Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Belindeki silah nedeniyle kendini hukuk yerine koyan, kanun benim mantığıyla hareket eden, hukuk devletini polis devleti ile ikame eden anlayış hem yapılan fedakârlıklara hem de demokrasi kültürümüze gölge düşürmektedir" görüşünü dile getirdi.
Ekonomiye ilişkin sert bir şekilde eleştirilerde bulunan Davutoğlu, "Bugün, Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşadığımız için siyasal kriz yaşamıyoruz. Tam tersine, bir siyasal kriz, hukuk krizi, adalet krizi ve en önemlisi yönetim krizi yaşadığımız için ekonomik kriz yaşıyoruz" dedi.
"Koalisyon hükûmetinin farklı iki partideki sözcüleri birilerine racon kesmek için, tehdit etmek için birbirleriyle yarışmaktadır. Bu ortam çok ciddi bir kaotik atmosferin öncüleri gibi algılanmaktadır" diyen Davutoğlu, devamında şunları kaydetti:
"Bir gün Cami’ye diğer gün Kilise’ye, ertesi gün bir vakfa yapılan provokasyonlar eski Türkiye tehlikelerine işaret etmektedir. İşte bunların tamamı, insanların ihtiyaç duyduğu normalleşme ile iktidarın sunduğu normalleşme arasındaki makasın ne kadar açık olduğunu gösteriyor.
Kaldı ki, koalisyon hükûmeti bir dizi yeni anti-demokratik düzenlemeyi de telaffuz etmeye başlamıştır. Henüz ne planladıklarını bilmiyoruz. Ancak demokratik değerlerle bir türlü barışamayan ortakları siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına, meclis iç tüzüğünden milletvekillerinin statüsüne kadar bir dizi değişikliğin işaretlerini vermişlerdir."
Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Derhal, Yassıada Makemeleri'nin tüm kararlarını yok sayacak bir karar alınmalı"
"Buradan TBMM’ne ve grubu bulunan bütün partilere bir kez daha çağrıda bulunuyorum: 27 Mayıs sonrası kurulan ve hukuk tarihimizin yüz karası olan Yassıada Mahkemelerinin aldığı tüm kararları geçersiz kılan ve bu süreci keenlemyekun ilan eden bir Meclis kararı derhal alınmalıdır. Demokrasi şehitlerimize borcumuzu nutuk atarak değil böyle bir kararla iade-i itibar yaparak ödeyebiliriz."
Oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler
Öyle görünüyor ki önümüzü kesmek için oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler. Allah’ın izniyle Gelecek Partisi olarak kendi gücümüzle ve teşkilatlanmamızla koalisyon hükümetinin her türlü ayak oyununun ve hilesinin üstesinden geleceğiz. Bir yerde iktidar sürekli ayak oyunlarına, hilelere başvurma ihtiyacı hissetmişse, bilin ki milletin gündeminden kopmuş ve gönlünden çıkmıştır. Korkuyordur. Onlar korku ve hileye, biz ise ilke ve ümide sarılacağız. Onlar toplumu korkutmaya talip, biz ise umutlandırmaya. Haklı olduğumuz için ümitliyiz, milletle beraber yol yürümeye kararlı olduğumuz için güçlüyüz.
Rüşvetin ve suiistimalin diz boyu olduğu ülkeler
Hukuk devleti deyince adaletin a’sını bile unutmuş adalet sarayları inşaatlarını anlamaktadır. Ekonomi ve refah deyince yolsuzluk düzeninin, belli sınıfların çıkarlarının, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı ilişkilerinin devamını anlamaktadır. Kalkınma deyince kamu kaynakları dışında neredeyse hiçbir ciddi iş yapamamış bir grup iş adamını anlamaktadır.
Hatırlayın Korona krizinin tam ortasında, millet can derdindeyken bile bu iktidar bir grup müteahhittin derdine düşmedi mi? Hâlâ milletimize nasıl kullanılacağını ve hangi bilim kurulu tavsiyesi gereği yapıldığını açıklayamadıkları İstanbul’daki iki hastaneyi hatırlayın. Bu hastaneleri yapan müteahhit birisini bedava yapmış!
Yıllarca kamu kaynaklarıyla büyüyenlerin lütuflarıyla değil milletimizin vergileriyle hastanelerimiz yapılmalıdır. Bu şeffaflıktan uzak ilişki tarzı tam demokratik hukuk devletlerinde değil ancak hukukun ayaklar altına alındığı, rüşvetin ve suiistimalin diz boyu olduğu ülkelerde olur.
Bahçeli'ye eleştiri: Çok açık ve acı bir itiraf
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin çerçevesini oluşturan ve adını da koyarak AK Parti’ye neredeyse dikte eden iktidarın diğer ortağı bugünlerde üzerinden daha iki yıl geçmeden yeni sistemin reforme edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Türkiye’yi uçuracağı iddia edilen bir sistemin iki yıl içinde eskiyerek reforma ihtiyaç hissetmesinin bu sistemin mimarları tarafından ifade edilmesi çok açık ve acı bir itiraftır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mimarı ve isim babası Sayın Bahçeli’nin bu sistemi reforme etme zaruretini vurgulaması, başka marjinal bir partinin liderinin dört yıldır ülkeyi AK Parti’nin değil kendilerinin idare ettiğini ve bu sayede 28 Şubat’ın altın çağlarını yaşadığını söylemesi ile Sayın Bahçeli’nin övdüğü Hazine ve Maliye Bakanı’nın “demokrasi olmadan da ekonomik kalkınma gerçekleştirilebileceği” yönünde Çin’i örnek gösteren açıklaması yan yana getirildiğinde demokrasimiz adına “nereye gidiyoruz?” sorusunu sormak biz zaruret halini almış bulunmaktadır.
İktidarın gizli ve açık ortakları
İktidarın gizli ve açık, büyük ve küçük ortakları hükümet sistemini daha da otoriter kılacak reformlardan bahsederken, iktidar partisinin en güçlü bakanının ve gelecek planlaması yapan müstakbel liderinin “demokrasi olmadan da ekonomik kalkınma olabileceğini” ilan etmiş olması normalde siyasi gündemin ana konusu olması gerekir. Ancak, maalesef ciddi ve meslek ilkeleriyle hareket eden basın tamamen baskı altına alınıp dışlandığı için iktidarın ortaklarıyla birlikte açıkça demokrasiden vazgeçme mesajı haber bile olmamıştır.
Benzer şekilde hukuk devletine olan inanç o kadar azalmıştır ki, demokratik bir ülkede bir bakanın kendi ülkesinde “demokrasi olmasa ne olur” açıklaması iktidar götürürken, Türkiye’de haber bile olamamıştır.
Bugün maalesef kötü yönetim örnekleri 1990’larla kıyaslanır hale geldi
Bugün maalesef hemen her gün yaşanan olaylar, ortaya çıkan aktörler, işlenen hukuksuzluklar ve kötü yönetim örnekleri yaygın bir şekilde 1990’larla kıyaslanır hale geldi. Hatta 1990’ları da geride bırakarak 1980’lerin, 1970’lerin uygulamaları konuşulur hale geldi. Hem de bizzat iktidarın sözcüleri tarafından. Hal böyle olunca, iktidarın normalleşmesiyle ülkenin acilen ihtiyaç duyduğu normalleşme arasında büyük bir uçurum oluşmuş durumdadır.