Davutoğlu, "Sayın Erdoğan, uzun zamandır cumhurbaşkanı şapkasıyla konuşmuyor. Aslında bugün Türkiye’deki makam boşluğu burada. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı makamı boştur. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı var ama cumhurbaşkanı rolünü oynayarak bütün milleti birleştirebilen, ortak bir hedefe yöneltebilen, herkesi kucaklayabilen, herkese hitap eden bir cumhurbaşkanı var mı" dedi. Davutoğlu, "Cumhurbaşkanı sokağa çıkılsın istiyor. Sokağa çıkılsın ki kendisi de kendi taraftarlarını sokağa çıkarabilsin" görüşünü savundu.
Ahmet Davutoğlu, bugün KRT TV'de Savaş Kerimoğlu'nun "Günaydın Türkiye" programına konuk oldu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, özetle şöyle konuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanı, dünyanın hiçbir yerinde geçerli olmayan yeni bir tez, önce buna ‘Çin Modeli’ dediler, sonra ‘Türkiye Modeli’ gibi ifadeler kullandılar. Ne olursa olsun bu bir cehalet. Bugün takip edilen ekonomi politikasını herhangi bir ekonomi teorisiyle izah etmek mümkün değil. Cumhurbaşkanı şapkasını taktığını hiç gördünüz mü? Cumhurbaşkanı şapkasını taksa tüm Türkiye’yi idare eder. Sayın Erdoğan, uzun zamandır cumhurbaşkanı şapkasıyla konuşmuyor. Aslında bugün Türkiye’deki makam boşluğu burada. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı makamı boştur. Yani, evet seçilmiş bir cumhurbaşkanı var ama cumhurbaşkanı rolünü oynayarak bütün milleti birleştirebilen, ortak bir hedefe yöneltebilen, herkesi kucaklayabilen, herkese hitap eden bir cumhurbaşkanı var mı? Bugün Türkiye’de başbakanlık makamı kalktı. Cumhurbaşkanlığı makamı da fiilen yok. Uzun yıllar beraber mücadele ettiğimiz bir insan olarak, son 5 yıl içinde yapılan baskılar bana hissettirmiyor. Bana hissettirmiyorsa halka da hissettirmiyor.
"Cumhurbaşkanı sokağa çıkılsın istiyor"
Bir provokasyon varsa önce devleti yönetenin bu provokasyona dur demesi gerekiyor. Şimdi sayın Cumhurbaşkanı kendisi provokasyon yapıyor neredeyse. Burada Cumhurbaşkanı’nın, özellikle ekonomideki kriz sonrasında Çin Modeli ekonomi ile birlikte bir tercihte bulunduğu kanaatindeyim. Seçime gidene kadar Türkiye’yi gittikçe artan bir gerilim ve kendi tarafını konsolide etmek, oradan kopuşları. Bir suçlu varsa niye sen kovalıyorsun? Anayasal bir suç işlenecekse emniyet, hukuk, yargı gider çözer. Sen bir devlet adamı olarak ‘Ben kovalayacağım’ dediğin anda soru şu; ‘Kim bu kovalananlar’. Cumhurbaşkanı sokağa çıkılsın istiyor. Sokağa çıkılsın ki kendisi de kendi taraftarlarını sokağa çıkarabilsin. Bu gerilimde AK Parti çözülüyor. Haklı olarak AK Parti kitleleri ‘Bunun için mi oy verdik’ diyor. Bir sene önce eleştiriler, ‘Cumhurbaşkanı doğru yapmaya çalışıyor ama etrafı yetersiz’; sonrası, ‘Cumhurbaşkanı yanlış yapıyor galiba’; şimdi ise Cumhurbaşkanı’na sert eleştiriler var.
"Elinde delil yoksa bir ülkeyi suçlamayacaksın"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün o gecenin mirasını kendi şahsi iktidarı için kullanmaya çalıştı. Nice şehit hikayeleri dinledik. Ertesi gün de o gece de gazilerle konuştuğumda neler neler gördüm. Şimdi sorsa halk; ‘15 Temmuz’un 251 şehidimizin, binlerce yaralımızın hukukuysa sen 15 Temmuz’un arkasındaki fail olarak Birleşik Arap Emirlikleri’ni işaret etti; sen Birleşik Arap Emirlikleri’ni işaret ettin, şimdi niye en iyi ilişkileri kuruyorsun? Niye kol kola giriyorsun?’ Ha girmeleri bana kalırsa yanlış değil. Ama yanlış olan şu; elinde delil yoksa bir ülkeyi suçlamayacaksın. Eğer delil varsa o ülkeden hesap soracaksın. Türkiye öyle küçük bir ülke değil. Neden 15 Temmuz’un faili olarak gördüğünüz aktörlerle şimdi yan yanasınız?
Bunlar dini araçsallaştırdı. Bunlar siyaseti araçsallaştırdı, milli beka kavramını araçsallaştırdı. ‘Bizi koltuğumuzda tutsun yeter.’ Dolar 18 TL’ye çıktığında ‘Doların değer kaybetmesi güzel’ diyor. 12 TL’ye indiğinde de zafer ilan ediyor. Ya hangisi doğru? Madem 12 TL’de durması gerekiyordu, bu dövize çevrili mevduat hikayesini o zaman niye çıkartmadın? 6 TL’lik fark az bir fark değil.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın kardeşi ertesi gün 100 baz puan düşeceğini biliyor. Bunun doğal sonucu, gider dolar alır. Hazine ve Maliye Bakanı’nın kardeşinin ne hakkı var? Nasıl bilebilir? Bu kadar sene devlet görevi yaptım, eğer evimde devlet meselesi konuşacaksam, ailemle oturuyorsam kalkar ayrı bir odaya giderdim. Neden ailemi bu işin parçası kılayım? O benim görevim ve devlet sırrı denilen şeyler burada geçerlidir." (ANKA)