İlk olarak Da Vinci şifresiyle adını duyuran Dan Brown yeni kitabıyla ilgili Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'le söyleşti. "Kitapta tektanrılı üç dinin ileride birleşip daha iyi bir tek dine dönüşebileceği görüşünü de tartışıyorsunuz. Buna inanıyor musunuz?" sorusunu soran Özkök'e Brown şu yanıtı verdi:
“Daha iyi bir dinin olabileceğine inanıyorum, ama bunun üç dinin birleşmesi şeklinde olacağını düşünmüyorum. Çünkü bugün bildiğimiz üç din, öylesine derin biçimde ayrılmış,
kendi içlerine öyle kapanmış durumda ki birinin ötekini asla kabullenebileceğini düşünmüyorum.”
Özkök'ün "Son anımda yanıma gelecek bir rahibin olacağını sanmıyorum" başlığıyla (15 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Dan Brown’la, şu an bütün dünyada büyük bir tartışmayı başlatan yeni kitabı “Başlangıç”ı konuşmak üzere Frankfurt’ta buluştuğumuz yer eski ABD Başkanı Kennedy’nin adını taşıyan oteldi.
Kitap, Frankfurt Fuarı’nda çok iyi eleştiriler aldı. Bazılarına göre “Da Vinci Şifresi’nden sonra yazdığı en iyi kitap.”
Ama tabii beraberinde, bitip tükenmek bilmeyen o büyük tartışmayı da başlattı.
Tanrı var mı yok mu...
İşte Villa Kennedy Oteli’nin bir odasında Dan Brown’la bu çok hassas konuyu konuşuyoruz.
BAY DAN BROWN SİZE GÖRE TANRI VAR MI YOK MU
- Kitapta iki kahraman var. Biri Edmond, “Tanrı yoktur. Dinler ölecektir” diyor, öteki Langdon “Belki vardır, dinler de ölmeyecek” diyor. Siz hangisinden yanasınız?
“Ben Langdon’dan yanayım. Çünkü o daha açık fikirli, tartışmaya, konuşmaya daha yatkın. Edmond Kirsch ise ateist. İnsanın yaratılışı ile ilgili her türlü cevabın bulunduğuna inanıyor. Bense bütün sorularımıza verdiğimiz cevaplar bulunduğuna inanmıyorum.”
- Öyleyse bir de size sorayım. Tanrı var mı?
“Tanrı vardır diyemem. Ama yoktur da diyemem. Benim ‘Tanrı yoktur’ dediğimi yazdılar. Ben böyle bir şey söylemedim. Söyleyeceğim şu: Tanrı’nın var olduğunu destekleyen bilimsel kanıtlar yok. Ama duygusal olarak şunu söyleyebilirim. Bizden daha büyük bir varlığın bulunmadığını söyleyemem.”
DARWİN’DEN BİR SANİYE ÖNCESİNDE NE OLDU
- Bununla birlikte kitapta Darwin’in Evrim Teorisi’ni sıkı bir şekilde savunuyorsunuz ama orada da hep bir sorunuz var. Darwin’den bir saniye öncesi neydi?
“Onu bilseydim, bambaşka bir kitap yazardım.”
- Öyleyse Darwin’in anlattığı ne? Önemi ne?
“Darwin, bu topun nasıl yuvarlanmaya başladığını anlatıyor. Ama ondan öncesini bilemeyince, Tanrı işin içine giriyor. Mesela eski insanlar yanardağın nasıl patladığını bilemiyordu. O zaman bir Tanrı’yla açıklıyorlardı.”
- Kitapta “Boşlukların tanrıları” dediğiniz şey mi?
“Evet. Anlayamadığımız, boş kalan her alan için bir tanrı vardı. Ama sonra ne oldu? Bilim geldi ve dedi ki güneş doğuyor çünkü, şundan şundan. Yanardağ patlıyor, çünkü şundan şundan.”
- Sonra ne oldu?
“Sonra bilim açıkladıkça, boşluklar doldu ve tanrılar da tek tek yok oldu. Çünkü artık güneş tanrısına, deniz tanrısına ihtiyaç kalmadı. İnsan Ay’a bile gittiğine göre, bir Ay tanrısına ihtiyacımız var mı?”
GÜNEŞ, AY, DENİZ TANRILARI KALSAYDI DAHA MI İYİ OLURDU
- Kitabınızda, inancın çoktanrılı sistemden tektanrılı sisteme gittiğini anlatıyorsunuz. Ama sonunda, insanın tabiatla ilişkisinin kesilmesi iyi olmadı diyorsunuz. Acaba Ay, güneş, deniz tanrıları kalsaydı, ekolojik açıdan daha iyi mi olurdu?
“Evet söylemek istediğimin bir parçası bu. Ama artık oraya dönüş mümkün değil. Yerçekimi deyince, bunun kanunları var. Yani tanrının alanı değil, fiziğin alanı bu.”
BİLİM HER ŞEYİ AÇIKLARSA DİN ORTADAN KALKACAK MI
- Kitabın kahramanı Langdon diyor ki, “Bilim bütün sorulara cevap verse bile dinler daha uzun süre varlığını sürdürecek”.
“Evet sürdürecek ama bugün o dinlere verdiğimiz anlamda değil. Nasıl ki bugünün dini, bin yıl öncesinin dini ile aynı değilse, yarının dini de aynı olmayacak.”
- Yani dinler de evrim mi geçiriyor?
“Evet geçiriyor. Çünkü tanrıya verdiğimiz anlam değişiyor.”
100 YIL SONRASININ TANRISI BUGÜN BİLDİĞİMİZ TANRI OLMAYACAK
- Ama yine de tanrıya, bir yaradana ihtiyacımız olacak.
“Olabilir ama 100 yıl sonra ihtiyacımız olacak tanrı, bugün ihtiyaç duyduğumuz tanrı ile aynı olmayacak.”
- Nedir o ihtiyaç?
“Biz kaosu sevmeyiz. Dolayısıyla birilerinin onu düzene koyması lazım. Ahlaki çerçeveyi çizecek bir güce ihtiyacımız var.
- Kitapta tektanrılı üç dinin ileride birleşip daha iyi bir tek dine dönüşebileceği görüşünü de tartışıyorsunuz. Buna inanıyor musunuz?
“Daha iyi bir dinin olabileceğine inanıyorum, ama bunun üç dinin birleşmesi şeklinde olacağını düşünmüyorum. Çünkü bugün bildiğimiz
üç din, öylesine derin biçimde ayrılmış,
kendi içlerine öyle kapanmış durumda ki birinin ötekini asla kabullenebileceğini düşünmüyorum.”
- Öyleyse ne olacak? Yeniden dinler savaşı mı?
“Daha evrensel düşünme biçimleri olacak. Bu demek değil ki
üç din birleşecek, ama biz daha evrensel değerlere doğru evrileceğiz.”
HERKESİN KENDİNE GÖRE BİR ‘LEGO DİNİ’ OLUR MU
- Fransız düşünürü Jacques Attali’nin ‘lego dinler’ teorisini biliyor musunuz?
“Hayır, işitmedim.”
- Önümüzdeki 50 yılda lego dinler ortaya çıkacak diyor. İnsanlar her dinden beğendiği değerleri alarak, kendilerine bir lego inanç sistemi oluşturacak.
“Çok ilginç, mutlaka bakacağım.”
TANRIYI SORGULUYORSUNUZ AMA KAHRAMANINIZ DUA EDİYOR GİBİ
- Kitabın sonunda Langdon, bir kiliseye gidip banklardan birine oturuyor. Orada sadece oturuyor mu, yoksa dua mı ediyor?
“Bunu okura bırakıyorum.”
- Bizi tehlikeli tartışmalara provoke ediyorsunuz ama kendiniz hep tarafsız kalıyorsunuz, risk almıyorsunuz. Sanki gerçekten söylemek istediğiniz şeyi söylemeye korkuyorsunuz.
“Hayır, kesinlikle öyle değil. Bu kitapta söylemek istediğim her şeyi söyledim. Sormak istediğim bütün soruları sordum. İnsanların bu sorulara cevap vermek için arayışlara girmesini seyretmeyi seviyorum.”
ÖYLEYSE AÇIKÇA SÖYLEYİN BİZ NEREDEN GELİYORUZ
- İyi ama zaten bunlar insanların cevabını öğrenmek istediği sorular. Cevaplar nerede?
“Tamam bu kitapta o cevap var. Biz nereden geliyoruz? Onun bilimsel cevabı var. Fizik ve kimya bir hayatı başlatacak bilgilere sahip. Bu bir cevap. Ama bu bir başka soruyu gündeme getiriyor. Bu, ‘Tanrı yoktur’ anlamına mı geliyor, yoksa ‘Tanrının hayatı otomatik olarak başlatacak çok sayıda fizik yarattığı’ anlamına mı geliyor? Herkes bunlara farklı cevaplar verebilir. Bunların hepsi bize kalmış şeyler. Neticede hepimizin içinde bir filozof var. Ben bu kitapta çok sayıda insanın, aynı konuya çok değişik bakabileceğini göstermeye çalıştım.”
ADEM’LE HAVVA GERÇEK Mİ YOKSA SADECE HİKÂYE Mİ
- Ama ortada birbirinden çok farklı tamamen zıt iki bakış açısı var. Onlar, ‘Tanrı insanı yarattı’ diyor. Bilim ise insanın değil, ‘yaşamın başlangıcından’ söz ediyor.
“Adem’le Havva hikâyesi, çok güzel bir moral hikâyedir. Ama bu bilimsel açıdan hiç de doğru bir şey değil. Ben tanrının, sihirli bir bahçede iki insanı yarattığına, onların çoğaldığına, bütün bu farklı etnik toplulukları oluşturduğuna inanmıyorum. Ama tanrıya inanan, dindar bir insan gelip bana şunu söylese: ‘Ben İncil’i okudum. Adem’le Havva güzel bir hikâyeden ibaret’. Ben o insanla rahatlıkla konuşabilirim. Ama yok, gelip ‘Adem’le Havva tartışılmaz bir gerçektir’ diyorsa o insanla konuşmam mümkün değil.”
TEKEŞLİLİK GERÇEKTEN EVRİM TEORİSİ’NE HAKARET MİDİR
- Kitabın kahramanı Edmond, “Tekeşlilik evrime hakarettir, ona karşıdır’ diyor. Aynı fikirde misiniz?
“Bu çok tuzak bir soru. Çok hassas, iyi düşünüp cevap vermeliyim. (Bir süre düşünüyor.) Eğer evliliklerle ilgili istatistiklerde sadakatsizlik ve boşanma rakamlarına bakarsak şunu tartışabiliriz. İnsanoğlu tabiatı itibariyle monogam (tekeşli) değildir. Bu çok hassas cevabı nasıl buldunuz?”
- Biraz fazla politik bir cevap değil mi?
“Hem de çok politik.”