Demet Evgar uzun bir aradan sonra ekrana Avlu dizisiyle döndü. Kızının suçunu üstlenen ve hapishaneye giren bir anneyi canlandıran Evgar bu kez bir dramla karşımızda.
Demet Evgar'ın Vatan'dan Melis Güvenç'e yaptığı açıklamalar şöyle:
Bir oyuncunun her rolün üstesinden başarıyla gelmesine dair konuşan Demet Evgar bu konuda da şunları söylüyor: “İnsanın yapamayacağı şey yok. Sadece neye hazır olup olmadığını, kendini tanıyıp tespit ederse başarı da onun arkasından gelen bir şey oluyor. Yoksa zaten herkes her şeyi yapabilir.”
Güzel bir enerjiniz olduğunu görüyorum.Bu enerji ile Avlu nasıl bir deneyim oluşturdu?
3,5 aydır çalışıyoruz. Müthiş bir deneyimin içinde olduğumu hissediyorum. İnsanın hayatında her zaman böyle şanslar olmaz. Her gün sete şükrederek geliyorum. Bir işin başarısı bence o işe inanan insan sayısıyla orantılı. Seyircinin karşısına çıkana kadar her birim bu işe, bize ve kendisine çok inandı. Hala da inanmaya devam ediyor. Umarım bizi uzun soluklu bir iş bekliyor. Konusu itibariyle travması ve stresi yoğun bir iş yapılıyor.Her ne kadar hayatın içindeki o neşeyi vermeye çalışsak da, konu gerçeğin çok acı ve acıklı bir tarafından bakıyor. İzleyenler için de çok travmatik sahneler oluyor ki eminim bunları yaşayan ama söylemeyen birçok kadın var... Gerçekten benim için de izleyen için de şifa olması için dua ediyorum.
Bu kadar enerjik ve pozitif biri olarak bu kadar ağır ve travmatik bir rolü oynamak zorlamıyor mu?
Bunun için çok büyük bir dikkat gerekiyor. Çünkü beyin sen gülme taklidi yaptığında, güldüğünü düşünerek serotonin hormonunu salgılıyor. Dolayısıyla sen çok acılı bir şey yaptığında da beyin senin acı çektiğini düşünerek ona göre bir psikolojiye sokuyor. Burada çok akıllıca ve dikkatlice davranmak lazım, çünkü onu yaşayan ben değilim. Yoksa bu kadar şeyi yaşadıktan sonra, kendi hayatıma devam edemem. Ama tabii ki hayatıma bu rolü oynayan insan olarak devam ediyorum ve bu da kendi hayatımda şükrümü artırıyor. Ne kadar şükredecek şeyin içinde olduğumu, ne kadar çok şükre değer hayatım olduğunu bana bir kere daha hatırlatıyor.
Hapishane çok çetin ve çok gerçek bir mekan
Hapishaneyi dizi başlamadan önce ziyaret ettiniz mi?
Ziyaret edenler oldu, ben daha önce hapishaneyi hiç görmemiş birini canlandırdığım için özellikle gitmedim. Sadece mahkum için değil, infaz koruma memurları için de burada çalışan insanlar için de zor. Çok çetin ve çok gerçek. Zaten acıya bu kadar gözümüzü kapatmamız bu kadar gerçek olduğunu bilmemizden ileri geliyor. Ama onu orada yok sayamayız. Bu sadece Türkiye için değil bütün dünyanın gerçeği. İnsanız, insan olarak bu hayatı hep bir elden bu hale getirdik… Kendimizden doğadan uzaklaştıkça. Bunu da ancak hep birlikte düzeltebiliriz.
İnsanları acımasızca eleştiriyoruz
Bu rolden sonra empati kurduğunuzda size etkileyen veya farkındalığınızın arttığı şey ne oldu?
Yalnızlık oldu. Aslında insan koğuşa girmeden de dışarıda yalnızlığı yaşıyor. İnsanın kafasında nerede yaşadığı çok önemli. Aklında, kafanda özgür ol deyip, dışarıdan gazel okumak çok kolay. Bizim durduğumuz yerden, belki benim hayatımın içinden de daha kolay olabilir. Ama şu lafı çok seviyorum; Hiç kimse işlemediği günahın masumu olamaz. Yani o şey sizin başınıza gelse, siz öyle bir geçmişe sahip olsanız ne yaparsınız bunu bilemezsiniz. Bu yüzden olabildiğince hayatta yargıdan uzak olmak lazım. Bazen etrafımızdaki insanları çok acımasızca eleştirebiliyoruz. Biraz bunu göz önünde bulundurmakta yarar var.
İnsanlar Avlu gibi bir yerde hayatta kalmak için savaşıyor…
Aslında hayattaki gibi… Bir avluya kaç ömür sığar dediği sadece hapishanenin avlusu değil. Çünkü bu hikayelerin bir başlangıcı var. Bu sonunda geldiği yer. Onların başlarda yaşadığı hapishane artık ne oluyorsa, kendi evinde, kafasında hapis yaşayan bir sürü insan var. Ama hapishanede olup hepimizden özgür olan insanlar da var.
Ben bir hikaye anlatıcısıyım
Her rolün altından başarıyla kalktığınızı görüyoruz. Her rolün kadını mısınız?
Her seferinde acaba şimdi ne olacak heyecanıyla giriyorum işe. Bu anlattığım hikaye acaba nereme dokunacak diye düşünüyorum. Kendimi hikaye anlatıcısı olarak görüyorum. Asıl olan hikaye, bense bir aracıyım aslında. Oynarken insani duygularından hareket ediyorsun ama oynadığım role başka bir geçmiş yazıyorum.
Bazen bu rolü çıkartamam, altından kalkamam der misiniz?
Bana şimdi Bir Kadın, Bir Erkek yapacaksın deseniz, onu yaptım ve orada bitti. Bir daha onu yapmak ister miyim bilmiyorum. Bu, bir şey anlatmakla ilgili oluyor, altından kalkarım veya kalkmam durumu bende böyle. İnsanın yapamayacağı şey yok. Sadece neye hazır olup olmadığını, kendini tanıyıp tespit ederse o da arkasından geliyor. Yoksa zaten herkes her şeyi yapar.