Deniz Uğur, hayatında ilk kez İsviçreli kuzeni Anne'la karşılaşmasa, ben size bu olayın Quantum açısından taşıdığı tesadüfleri söylemeyecektim...
Ne ki, geçen hafta Deniz Uğur Viyana'da yaşayan İsviçre vatandaşı kuzeni Anne'dan bir telefon aldı...
Anne erkek arkadaşıyla Viyana'dan İstanbul'a gelmişti ve kuzeni Deniz'le karşı karşıya gelip tanışmak istiyordu...
Benim bir randevum vardı o gün, onlara Şişhane'de son günlerin "in" mekanı olan X restoranı ayarladım...
Borsa Lokantaları'nın sahibi Rasim'in muhteşem yemekleri eşliğinde İsviçreli ve Türk "kuzenlerin buluşması" gerçekleşsin istiyordum...
***
Şimdi burada durayım ve size Quantum'u hatırlatacak mucizevi tesadüfleri aktarayım...
Deniz'in anneannesi bildiğiniz saf kan İsviçre Fransızı...
Türkiye'yle, Türklükle ve Müslümanlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok...
Almanya'da hemşirelik yaparken Deniz'in subay olan dedesiyle tanışıyorlar...
Dedesine aşık oluyor ve ailenin tüm karşı çıkmalarına aldırmadan, onunla evleniyor...
Osmanlı'nın son dönemi ve o yokluk yıllarında asker olan kocasının izinde Anadolu'nun ücra köşelerine gidiyor ve bu evlilikten ona dört çocuk veriyor...
Kocası yani Deniz'in dedesi öldükten sonra da, Türkiye'de çocuklarıyla yaşamaya devam ediyor...
Dinini değiştirmiyor, ancak Türkiye'de kocasının yanına gömülüyor...
***
Ne anneanne ne de anneannenin İsviçre'de kalan kızkardeşi profesyönel sanatçı değil...
Ancak her ikisinin de birbirinden ayrı olarak yetiştirdikleri kızları, Deniz'in annesi Suna Uğur ile kuzeni Anne'ın annesi Paulette'i aynı kader bekliyor...
Her ikisi de sanatçı oluyor...
Biri Türkiye'de, diğeri İsviçre'de...
Suna Uğur balerin, İsviçre'deki kuzen Paulette de dansçı oluyor...
Daha ilginci iki kuzenin birbirinden habersiz olarak iki sanatçıyla evlilik yapmaları...
Suna Uğur, opera sanatçısı Mete Uğur'la evlenirken, kuzen Paulette de Son Metro filminde Catherine Deneuve ve Gerard Depardieu ile birlikte oynayan aktör Heinz Bennett ile evleniyor...
***
Şaşırtıcı bir şekilde iki kız kardeşin İsviçre ve Türkiye'de kurdukları hayatta dünyaya getirdikleri kız çocukları tamamen aynı kaderi paylaşıyor...
Durun daha bitmedi...
Paulette iki çocuk yapıyor ve çocuklar, bu kez dansçı ve balerin değil, oyuncu oluyor...
Abla Anne yıllarca oyunculuk yapıyor, birisiyle evleniyor, ondan bir çocuğu oluyor, sonra ayrılıyor ve yeni bir hayat arkadaşıyla yaşamaya başlıyor...
Ondan da çocuğu oluyor ancak yeni hayat arkadaşıyla evlenmeden bir arada yaşıyor...
Diğer kuzen Suna Uğur'ın kızı da tıpkı Anne gibi oyunculuğu seçiyor kariyer olarak...
O da evleniyor, eşi vefat ediyor, sonra birlikte olduğu adamdan (O ben oluyorum) iki çocuk yapıyor...
Kaderin garip bir tecellisi o da ikinci kez çocuk yaptığı kişiyle evlenmiyor...
***
Şimdi Anne da, Deniz Uğur da aktif oyunculuk değil, yazarlık yapıyor ve sosyal projeler tasarlıyorlar...
Birisi İsviçreli ve Türkçe bilmiyor...
Diğeri Türk ve Fransızca bilmiyor...
Birisi İsviçre vatandaşı, diğeri Türk vatandaşı...
Birbirlerinden tamamen ayrı iki hayat kuran iki kız kardeşin torunları onlar...
Anneleri aynı işi yapmış, babaları aynı işi yapmış, kendileri aynı işleri yapıyor...
Farklı ülkelere ait olan vatandaşlıkları dışında, hayat inanılmaz tesadüflerle onları benzer kılmış...
Geçen hafta işte onlar buluştu...
Ortak dilleri yoktu...
Mecburen kuzenler İngilizce konuştu...
İngilizce ağladılar...
İngilizce bir daha birbirlerinden kopmamaya söz verdiler...
Şimdi her gün İngilizce mailleşiyorlar...
Onlar birebir kuzenler...
Genetik mirasları onların hayatını mucizevi bir şekilde benzer kıldı
REHA MUHTAR- VATAN