2014’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 4 milyona yakın oy alan Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, bu seçim kampanyasını, "ketıl izin verdiği ölçüde, sosyal medya paylaşımları ve avukatları aracılığı ile verdiği röportajlarla" sürdürmeye çalışıyor.
Demirtaş’ın serbest bırakılması için avukatlarının yaptığı son başvuru da Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.
Demirtaş, ret kararı sonrasında içinde bulunduğu durumu, “Yargı değil yargısız infaz dönemi” diye tanımlıyor.
24 Haziran sçeimlerine ilişkin konuşan Demirtaş, “Bu ülke Çankaya’dan cezaevine gideni gördü de, cezaevinden Çankaya’ya gideni ilk defa görecek: F Tipinden Çankaya Köşkü’ne” dedi.
Evrensel'den Meltem Akyol'un sorularına yanıt veren Demirtaş'ın açıklaması şöyle:
Bir kez daha adınıza yapılan tahliye talebi reddedildi. Beyanı olduğu iddia edilen gizli tanığın da aslında olmadığını biliyoruz. Cumhurbaşkanı adayısınız ve kesinleşmiş bir cezanız da yok. Buna rağmen ısrarla cezaevinde tutulmanızı nasıl yorumluyorsunuz?
Bizim cezaevinde olmamız tümüyle siyasi kararlar ve siyasi nedenlerledir. Hukukun askıya alındığını, OHAL yargılamalarından adalet çıkmayacağını zaten biliyoruz. Siyasi gelişmeler yargı sürecimizin akıbetini de belirleyecektir. Cumhurbaşkanı adayı olmasam da rehinelik durumum, diğer tüm arkadaşlarım gibi tam bir hukuk skandalıdır. Ama adayken bile tutuksuz yargılanmıyor olmam, kanunla falan izah edilemez.
Tam da seçim arifesinde İdris Baluken ve Abdullah Zeydan arkadaşlarımızın aldıkları haksız cezaların alelacele onaylanması da ortada bir yargı sürecinin değil “yargısız infaz” sürecinin olduğunu en net şekilde ispatladı. Ama eminiz ki bütün bu haksız, hukuksuz cezalar en kısa zamanda düzeltilecek ve adalet yerini bulacak.
Keza diğer vekil ve belediye eş başkanlarımıza, yüzlerce yöneticimize, partilimize verilen cezalar da 24 Haziran seçimlerinden çıkacak demokrasi zaferi sonrasında mutlaka düzeltilecektir.
Partilerin milletvekili aday listeleri açıklandı. Her biri, liste dışı kalan isimler dolayısıyla çokça tartışıldı. Partinizden başlayalım; HDP’nin listesi seçmene ne söylüyor?
HDP en katılımcı yöntemle, en çoğulcu aday profilini oluşturmaya çalıştı. Bütün kimlik, inanç, cinsiyet ve ezilen sınıf temsilcileri bu listelerde kendini temsil ettirmeyi sağladı. Elbette eksiklikleri, yetmezlikleri vardır. Her zaman daha iyisini istemeli ve sağlamaya çalışmalıyız.
Özellikle bundan sonraki ilk seçimden başlayarak doğrudan ön seçimyöntemiyle aday belirlemeyi önümüze hedef olarak koymalıyız. Demokrasi güçleriyle ittifak meselesinde de daha kalıcı ve seçime endeksli olmayan mücadele ittifakları kurabilmeliyiz.
Tüm eksikliklerine rağmen en renkli, en güçlü, en canlı ve en fazla umut vaat eden listeler HDP’nin listeleri oldu. Şimdi artık adaylarımızın etrafında kenetlenme zamanıdır. Çünkü Türkiye toplumunu en iyi anlatan liste HDP’nin listesidir.
AKP’de mevcut vekillerden 167’si listeye giremedi. Ekonomi kurmayları liste dışı kaldı. Kürt illerinden Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu gibi isimlerin üzeri çizildi... Sizce bunlar önümüzdeki dönem AKP politikasına dair nasıl ipuçları veriyor?
AKP’de kimin milletvekili olup olmadığının bir kıymeti harbiyesi yoktur. Tek adam partisinde iradesi olmayan bir Meclis grubuna kim girmiş kim girmemiş çok da önemli değildir. Zaten aday listesi de iddiasız, heyecansız, renksizdir. Her şey tek adama göre ayarlandığı için, bireylerin çok da belirleyiciliği yoktur. Yeni rejimin nasıl olacağını AKP listesine bakarak da anlayabiliriz. Ancak bizi çok da ilgilendirmez, kendi kararlarıdır. Biz kendi işimizle ilgilenmeyi tercih ederiz.
CHP listesinde ise sol kanadın önemli oranda tırpanlandığına dair görüşler yaygın...
Şimdilik görünen odur. Ama yeni giren isimleri pek tanımadığımız için bir şey diyemem. CHP’nin kendi tercihidir, AKP ve diğer partiler gibi her parti kendi kararını kendi verir. Biz saygı duyarız sadece. Partilerin kendi iç işidir sonuçta.
Seçim sürecini avukatlarınız aracılığıyla takip edebiliyorsunuz. seçim atmosferini nasıl değerlendiriyorsunuz? HDP’nin çalışmaları nasıl gidiyor?
Biraz gecikmiş olsa da HDP hızla sahaya iniyor artık. Görebildiğim kadarıyla halkta büyük bir heyecan ve coşku var. Halk, çalışmak için HDP yönetiminin planlamasını sabırsızlıkla bekliyor. 7 Haziran’a benzer bir atmosferden söz ediliyor, sonuçları da 7 Haziran’ı aşacaktır, eminim.
Önceki dönemde cumhurbaşkanı adayıyken de medyaya dönük ‘eşitsizlik’ eleştirileriniz olmuştu. Hatta TRT’de seçmene hitaben yaptığınız konuşmanız aslında TRT’ye dönük bir eleştiriydi. Bugün aday olarak TRT’ye çıkarsanız, neler söyleyeceksiniz? Ve bu dönem ile o dönem arasında nasıl bir karşılaştırma yaparsınız?
Bugün TRT’ye çıksam geçmişte onları eleştirdiğim için özür dilerim herhalde. Çünkü bugünkü durumlarıyla geçmişe rahmet okutuyorlar. Geçen 7 Haziran döneminde HDP’ye toplamda 2 saat falan zaman ayırmışlardı, şimdi ise “sıfır” saattir. Hakkımızı kesinlikle haram ediyorum. Mümkün olsa bunu TRT ekranlarından da söylemek isterim.
Bu seçimin belirleyicisi ekonomi, şeklinde analizler yapılıyor... Bu tablo nasıl etkiliyor seçmeni, gözlemleyebiliyor musunuz?
Ekonomi, doğal olarak her yurttaşın günlük yaşamını en çok belirleyen faktördür. Şu anda yaşanan derin ekonomik kriz bu seçimlerin temel belirleyeni olacaktır. Vatandaşlar kendilerini her gün biraz daha yoksullaştıran bu hükümetten hesap sormak için sandığı sabırsızlıkla bekliyor olacaklar.
Cumhurbaşkanı olursanız, nasıl bir program uygulayacaksınız. Bunca yıllık tahribatı nasıl gidereceksiniz?
Kolay olmayacak tabii ki. Ama ilk olarak parlamento içi ve dışı bütün siyasi partilerin görüşlerini de alarak demokrasi için bir acil eylem planı ve yol haritası çıkaracağız. OHAL’i ve haksız sonuçlarını derhal kaldırıp parlamentoyu işlevsel hale getireceğiz. Hızla yeni bir anayasa yapılması için toplumu harekete geçireceğiz ve öncelikli olarak adalet, barış, toplumsal uzlaşı konularında adımlar atacağız.
Muharrem İnce’nin Kürt meselesine dair açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz. CHP’nin Kürt sorununa bakış açısından ayrı bir noktada değerlendirilebilir mi?
Kürt sorununun her düzeyde tartışılması ve çözüm arayışlarına dair fikirlerin beyan edilmesi önemlidir. Tartışmanın önünü kesmemek gerekir. Eksik ve yetersiz de olsa herkesi bu konuda siyasi çözüm üretmeye cesaretlendirmek gerektiği kanaatindeyim.
Yeter ki seçim taktiği olarak değil, samimiyetle arayış devam etsin. Konuşa konuşa mutlaka ortak bir çözüm noktasına gelinir. Her parti ve adayın bu konuda çözüm projesi üretmesini önemsemek ve desteklemek gerek. Ancak bunların bir niyet beyan etmenin ötesinde ciddi bir çözüm programı halinde ifade edilmesi gerekir. Tartışma bu şekilde olursa daha faydalı olur.
Diğer adaylara üzüldüğünüzü yazmıştınız, nedir orada durum?
Halen üzülüyorum, değişen bir şey yok. Diğer adaylar koşturup yoruluyor, ben yan gelip yatıyorum. Bu adaletsizliği içime sindiremiyorum. Çok da ayıp etmiş oluyorum onlara karşı. Onlara gelin siz de sırayla yatın dedim, ama kabul etmediler, ben daha ne yapabilirim ki?
Son olarak, seçim meydanlarına çıkamıyorsunuz, bu röportaj vesilesiyle bir meydana çıktığınızı farz edelim, neler söylerdiniz o mitingde?
Bu kadar aradan sonra pek bir şey söyleyemem herhalde. Uzun uzun bakardık halkla birbirimize. Bazen söz gereksiz kalır, fuzuli olur ya... İlk mitingimizi sessiz yapardım sanırım. Şimdi bu röportaj vesileyle bütün halkımıza gülerek baktığımı farz edin. Onlar anlar zaten neler söylemek istediğimi. Mitinglerde halkla göz göze gelmeyi özledim galiba:) Siz yine de hepsini çok sevdiğimi söyleyin, görüşeceğiz, bakışacağız bir gün, mutlaka…
Bu röportaja manşet lafı söyleseydiniz, ne derdiniz?
Bu ülke Çankaya’dan cezaevine gideni gördü de, cezaevinden Çankaya’ya gideni ilk defa görecek: F Tipinden Çankaya Köşkü’ne.
Bir de Filistin meselesini sormak isterim, Yenikapı’da ve Diyarbakır’da mitingler yapıldı, muhalefetten ciddi eleştiriler geldi ve ‘Cumhur İttifakı’nın seçimpropagandasına dönüştü. Nasıl yorumluyorsunuz iktidarın Filistin meselesindeki tutumunu? Sosyal medyada paylaşımlar iyi oluyor, ketılda sorun yok herhalde bu aralar?
İsrail ile ilişkiler ve Filistin sorununda AKP’nin politikaları hep ikiyüzlü oldu. İsrail Hükümeti’yle en üst düzeyde askeri, ekonomik, diplomatik ve siyasi ilişkiler yürüten de Filistin halkının haklı mücadelesini sözde destekleyen de aynı AKP’dir.
Yenikapı mitingi de zaten bu yüzden başarısız olmuştur. İnsanlar bu ikiyüzlü politikaya ve Filistin’de yaşayan katliamın seçim malzemesi yapılmasına prim vermemişlerdir.
Ben de imkânlar ölçüsünde, sosyal medya aracılığıyla görüşlerimi paylaşmaya çalışıyorum ama bu çok yetersiz ve gecikmeyle olabiliyor ancak. Sonuçta ketıl ısınana kadar bazen gündem değişiyor.