Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, haftalık basın toplantısında yaptığı açıklamada, "Her hafta başka bir provokasyon, her hafta bir başka gereksiz tartışma" olduğunu söylerken, "Bir yandan Bahçeli gibi bir vesayet altında, diğer yandan çaplarının yetmediği sorunların yükleri altında inim inim inliyorlar, gerçekten kolay iş değil, eminim ki bazen kendi aralarında tartışıyorlar ya da düşünüyorlardır.
Yahu bu 2002’de ülkeyi iflasa sürüklemiş Bahçeli’nin üzerimizdeki vesayeti mi yoksa yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz mi daha büyük bir yük ve tehdit, ekonomik kriz deseler, ekonomiyi yönetecek ne akıl ne kabiliyet ne de ahlak var…" diye konuştu.
Davutoğlu, "Bahçeli deseler, başlarına kayyım atanmış; Bahçeli’ye itiraz edecek cesaretleri yok… İki arada bir derede kalmış acınası bir hal, işte bu iktidarın da cumhurbaşkanının da içine düştüğü hal budur. Bunların geldiği yeri sizlere kısaca söyleyeyim, bu iktidar, ittifakını yönetmekten ülkeyi yönetemez hale gelmiştir.
Cumhurbaşkanı Bahçeli’yi idare etmekten ekonomik krizi göremez hale gelmiştir, Erdoğan kendi icadı yüzde 51 korkusundan ülkemizin karşı karşıya olduğu hiçbir ciddi sorunu anlayamaz hale gelmiştir, Sayın Erdoğan’ın ülkemizin karşı karşıya olduğu herhangi bir meseleyi anlaması mümkün değildir artık" diye konuştu.
"Yalan ve iftira ile aranıza mesafe koyun"
Bahçeli'nin Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a ve gazetecilere yönelik saldırılardan dikkatleri dağıtmak için "2015 koalisyon görüşmeleri"ni gündeme getirdiğini ve "ucuz bir yaklaşım sergilediğini" söyledi. Davutoğlu, "Nasıl birkaç hafta önce kendisinin tahrikiyle genel başkan yardımcımızın canına sokak ortasında kastedildi ise şimdi de yalanları ve iftiralarıyla siyasetin ahlakına, namusuna ve itibarına kastediyor, bizim Sayın Bahçeli’nin ne üslubuna ne yalanlarına ne tahriklerine yetişmemiz mümkün değil, zira aynı kulvarda değiliz, Biz ne yalanda ne iftirada ile ne de şiddete tahrik ve sokak teröründe Bahçeli ile yarışamayız, kendisine ve MHP yönetimine bir kez daha seslenmek istiyorum, nasıl şiddetle aranıza mesafe koyun dediysek; lütfen yalan ve iftira ile de aranıza mesafe koyun" ifadesini kullandı.
"17-25 saati önünde poz vere vere, ahlakınız da benzeşmiş anlaşılan"
Davutoğlu şöyle konuştu:
"Kamuoyu her şeyi o zaman da gördü bugün de biliyor, siz bırakın benimle yaptığınız ve her iki taraftan da heyetlerin katıldığı koalisyon görüşmesini de siz ve Erdoğan’dan başka hiç kimsenin katılmadığı görüşmelerde neler konuşuyorsunuz onu söyleyin. Koalisyon iki parti arasında meşru bir ilişkidir. Ama iki kişi arasında ilişkiye dönüştüğünde ne MHP’li ne de AK Partili kardeşlerimin neler olup bittiğini bilmesi mümkün değildir, siz Erdoğan’la ne konuşuyorsunuz, onları açıklayın.
Mesela yıllarca Erdoğan’a küfür ettikten sonra birbirinizin yüzüne nasıl bakıyorsunuz, Türkiye’nin her hangi bir meselesini ülkenin cumhurbaşkanı ile neden baş başa konuşmanız gerekiyor. Niçin siz MHP’lilere ve Erdoğan AK Partililere güvenip yanınıza alamıyorsunuz, siz bırakın 2015’i de bugün neler konuşuyorsunuz onu söyleyin, be diyorsunuz Erdoğan’a, Mesela Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Özdağ 'kendi kendisine saldırı düzenlemiş' diyor musunuz?
Evet Sayın Bahçeli önce tahrik etti ardından da çıkıp 'bu saldırganların bizimle hiçbir alakası yoktur, olsa olsa Özdağ kendi kendisini dövdürüp kayda aldırmıştır' dedi, çok zekice değil mi, çok ahlaklı ve delikanlıca bir tavır değil mi, aynen FETÖ liderinin darbe sonrası çıkıp “binde birini tanımam” demesi kadar delikanlıca ve dürüstçe değil mi? 17/25 saati önünde poz vere vere, ahlakınız da benzeşmiş anlaşılan."
"2015'deki koalisyon görüşmeleri konusunda Lütfü Elvan, Mahir Ünal ve Ertan Aydın da dürüst şahitlik yapmalı"
Davutoğlu, MHP Bahçeli'nin 2015 koalisyon görüşmelerine ilişkin "Açıklarsak insan içine çıkamaz" sözlerine değinirken, şunları söyledi:
"10 kişinin katıldığı bir görüşmenin bir cümlesi bile mahrem olmaz, sır kalmaz... Nitekim sayın Faruk Çelik daha önce bu iddiaları gündeme getirdiğinizde orada bulunmanın ahlaki gereğini yaparak sizin Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerinize benim gerekli cevapları verdiğimi, sizin ise getirdiğim dört koalisyon teklifinin tümüne de hayır dediğinizi tam bir dürüst şahitlik ilkesi ile dile getirdi.
Şimdi dünyevi ahlak ve uhrevi sorumluluk gerektiren dürüst şahitlik ilkesinin gereğinin heyetimizde bulunan Lütfü Elvan, Mahir Ünal ve Ertan aydın tarafından da yerine getirilmesi hem benim hem de milletimizin hakkı ve beklentisidir. Ayrıca o görüşmenin muhtevasını görüşmeden hemen sonra yaptığım basın açıklamasında kamuoyumuz ile paylaştım. O zaman niye itiraz etmediniz de olayın üzerinden beş yıl geçtikten sonra 'müflis tüccar eski defterleri karıştırır' deyişine uygun bir şekilde bir iftira kampanyası halinde dile getiriyorsunuz. Amacınız suni bir gündem yaratarak siyasilere ve gazetecilere dönük saldırıları unutturmak! Amacınız bu saldırılarda kullanılan piyonların arkasındaki azmettiricileri korumak!"
"Her gün soruyoruz, aşı nerede, aşı sevkiyat planı nerede?"
Koronavirüs krizinin yeniden büyümeye başladığını söyleyen Davutoğlu, "Bütün bu süreçleri yönetmek için öncelikle şeffaf olunması gerekiyor, ama maalesef şeffaflığın ş’si yok bu yönetimde" dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Maalesef bu yönetim karanlığı seviyor, karartmayı seviyor, gizlemeyi seviyor. Ama geldiğimiz nokta itibariyle bunların karartma stratejileri deve kuşu taktiğine dönmüştür, doğrudur kafalarını kuma gömüyorlar, ama millet izliyor, dünya izliyor ve biz her yaptıklarını yakinen takip ediyoruz. Tam iki aydır her gün soruyoruz: aşı nerede, aşı sevkiyat planı nerede? Bir cevap yok. Onun yerine Sağlık Bakanı kesintisiz bir şekilde kendisini yalanlayan açıklamalar yapıyor, Sağlık Bakanı'nı zerre ciddiye alsanız şu elimizde on milyonlarca aşı olması gerekiyordu, daha da önemlisi, Bakanın palavrasını ciddiye alsanız 11 Aralık’tan bu yana nüfusumuzun neredeyse yüzde 90’ına yakınının aşılanmış olması lazımdı.
Ne diyordu, '11 Aralık’ta aşı geliyor, günde de en az 1,5-2 milyon kişiyi aşılayacağız.' Tabii ki hepsi palavra ve boş laf, siz bırakın son 50 günde 75-80 milyonu aşılamayı, eldeki aşıyla iki üç milyonu bulamadılar. Peki sorumlu bir iktidar bu manzara karşısında ne yapar? Öncelikle biraz olsun hicap eder, utanır, bu nasıl bir yalandır, bu nasıl bir abartıdır, yetmiyor: Erdoğan çıkıyor, 'Aşı üretiminde en fazla projeye sahip olan dünyadaki üçüncü ülkeyiz' diyor. Erdoğan böyle abartıyor, yandaş medya Erdoğan’ı da solluyor, “Aşı üretiminde dünyada üçüncüyüz”,
Sayın Erdoğan, Sayın Koca, isterseniz ne biz kendimizi yoralım ne de siz, diz bırakın bundan sonra Korona ile mücadeleyi, aşılamayı filan… Allah’ın her günü çıkın ekranlara, Bugüne kadar yaptığınız gibi kafanıza göre konuşun, meydan boş nasıl olsa, millete saygınız yok nasıl olsa, ne söylesek gider diye düşünüyorsunuz, aleni bir şekilde milletin zekasına hakaret edip duruyorsunuz, biz yine millet adına soralım. Sayın Erdoğan, Sayın Koca, Aşı nerede?
Bütün dünya günde kaç kişinin aşı olduğunu izlerken biz kaç kişinin öldüğünü izlemeye devam mı edeceğiz, bütün dünya restoranlarının, kafelerinin, esnafının, tüccarının kepenk açmasını izlerken biz kapalı dükkanları mı izleyeceğiz. Bütün dünya ülkeleri farklı aşılardan bir sepet yaparken siz ısrarla niçin adım atmıyorsunuz? Aşı üreten ülkeler bile en az bir tane başka ülkeden farklı aşı alırken siz ısrarla niçin adım atmıyorsunuz, bu aşı işinde sizin elinizi tutan nedir? Çin mi tehdit ediyor sizi? Düşünmek bile istemiyorum aşı üzerinden birileri zengin mi olacak? İstedikleri payı alamadıkları için mi Çin dışından aşı getiremiyorsunuz?"