitmekten başka bir şans kalmadı.” Bu konuda hak vermiyor musunuz?
Doğru haklılar. Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak bütçesinden alacağı %17’lik bir pay var. Bir süre maaşlar ödenmedi. Tabi ki bu merkezi idarenin bir hatasıydı. Ayrıca merkezi idare çok fazla tek başına buyruk davranışlarda da bulundu bir süre. Bunu da biliyoruz. Özellikle önceki Başbakan Maliki zamanında, bu konuda yanlış adımlar atıldığını, çok üst perdeden konuşulduğunu da biliyoruz. Ayrıca keza petrol gelirleri konusunda, memur maaşları konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu biliyoruz .
Ama bunlar bir gerekçe gösterilip ayrılığa dönük kullanılmamalı. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bu konuda hak verir insanla. Ama ayrılık konusuna gelince, bunu gerekçe olarak kullandığını ve bunu istismar ettiğini düşünüyor insanlar. Burda elbette, Irak burda kendi bölgesine kendi anayasasında tanıdığı bölgeye hakkını vermelidir. Bir gecikmeye sebep olmamalıdır. Orada en zor zamanlarda, Irak’ın en zor zamanlarında Bölgesel Kürt Yönetimi’nin o kadar gelen mülteciye ev sahipliği yaptığını, yedirdiğini içirdiğini unutmamalıdır. Bunun, onun için bir sulh yolu olmalı. Yani bir şekilde konuşmalı. Ve şu andaki yapı da bunu imkan vermiyor.
Kaldı ki bağımsızlık referandumu sadece Bölgesel Kürt Yönetimi’nin meşru sınırları içerisinde de olmuyor. Statüsü tartışmalı bölge olarak sayılan ama statüsü 2007 Aralık ayına kadar çözülemeyen alanları da kapsıyor . İşte bakınız, Musul’un ilçelerini kapsıyor. Kerkük’ü içine alıyor, Havice dışında. Artı, Diyala’nın ilçelerini içerisine alıyor. Baktığınız zaman bu çok büyük bir şey, Irak’ın gerçek manada artık Bölgesel Kürt Yönetimi’ni de geçti, orayı da içine bir yapıya dönüşüyor. Bu da bölgede gerginlik oluşturacaktır.
Biz bu konuda uyarılarda bulunuyoruz. Tekrar altını çizmek istiyorum. Bizim Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkileri destekliyoruz. Ben mesela bu görevdeyken, o ilişkileri desteklediğimi hep defalarca söyledim. Size de bunu kaç defa söyledik. Ve burda, bu konuda Türkiye’de de bir itirazın olduğunu da artık görmüyorum. Ama bağımsızlığa gitmek ve bir parçalanmaya gitmek, anayasaya, uluslararası hukuka aykırı bir adım atmanın bir meşru tarafının olmadığını düşünüyoruz.
Ben umuyorum, bu bağımsızlık kararından dönülür. Ve Bağdat da Erbil’in taleplerini karşılar. Bazı konularda anlaşma sağlanır. Ve tekrar sulh hakim olur. Yoksa bayramdan sonra yani Kurban Bayramı’ndan sonra süreç yaklaştıkça sıkıntının artacağını düşünüyorum. Özellikle Kerkük bağlamında. Çünkü biliyorsunuz Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bayrağını asmaya karar vermişti. Ona itiraz geldi. Irak mahkemesi onu gayrımeşru buldu. Ve akabinde de 144 tane Irak Parlamentosu’ndan milletvekili, Necmeddin Kerim’i Irak’ın toprak bütünlüğüne aykırı davranmakla ve Irak’ı bölme teşebbüsünde bulunmakla Başbakan İbadi’ye bir mektup gönderdiler.
Bayramdan sonra İbadi bunu parlamentoya getirdiği anda Irak Anayasası’na göre bir valiyi parlamento görevden alabilir. O andaki oturumda, salt çoğunluğu sağladıkları anda Necmeddin Kerim’in valiliği düşer. Bu da bölgede iyice bir tansiyon demektir. Tarafların birbirine karşı bıçak bilemesi demektir. Bunlara gerek yok. Bunlara gerek yok yani. Bu tür bir gerginliğe gerek yok. Ben şahsen, bunu, bu yolun bir yol olduğunu düşünmüyorum.
Referandum öncesi sorunların çözümü için Erbil ve Bağdat arasında bir görüşme gerçekleşti. Ancak uzlaşma sağlanmadı. 25 Eylül’den önce taraflar arasında bir uzlaşma ihtimali görüyor musunuz?
Ben her an olabileceğini düşünüyorum. Yani Sayın Barzani’nin akılıca, Sayın Barzani sonuçta akıllı bir politikacı. Ve şartları iyi değerlendiriyor. Ve kendi açısından doğru adım atmaya çalışıyor. Ama bölge açısından ve kendi geleceği açısından kısa vadede belki etkilenmeyeceğini düşünüyor, ama ciddi manada kendisini de içine alacak bir bölgesel çalkantıya sebep olacak gelişmeler bunlar. Ben, Bağdat’ın makulde buluşmasını, Erbil’de bir kanal açmasını ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin haklarına riyaet etmesini Bağdat’ın. Bölgesel Kürt Yönetimi’nin de Bağdat’ın toprak bütünüğünü tanımasının en doğru yol olduğunu düşünüyorum.
Çünkü bu anayasayı Kürtler yazdı 2005 yılında. Yani anayasayı yazan, Irak’ı federal bir yapıya sokan Kürtlerdi. Şimdi IŞİD Irak’ın belini kırdı diye, zayıflattı diye Irak’ta ciddi açık çıktı diye böyle bir adım atması ciddi tehlikeler olur. Bakın bir tehlikeden bahsedeyim. Yakında Telafer operasyonu bitecek. Telafer operasyonu bittikten sonra Irak ordusunu çekecekler, Kerkük’ün aşağısına yerleştirecek. Ve bunun içinde çok büyük bir Haşdi Şabi var. Şimdi böyle bir ortamda sizce hiçbir şey olmadan devam edebilir mi? Yani Irak hiç müdahale etmeden bu böyle devam edebilir mi? Ettiği zaman, ettiği zaman sonuçları nasıl olur? Yani ürkütücü olmaz mı? İşte bunu görüyorum ben.
Ben de o bölgede zaman harcadım. Orada statükoyu çok aşırı zorlayıp örselediğiniz anda istenmeyen sonuçlar çıkıyor. Ben şahsen bunun çok büyük bir göçe Arapları, Kürtleri,Türkmenleri ve hatta bölgeyi içine alacak bir savaşa doğru gidişatı başlatacağı endişesi taşıyorum.
Ve Sayın Barzani akıllı bir politikacı. Yılların politikacısı. Ve bunu da görüyor diye düşünüyorum.
Referandumun yapılması veya referandumda ‘Evet’ çıkması hemen bağımsızlık ilan edileceği anlamına gelmez. Siz de dediniz “Referandum yapılsa bile bağımsızlığın ilan edilmeyeceğini düşünüyoruz” dediniz. Bu düşüncedessiniz. Sadece referandumun yapılması ama bağımsızlığın ilan edilmemesinin yaratacağı sonuçlar neler olabilir?
Şimdi şöyle; Sayın Barzani’nin bir çıkmazı var Irak içerisinde. Yani Bölgesel Kürt Yönetimi’nde şu; KYB yani Sayın Talabi’nin partisi, içerisinde bir bölünme var. Goran’da farklı bir eksen var. Bir kere, buna rağmen bu bağımsızlık referandumunu yapar da adım atmazsa o zaman bu gruplar onu eleştirecek. Attığı zaman da o gruplar fiili olarak bitecek.
Yani Bölgesel Kürt Yönetimi içerisinde çok farklı hesaplar var. Bakın Necmeddin Kerim’in referandumun yapılmasını istemesinin sebebi nedir? Şu anda Necmeddin Kerim, Erbil’e başkan olmak istiyor. Bunu şu andaki mevcut yapıyla yani Kerkük dışarda kaldığı zaman sadece Süleymaniye’deki oyla yapamıyor. Onun için onu yapmak istiyor. Onun için Süleymaniye-Kerkük eksenini güçlendirip nüfuzsal çoğunluğu elde edip oraya geçmek istiyor.
Bunun bir de iç dinamikleri var. Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Herkesin bir hesabı var burda.
AK Parti’nin bu konudaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP’nin bakışıyla AK Parti’nin bakışı arasında bir fark var mı?
AKP’nin bu konuya bakışı, Dışişleri Bakanlığı’nın ifadelerine baktığım zaman, referandumun iptal edileceğini ve geçersiz sayılacağını belirtiyor. AKP içerisinde birkaç tane farklı ses varmış gibi gösteriyorlar ama genel olarak baktığımız zaman tam olarak nerede durduklarını anlamakta zorlanıyoruz. Zaten AKP’ye bakarsanız, AKP Türkiye’yi çok düşünmüyor ki Irak’ı düşünsün. Türkiye biz artık neredeyse siyasi olarak birbirimizi boğazlar hale geldik. Türkiye’de bir rejim değişikliği yapıldı. Yani onun için çatışma çıkacakmış, huzursuzluk çıkacakmış, bunlar önemli olsa Türkiye’de önemli olurdu. Onun için ben onların bu konularda bizim gibi duyarlı davrandıklarını düşünmüyorum.
Biz Irak Anayasası’na göre Bölgesel Kürt Yönetimi’ni tanıyoruz ve Bölgesel Kürt Yönetimi’yle Irak’ın toprak bütünlüğü içerisinde kalmak koşuluyla her türlü ilişkiyi geliştirmek istiyoruz. Bunun Bağdat’a rağmen götürülmesi ortaya sıkıntılar çıkıyor. Oturup bir şekilde Bağdat ile Erbil arasındaki sorunları çözmek ve iki tarafla da ilişkileri geliştirmek gerekiyor. Bizim genel çizgimiz, Irak’ın toprak bütünlüğü ama Bölgesel Kürt Yönetimi’nin de kendi hakkını hukukunu elde edeceği bir yapı. Yoksa huzursuzluk orada da olacaktır. Biz şunu da istemeyiz; Bağdat’taki yapının Bölgesel Kürt Yönetimi’ndeki kardeşlerimizi ezmesine de asla izin vermeyiz.
Türkiye hükümeti, Kürdistan hükümetinden referandumu iptal etmesini istiyor ama Türkiye’nin bu isteğine rağmen referandum yapılırsa, sizce hükümet herhangi bir yaptırım uygular mı?
Geçersiz sayılacaktır. Yani referandum sonuçlarıyla birlikte geçersizdir diyecek. Gayrimeşrudur, geçersizdir.
Peki herhangi bir yaptırım bekliyor musunuz?
Geçersiz olduğu için herhangi bir yaptırım olacağını düşünmüyorum, ki öyle bir noktaya varmamalıyız. Biz oradaki Kürt kardeşlerimize bir yaptırım uygulamamalıyız. İşler o noktaya gitmemeli. Öyle bir durumda kardeşlik hukukunun ötesine geçmiş olur. Yani yaptırım dediğiniz zaman Kore’ye, Rusya’ya, Libya’ya, Kaddafi’ye, Esad’a, İran’a yapılan yaptırımlardan bahsediyoruz. Biz o noktaya gitmemeliyiz. Zaten bu konuşmamın özünde de o var. Biz birbirimizin hassasiyetelerine biraz riayet edip o noktaya gitmeden, kardeşlik hukuku çerçevesinde ilişkiyi sürdürebilmeliyiz. Bağdat ile Erbil arasındaki o sürtüşmeyi gidermek Türkiye’nin boynunun borcudur.
Bir idarenin maaş ödeyememesi ve para konularının şantaj unsuru olarak gündeme gelmesi olamaz. Diğer taraftan Irak zayıfladı, nasıl olsa IŞİD var. Hadi biz de hemen ayrılalım demek de olmaz. Bağdat Erbil’in parasını vermediği zaman hiç kimse Bağdat’i haklı görmedi. Ama şu andaki koşullarda uluslararası toplumun genel kanaati Irak’ın toprak bütünlüğü. Toplum henüz IŞİD travmasını atlatamadı. Halen Havice’de, Talafer’de IŞİD var. Irak ordusu paramparça olmuş durumda. İnsanlar ciddi travmadan geçtiler. Böyle bir ortamda siz bağımsızlığı gündeme getirdiğiniz zaman o farklı anlaşılır.
CHP’nin hassas olduğu konulardan biri de Türkmenler… Kürdistan Bölgesi Başkanı Sayın Mesud Barzani, “Biz burada bir ulus devlet kurmayacağız. Vatandaşlık esasına dayalı çok dilli, çok dinli bir devlet kurmak istiyoruz” demişti. Bu Türkmenler için de bir güvence oluşturmuyor mu?
Bu kararı Türkmenlerle istişare ederek mi alıyorlar? Kerkük’te referandum yapma kararını kime danıştılar?
Destekleyen Türkmen gruplar da var…
Evet ama dünya kadar desteklemeyen de var. Irak Türkmen Cephesi destekliyor mu? Araplar destekliyor mu? Bakın ben operasyonların içinden gelen bir insanım. Her ülkede bağımsızlığı destekleyen parti ve gruplar bulursunuz. Ama bunlar marjinaldir. Yani aynı şekilde Bölgesel Kürt Yönetimi’nin ortadan kaldırılmasına inanan Iraklı gruplar da bulursunuz. Biz siyasetçiyiz ve belli bir derinliği olan insanlarız. Destekleyen grupları her zaman bulursunuz. Ama bu gerçeğe uygulanır mı? İşte o noktada doğru bir yerde durmak lazım.
Bağdat dese ki; Bölgesel Kürt Yönetimi ile devam etmek istemiyorum. Bağımsızlığa gitsin. Kimse bir şey diyebilir mi? Diyemez. Irak’ın toprak bütünlüğü, Bağdat’ın ses çıkarması lazım, karşı çıkmıyor. Kimse bir şey diyemez. Ama Bağdat istemiyor. Diğer gruplar da istemiyor. Bağdat bugün çıkıp “Biz anlaştık, ayrılıyoruz” dese Çek ile Slovaklar gibi. İşte o zaman kimse bir şey diyemez, herkes buna saygı duyar.
Varsayalım ki herşeye rağmen orada bağımsız bir Kürdistan devleti kuruldu. Bu devlet size göre Türkiye için bir tehdit mi oluşturur yoksa bir müttefik mi olur?
Ben bunu tehdit olarak görmüyorum. Daha doğrusu Kürtleri Türkiye’ye karşı bir tehdit olarak görmüyorum. Ben böyle bir şeye de inanmıyorum. Bunu da açık açık söylüyorum. Ben sadece bölgedeki çatışma nedeniyle böyle bir kararın kardeşlik, komşuluk hukukunun ötesine geçip tarafları birbiriyle çatıştıracağını belirtiyorum. Yoksa Kürtler neden tehdit olarak görelim? Ben hiçbir zaman böyle görmedim. Hatta Irak’tayken Erbil’e geçtiğim zaman daha çok rahat ederdim. Erbil’e geçtiğim zaman sanki Türkiye’ye geçmiş gibi olurdum. İstekler var, arzular var ama ortada reel bir politika var. Orada Irak ordusu var ve Kerkük, Diyala, Tuzhurmatu, Musul benim kentim diyor. Siz de diyorsunuz ki ben burada referandum yapıp bağımsızlığa gideceğim. İşte bu çatışma yaratır.
Kurulacak bir Kürdistan devleti Türkiye’nin de çıkarlarına uygun olmaz mı? Orada ciddi bir ticaret ve enerji akışı var…
Orada şu var; Bağdat ne diyor? Bağdat’la anlaşmadan bu işi çözemezsiniz. Araplar ve diğer unsularıyla konuşmadan bir adım atarsanız sıkıntı olur. Bakın Kıbrıs davamız, yüzde yüz meşru ve haklı ama yıllardır neyle uğraşıyoruz. Çünkü bir nokta var. Uluslararası hukuk ve uluslararası kabul edilebilirlilik açısından o parametrelere uyması lazım ki uluslararası toplum adım atsın. Kosova konusunda bir örnek verereceğim; Kosova’yı Sırbistan’dan Avrupa Birliği (AB) ayırdı. Kabul ettiler, desteklediler. Sırbistan karşı çıktı ancak dünya Kosova’nın yanında yer aldı. Kosova bağımsızlığı ilan ettiği gün 24 ülke tanıdı. Türkiye de bu ülkelere dahil. Şu anda aynı şeyi Bölgesel Kürt Yönetimi için söyleyebilir miyiz?
Bu konuda ABD ve AB’nin tutumu nedir sizce?
Irak’ın toprak bütünlüğüne dünya çok angaje oldu. Saddam devrilirken ve Irak’ta federal bir sistem kurulurken, bütün dünya Irak’ın toprak bütünlüğüne atıfta bulundu. Ben Sayın Barzani’nin akıllı olduğunu düşünüyorum. Siyasette yol çoktur ve kendi sorunlarını bir şekilde çözeceğini düşünüyorum. Türkiye ile de hiçbir sürtüşme olmadan ilişkilerini daha da geliştirmeliler. Bakın hep Irak’ın toprak bütünlüğünden yana gittik. Bir anda bağımsızlık kararı gelince dünya da bunu pek hazmedemedi, Türkiye de.
“Kürtleri ve Kürdistan’ı bir tehdit olarak algılamıyoruz” dediniz ancak tehdit olarak algılayanlar da var. Örneğin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Referandum bir savaş nedeni olmalı” diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bahçeli bunu hükümete söylüyor. Hükümetin başı da kendisine cevap veriyor. Onlar birbirleriyle yoldaş olmuşlar. Onları kendi başlarına bırakmak lazım.
Bölgedeki Kürtlerden AK Parti’ye önemli bir destek var. En son referandumda da bunu gördük. Bu konuda AK Parti’in Kürdistan Bölgesi ile olan iyi ilişkileri etkiliydi. Hükümetin referandum konusundaki tutumu devam ederse ve referandumdan sonra ilişkiler bozulursa, bu Kürt seçmenler üzerinde etkili olur mu?
Bakın bunu tekrar söylüyorum; Kürt’ü ve Bölgesel Kürt Yönetimi’ni hiç bir zaman tehdit olarak görmedim, görmüyorum. Orada yaşamış ve çalışmış olan birisi olarak söylüyorum bunu. Ama bunu görenler var. Olabilir. Ama biz görmüyoruz. Biz bir kardeşlik hukuku yaratılması taraftarıyız. Seçmen tercihlerine bakın. Biz bölgede çok az oy alıyoruz. Ancak önemli olan siyasette doğru noktada durabilmektir. Irak’ın toprak bütünlüğü şu anda doğru noktadır. Bu, Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkileri askıya alalım anlamına gelmiyor. Öyle bir şey demiyoruz, bilakis ilişkilerimizi daha da geliştirelim. Ama Irak’ın yapısı zaten federal şu anda, üniter yapı değil. O noktada da doğru bir perspektiften bakabilmek ve seçmen tercihlerine iç politikaya takılmadan bakmak lazım.
Ben şahsen, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sevdadan vazgeçmesini istiyorum çünkü bu çok ciddi sıkıntı yaratacaktır. Yarın bölgesel güçlerin oraya girmesi, orada taraf tutmaları bugünkü Suriye’den daha beter bir hale dönüşebilir. Buna gerek yok. Zaten bölge çok ağır. Şartlar ağır. Bu Sayın Barzani kendi içerisindeki Kürt seçmeni konsolide etmek, ulvi bir hedef koymaksa bunu şu anda yaptı. Ama artık realisizmle yüzleşme zamanı. Realisizm sert, bölge sert. Orada 24 saat çok uzun. Bunu bilmek ve ona gör karar almak lazım.