Sözcü yazarı Çiğdem Toker, Türkiye'de iktidardan aldığı tartışmalı ihalelerle gündeme gelen Mehmet Cengiz’in Pandora Belgeleri’nde isminin geçmesini değerlendirdiği bugünkü yazısında, “Eğer devasa ölçekli altyapı projelerini üstlenmiş bu şirketler kamu kaynakları sayesinde yaptıkları servetlerden alınması gereken vergiyi Türkiye'de ödeseler, yoksulluğun da yolsuzluğun da boyutları farklı olacaktı” dedi.
“Vergiden kaçınma amacına imkan tanıyan ‘altyapı’yı sağlayan yerlerde şirket kurmanın yasal olduğunu” hatırlatan Toker, “Yani ortada gayri kanuni bir durum yok. Zaten tam da bu nedenle, ilk gün adı geçen Rönesans Grubu bu yönde bir yazılı açıklama yaptı. Ancak sorun bu değil” diye yazdı.
Sorun, vergiden kaçınmanın yasal olsa bile meşru olmayışında düğümleniyor. Yoksulluğun derinleştiği, üniversite öğrencilerinin temel insan hakkı olan barınmadan mahrum kaldığı, atık toplayıcıların evine baskın yapıldığı, vatandaşın sağlık hizmetine erişemediği, eğitim alamadığı, iş bulamadığı, güvencesizliğin kural haline geldiği bir ülkede, milyarlarca liralık vergiyi ödeyebilecekken ödemekten kaçınmak, evet gayrimeşrudur” diyen Toker yazısının devamında da şunları kaydetti:
Hukuk fakültelerinin ilk başlarında öğretilen temel kavramlardandır yasallık ile meşruluk arasındaki fark. Londra'da off shore üzerinden alınan ev haberini okurken, Cengiz'in taşocağı açtığı Haçapit Köyü'ndeki evlerin gördüğü zararı ya da İkizdere'de doğası mahvedilen insanları hatırlamamız işte bu sebepten.
Daha yalın bir anlatımla şunu söylemek mümkün: Eğer devasa ölçekli altyapı projelerini üstlenmiş bu şirketler kamu kaynakları sayesinde yaptıkları servetlerden alınması gereken vergiyi Türkiye'de ödeseler, yoksulluğun da yolsuzluğun da boyutları farklı olacaktı.
IJIC Direktörü Gerard Ryle'nin vurguladığı gibi tıpkı dört yıl önceki Paradise Papers'ta olduğu gibi Pandora Papers'ta da sızan belgeler, varlığından haberdar olmadığımız karanlık bir ekonomiyi yansıtıyor. Ryle'ın şu sözleri bize de çok şey anlatıyor:
“Bu dünya zengin olanları daha da zenginleştiriyor ve bence bu konuda çok fazla ikiyüzlülük görüyoruz. (…) Burada bir siyasi iradenin olmadığını görüyoruz. Çünkü siyasiler de bu sistemi kullanıyor. Onların bu sistemi durdurmak gibi bir dertleri yok.”