Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası tutuklanan Hava Kuvvetleri Personel Başkanı Tümgeneral Cevat Yazgılı ile ilgili olarak "Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, Yazgılı’nın gözaltına alındığını duyar duymaz karargâhın güvenlik kamerası kayıtlarını savcılığa göndererek bu vahim hataya müdahale etmiş ve Yazgılı serbest bırakılmıştır. Ama iş işten geçtikten sonra" dedi.
Tümgeneral Yazdılı, darbe girişimi sonrası düzenlenen ilk Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısında emekliye ayrılmıştı.
Sedat Ergin'in "15 Temmuz ve hava savaşları (9): Darbecilere direnen general darbeci diye içeri atılınca" başlığıyla yayımlanan (30 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli Tuğgeneral Aydın Gündüz, 15 Temmuz darbe gecesi saat 23.07’de Hava Kuvvetleri Personel Başkanı Tümgeneral Cevat Yazgılı’yı arar, telefon açılmaz.
Tümgeneral Yazgılı, Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Hasan Hüseyin Demirarslan’a vekâlet ettiği için karargâhtaki en yetkili komutan durumundadır.
Saat 23.09’da Tuğgeneral Gündüz’ün cep telefonu çalar. Cevat Yazgılıaramaktadır. Telefonu açar ama karşısında Yazgılı’yı değil, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Veysel Kavak’ı bulur. Kavak, “Karargâh biraz karışık, gelseniz iyi olur” der.
Peki Yazgılı’nın telefonunu neden Kavak kullanmaktadır?
*
Bu sorunun yanıtı, 15 Temmuz gecesi Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında darbecilerle darbeye karşı koyan askerler arasındaki büyük mücadeleyi ve bunun yarattığı kargaşayı anlamamıza da yardımcı olacaktır.
Yanıtı, darbe gecesi bir düğüne katılmak üzere İstanbul’da olan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın sonradan tanık sıfatıyla savcıya verdiği ifadede buluyoruz. Ünal, şöyle diyor:
“Cevat Yazgılı’yı arayarak harekât merkezine gitmesini ve duruma el koymasını emrettim. Yazgılı bir müddet sonra beni aradı. Tuğgeneral Aydemir Taşçı, Hava Kuvvetleri karargâhının girişinde eli tabancalı olarak benim emrim olduğunu söyleyerek Cevat Yazgılı’nın cep telefonunu almış.”
Taşcı’nın silah çekerek Yazgılı’dan aldığı cep telefonu karargâhın birinci katında darbe faaliyetini koordine etmekte olan Genel Sekreter Kavak’ın masasındadır artık. Tuğgeneral Taşçı ise 16 Temmuz sabahı 08.00’de darbenin emir-komuta merkezi olan Akıncı Üssü’ndeki 143. Filo’nun güvenlik kameralarında koridorda yürürken kayda geçecektir.
*
Orgeneral Ünal, telefon görüşmelerinde Yazgılı’ya darbecilerin ele geçirdiği komutanlığın zemin katındaki Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’ni (HKHM) darbecilerden geri almasını, bunun için bir müfreze oluşturup, zorlayarak kapıyı açmasını emreder.
Yazgılı, Ünal’ın bu emrini yerine getirebildi mi? Bu sorunun yanıtını harekât merkezinin kayıt özellikli telefonunun deşifre metninden okuyabiliriz. HKHM’nin kontrolünü ele geçiren darbeci gruptan Tuğgeneral Recep Sami Özatak, Genel Sekreter Veysel Kavak’ı arayıp merkezin kapısındaki hadise nedeniyle önlem almasını ister. Konuşmalar aynen şöyle geçer:
ÖZATAK: Ya kapıyı kırmaya çalışıyorlar ya...
KAVAK: Yok yok komutanım, hemen şey yapıyorum, müdahale ettiriyorum komutanım...
ÖZATAK: Gelin bakın kendiniz ya, adam resmen üç tane uzman kapıyı kırmaya çalışıyor.
KAVAK: Anlaşıldı komutanım, şimdi şey yapacağız...
*
Şimdi aynı olayı o sırada HKHM’de nöbet tutmakta olan Hava Resmi Nöbetçi Subayı Üsteğmen Hüseyin Arı’nın ağzından dinleyelim. Arı, Yazgılı’nın yaptığı baskını şöyle anlatıyor:
“Harekât merkezinde iken görebildiğimiz kadarıyla merkezin girişinde bulunan turnikelerin bulunduğu yere Tümgeneral Cevat Yazgılı’nın birkaç uzman çavuş rütbesinde personelle geldiğini ve harekât merkezinin girişindeki turnikeyi, kapıyı zorladıklarını, açamayınca da uzmanların kapıya ateş ederek açmaya çalıştıklarını, zaman zaman da merdivenlere doğru ateş ettiklerini gördük. Harekât merkezinde silah bulundurulmadığı için ve gelenlerin de silahlı ve ateş ediyor olmaları nedeniyle korkarak kapıyı açmadık. Açık olan diğer kapıyı da kapattık.”
İçeriden kilitlendiği için merkeze girilebilmesi mümkün olmamıştır. İş burada bitmez. Plan Harekât Dairesi’nde proje subayı olarak çalışan Binbaşı Tunahan Özarslan da karargâhta, darbeci Veysel Kavak’ın yanındadır. Bu olayın sonrasında meydana gelen gelişmeleri şöyle aktarıyor:
“Karargâhın içerisinden de çatışma sesleri gelince genel sekreterimiz (Veysel Kavak) yanında bulanan herkese ‘Aşağı inelim, birileri bina içeresinde silahla ateş ediyor’ demesi üzerine normal merdivenlerden çatışma seslerin geldiği yöne doğru indim. Bağrışmalarda uzman çavuşların ‘Komutanım lütfen silahınızı teslim edin’ şeklinde bağırdıklarını duydum. Zemin katı D kapısı girişinde alt kattan üst kata çıkılan merdivenin orda uzmanlar Cevat Yazgılı tümgeneralin silahını almaya yönelik bağırıyorlardı. Cevat Yazgılı ve beraberindekiler de bu uzmanlara doğru ‘Uzaklaşın, siz bana emir veremezsiniz’ şeklinde bağırıyorlardı. Veysel Kavak albayın güvenlikçilere ‘Kim ateş ediyorsa kelepçeleyin, tutuklayın’ dediğini duydum. Ondan sonra bağrışmalar devam etti, ortam daha da gerildi. Uzman çavuşlar Cevat Yazgılı generale kelepçe vurdular. Koşmaya başladım, ben koşarken bağrışmaların devam ettiğini duyuyordum. Genel Sekreter Veysel Kavak albay ‘Cevat Yazgılı tümgenerali tutuklayın’, Cevat Yazgılı general de ‘Beni değil, onu tutuklayın’ şeklinde yanındakilere emir veriyorlardı.”
*
Kısa bir süre sonra uzman çavuşlar Yazgılı’nın kelepçesini çözerler. Ancak Hava Kuvvetleri karargâhındaki gerilim sabaha kadar sürer. HKHM, Ünal’ın talimatıyla, Hava Kuvvetleri’nin muhabere ve elektronik sistemiyle bağlantısı koparılarak körleştirilmiş, içindekiler sabahın ilk saatlerine kadar burada kilitli kalmıştır. Veysel Kavak ise komutanlık katındadır. İfadelerden Yazgılı’nın da o gece karargâhın değişik noktalarında bulunduğunu anlıyoruz.
Bu gerilim sürerken Tümgeneral Yazgılı, harekât merkezindeki darbeci ekibe bir sürpriz daha yapacaktır. Bunu da Hava Kuvvetleri Komutanı Özel Sekreter Yardımcısı Kurmay Binbaşı Mustafa Aydın’dan dinleyebiliriz. Aydın, Güvenlik Merkezi’nde oturduğu sırada 01.00 sularında içeri Kurmay Başkanı Tümgeneral Cevat Yazgılı’nın girdiğini belirterek şunları söylüyor:
“Tümgeneral Cevat Yazgılı içeri girdikten sonra, bize hitaben ‘Arkadaşlar, ben Hava Kuvvetleri Komutanı’yla görüştüm. Darbe girişimi hukuksuzdur. Bu yapılanlar Hava Kuvvetleri’nin bilgisi dışındadır. Karargâhın kurmay başkanı vekili sıfatıyla emir komuta bende, benden habersiz bir şey yapılmayacak’ dedi. Daha sonra Hava Kuvvetleri Harekât merkezinin iletişimlerini kesmeye çalıştı. En son birilerini buldu, Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’nin elektriğini kestirdi.”
Gözaltı işlemi için 16 Temmuz günü akşam saatlerine doğru Merkez Komutanlığı’ndan gelen görevlilere karargâhtaki darbecileri teslim eden kişi de Tümgeneral Yazgılı’dır.
*
Yazgılı’nın darbecilere karşı verdiği bu mücadelenin karşılığını nasıl aldığını merak ediyorsanız, bu sorunun yanıtını 17 Temmuz 2016 akşamı Anadolu Ajansı tarafından geçilen görüntülerde bulabilirsiniz. Bu görüntülerde, gözaltına alınmış olan darbeci generaller Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’nde beşer-altışar kişilik gruplar halinde gazetecilerin karşısına çıkartılıyor. Görüntülerde bazılarının darp edilmiş olduğu hemen fark ediliyor.
Darbeci generaller, polislerin “Sola dön”, “Kafayı kaldır”, “Objektife bak” şeklindeki sert talimatları altında kimliklerini açıklıyorlar. İçlerinde, şaşkınlık içindeki yüz ifadesiyle neden orada olduğunu anlamakta zorlanan bir kişi vardır. Adını şöyle açıklar:
“Cevat Yazgılı, Tümgeneral, Hava Kuvvetleri Personel Başkanı...”
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ünal, Yazgılı’nın gözaltına alındığını duyar duymaz karargâhın güvenlik kamerası kayıtlarını savcılığa göndererek bu vahim hataya müdahale etmiş ve Yazgılı serbest bırakılmıştır. Ama iş işten geçtikten sonra...
Yazgılı, 28 Temmuz 2016 tarihinde düzenlenen YAŞ toplantısından sonra emekli olmuştur.
Not: Bu yazıda adı geçen general ve subayların hepsi -Ünal ve Yazgılı dışında- Akıncı Üssü davasında sanıktır ve tutuklu olarak yargılanmaktadır.