Eski CHP lideri Deniz Baykal ve CHP Ankara milletvekili Nesrin Baytok'a ait olduğu iddia edilen seks kaseti gündeme bomba gibi düştü.. Baykal'ın istifasına neden olan kasetle ilgili herkes konuştu, herkes bir şeyler söyledi. Baykal'ın avukatı canlı yayında kasetin montaj olduğunu iddia etti ve görüntüleri saniye saniye açıkladı ancak kasedi inceleyen Emniyet, görüntülerin montaj olmadığını bildirdi. O günden beri tek bir kişi sessizliğini korudu.. Yaklaşık 25 gündür konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmayan Baykal'ın eşi Olcay Baykal da sessizliğini bozdu ve Taraf Gazatesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'nın sorularını yanıtladı.. Olcay Baykal görüntülerin montaj olduğuna inanıyor. Olcay Baykal'ın en büyük kızgınlığı ise gemi satın aldıkları iddilarına karşı. İşte Rasim Ozan Kütahyalı'nın o yazısı:
Olcay Hanım Fatih Altaylı'ya dair söze başladı. "O adam baştan sona yalan söylüyor. Biz Nurallah Gezgin7i 1974 yılından bere görmedik, ailesini de tanımayız.
Ben bu noktada Altaylı'nın son derece değişik imalar içeren "Deniz Bey Meral Gezgin'i çok iyi tanır" açıklamasını hatırlatıyorum.
"Yine yalan söylüyor. Ancak Deniz Dışişleri Bakanı iken bu hanım sivil toplum kurumunun başındaydı. O süreçte birkaç kez karşılaşmıştır. Hele Tuluay mı ne, onu hiç tanımayız. Bu kişinin (F.A.) Deniz'e özel bir hıncı var, niye böyle, anlayabilmiş değilim. Geçmişte de Antalya'da büyük arazilerimiz olduğu yönünde yalan haberler yazdı. İspatlayamadı ve tazminat ödedi. Bu sefer de böyle olacak.Hiç mi utanması yok. Nasıl böyle pervasızca yalan söyler. Deniz Bey size de açıkladı. Bizlerin hiçbir zaman 340 bin dolar paramız olmadı.
Olcay Hanım'ın bu sözü üzerine Altaylı'nın bana söylediği, "Baykal'ın banka hesaplarında ne paraları var hepsini biliyoruz" sözünü hatırlatıyorum. Olcay Hanım'ın cevabı:
"Çıkarsın o banka hesaplarını, borsa bilgilerini, Artık teknoloji ilerledi. her şeyimizi araştırbaliriler. Bulsunlar getirsinler. Yalan bunlar. Bakın sonra artık telefon dökümleri, bilgisayar dökümleri de çıkartılabiliyor. Sizin aracılığınızla rica ediyorum lütfen hepsi çıkartılsın. Deniz bir kez bile bu hiç tanımadığınız insanlarla görüşmüş mü? Temas kurmuş mu? Bir görüşmeye konuşmaya rastlayamazlar. Bütün bunlara çok üzülüyorum."
Olcay Hanım o kadar içten bir ses tonuyla konuşuyordu ki, şahsen ben de çok etkilendim. Çok haklı, kalbini derinliklerinden gelen bir isyanı vardı. Zaten sahici isyan duygusuyla ilk kez bu kadar açık konuşuyordu. Sonra söz Doğan medyasının tavrına ve Hürriyet'in malum manşetine geldi.
"O manşet, o yalan haber Deniz'i çok üzdü. Teknoloji ürünü montaj bir kaset gerçekmiş gibi, kişiler tespit edilmiş gibi sunuldu. Oysa rapor da oradaki kimlikler tespit olunamıyor diyor. Ben siyasi konularda hiç konuşmam, bir yorum yapmam ama ali onurumuza saldıran yalan haberler hepimizi çok üzüyor. Bir anda bombardıman gibi yalanz haberler çoğaldı. Hem de bize yakın olduğunu söyleyenler yapıyor bunu. Bin anda döndüler. Ben de çok üzülüyorum bu duruma."
Tam bu noktada acar bir gazeteci "ee peki bu ilişki yok muydu" diye sormaz mı? Ama ben soramıyorum. Olcay Hanım'ın bu haklı isyanı beni sadece dinlemeye itiyor. O soruyu ayıp addediyorum ve soramıyorum, yüzüm kızarıyor çünkü. Ama ben tam soramazken Olcay Hanım şöyle konuşuyor:
"Böyle yalan şeylere, tertip şeylere açıklama yapmak bile zül geliyor bize. İşte rapor, gerçekleri söylüyor. Bunları maksatlı olarak yapıyorlar. Çok ayıp bunlar..."