Dört yıldır tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin hakkında verdiği "derhal serbest bırakılması" kararının ardından yaptığı açıklamada, "Bizi içeri atanların siyasi kumpas kuracak kadar ağır suçlar işledikleri kesinleşti; ekonomiyi çökertenler keyiflerinden taviz vermezken, açlıktan kendini yakanlar adına üzgünüm" dedi.
AİHM, Demirtaş'ın tutukluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin beş maddesini ihlal ettiğine ve Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetti.
Kararın ardından açıklama yapan Demirtaş, "Bu karar, Türkiye'de hukuk ve adalet sisteminin bizzat hükûmet eliyle çökertildiğinin tescilidir. Dört yıldır hukuk dışı bir şekilde siyasi rehine olarak içeride tutulmama rağmen bu karar beni sevindirmemiş, mutlu etmemiştir. Aksine üzgünüm. Çünkü ortadan kaldırılan demokrasinin, yok edilen hukukun ve adaletin faturasını sadece ben ödemiyorum, 83 milyon yurttaşımız en ağır şeklde ödüyor" ifadesini kullandı.
Demirtaş'ın açıklaması şöyle:
15 ay önce Strasbourg'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire'de 17 farklı ülkenin yargıçları önünde yapılan açık duruşmada, AKP hükümeti benim yasal temsilcilerim tüm iddia, delil ve savunmalarını ortaya koydular. AKP hükümetini Almanya'dan bir hukukçu temsil ederken, beni tümüyle Türkiyeli bir heyet savundu.
Bu duruşmanın kararı nihayet bugün açıklandı. Kararın teknik, hukuki detaylarını avukatlarım daha sonra tek tek izah edeceklerdir. Ancak kesin olan şudur ki; altı yıldır benim ve arkadaşlarım hakkında yürütülen sözde yargı faaliyetlerinin tamamının siyasi amaçlı olduğu, hukuki olmadığı, bizim suçsuz olduğumuz, bizi içeri atanların ise ize karşı siyasi kumpas kuracak kadar ağır suçlar işledikleri kesinleşmiş oldu.
Bu karar, Türkiye'de hukuk ve adalet sisteminin bizzat hükûmet eliyle çökertildiğinin tescilidir. Dört yıldır hukuk dışı bir şekilde siyasi rehine olarak içeride tutulmama rağmen bu karar beni sevindirmemiş, mutlu etmemiştir. Aksine üzgünüm. Bu karardan dolayı gerçekten üzgünüm. Çünkü ortadan kaldırılan demokrasinin, yok edilen hukukun ve adaletin faturasını sadece ben ödemiyorum, 83 milyon yurttaşımız en ağır şeklde ödüyor. (Zevk, sefa, şatafatla yaşamaya devam eden bir milyon kişiyi bilerek saymıyorum.)
İşsizlik, açlık, yoksulluk nedeniyle canlarına kıyan insanlar adına üzgünüm. Çöpten veya pazar artıklarından beslenmek zorunda kalan yüz binlerce kardeşim adına üzgünüm. Üzgünüm çünkü milyonlarca çiftçi, esnaf, sanayici iflas etmiş durumda. On milyonlarca işsiz adına, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verenler adına üzgünüm. Demokrasi ve barışın yokluğundan nefessiz kalanlar adına, ülkesini terk etmek zorunda bırakılanlar adına çok üzgünüm.
Seçimi kazanıp koltuklarını korumak için bizleri cezaevinde tutarak hukuku ayaklar altına alıp ekonomiyi çökertenler keyiflerinden taviz vermezken, açlıktan kendini yakanlar adına üzgünüm. Keşke bedeli sadece ben ve arkadaşlarım ödeyebilseydik. Keşke bu ağır faturayı, tüm toplumun geleceğini karartacak şekilde herkese ödetmeselerdi. Kendimden çok halkım için, sizler için üzgünüm.
Ancak üzgün olduğum kadar da umutluyum. Çünkü ben halka güveniyorum. Demokrasi için el ele veren ve her geçen gün sayısı katlanan on milyonların gücüne güveniyorum. “Madem bu ülke hepimizin, madem bu Cumhuriyet hepimizin, o halde Türk, Kürt demeden, Alevi, Sünni demeden, el ele, bu toprakları cennet yapacağız” diyenlere inanıyorum. İktidar ve ortaklarının akılalmaz korkunçluktaki nefret dillerine kulaklarını tıkayıp, onlara gözlerini kapayıp barışın, sevginin ve kardeşliğin dilini konuşanların o güzel yüreklerine güveniyorum. Umutluyum. Çünkü ben, halkı aptal yerine koyanlara büyük bir ders verileceğini, hepsinin tarihin tozlu raflarına kaldırılacağını biliyorum.
Az kaldı. Üzülün, öfkelenin ama çalışın, çabalayın, mücadele de edin ve umudunuzu asla yitirmeyin. Unutmayın, mutlaka kazanacağız!
Son olarak, bu hukuki ve siyasi mücadeleye büyük katkı sunan HDP Genel Merkezine, Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ile Mithat Sancar’a ve milletvekillerimize, il ve ilçe örgütlerimize, dayanışma gösteren herkese çok teşekkür ediyorum. AİHM hazırlık ve savunma aşamalarında sadece bilgi, birikim ve deneyimlerini değil, yüreklerini de ortaya koyarak beni temsil etme zarafetini gösteren Prof. Dr. Başak Çalı, Av. Benan Molu, Av. Ramazan Demir, Av. Mahsuni Karaman, Av. Dr. Kerem Altıparmak, Av. Aygül Demirtaş Gökalp ve Av. Deniz Gedik’e şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca yerel mahkemelerde halen büyük bir fedakarlık ve emekle savunmanlığımı sürdüren tüm avukat arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Hepsi sağ olsunlar, var olsunlar. Sizlere de en içten selamlarımı, sevgilerimi gönderiyor, saygılarımı sunuyorum.