Dilipak, "Bizde yılların açlığı vardı. Para, kadın, makam bir anda başını döndürdü birilerinin. Bir de bizimkiler acemi bu işlerde, yerken üstlerine başlarına döküyorlar" dedi.
Yeniyüzyıl gazetesinden Esra Elönü'ye konuşan ilginç açıklamalar yaptı. İşte o röportajdan satır başları:
CIA’nın Müslümanlar içine soktuğu ajan siz misiniz?
Eskiden derin devlet böyle diyordu. Paralelciler de şimdi etkimi kırmak, itibarsızlaştırmak için bu söylentiyi yaymaya çalışıyorlar. 1993’te Yörünge kapak konusu olarak benim için bu soruyu yöneltmişti. Bu dünyada kim ne yaptı ise öbür dünyada önüne konulacak... Ben böyle bir ihanetin parçası olmadığım, hiçbir istihbarat örgütünde yer almadığım halde bana bu iftirayı yapanlarla o gün hesaplaşacağız. Kim kime olmadığı bir şeyi isnat ederek iftira ederse, o iddia sahipleri o şeyi yapmış gibi muaheze edilecekler... Kem söz sahibine aittir.
Abdullah Öcalan üzerinden tekrar çözüm sürecini başlatmak isteyen bir ekip var, siz bu ekibi destekliyor musunuz?
Benimle bu konuyu görüşen olmadı. Bilmediğim bir konuda bir şey söylemem doğru olmaz.
Hâlâ Öcalan konusunda iyimser misiniz?
Daha önce iyimser olduğumu kim söyledi. Kötümser de değilim. Her şey mümkün.
Dilipak: Yediğiniz haltları biliyorlar, kasetleriniz çıkar...
‘Kumar’ yazınız çok konuşuldu, burada gerçekten dindar olmakla ‘modifiye dindarlık’ farkını anladım. ‘Dindarmış gibi görünen adamların zaafları yüzünden Müslümanlara zarar veriliyor’ diyorsunuz doğru mu?
Evet. Bizde yılların açlığı vardı. Para, kadın, makam bir anda başını döndürdü birilerinin. Bir de bizimkiler acemi bu işlerde, yerken üstlerine başlarına döküyorlar. Daha yeni öğreniyorlar. Din ve çevre, baskısı, korkusu, vicadani rahatsızlık utanma duygusu da var hâlâ birilerinde, o zaman panikliyorlar. Yerken de ezik bir yanları var. Allah ve ahiret korkusu küllenmiş bir kor gibi yüreklerimizin bir yerinde duruyor.
Helal, haram kelimelerini duydukça irkiliyorsunuz. Cenaze namazına geliyorsunuz, ölüm korkusu ağzınızın tadını kaçırıyor. Biliyorsunuz, bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar ama rüşvet alan biri, bir bostan karşılığında bir bağı satar... Hafızanız sizi rahatsız eder. Eski bir milletvekili o yazımdan sonra bir mail atmış, ‘Günah evleri konusu Ankara’da o kadar ortalıkta yaşanıyordu ve konuşuluyordu ki kaleme aldığınız için teşekkürler’ diye. Bu işler birçok kişinin bildiği bir sır. Polis de bilir bunları, bürokrat da, herkes birbirinin açığını bildiği için giderek bir dehşet dengesi oluşuyor.
Bu iş bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor. ‘Deme derim’e dönüyor. Kimi alkol kumar gidiyor, kimi garsoniyerlerle yetiniyor. Gizli nikâhlarla garsoniyer, rezidance hayatı yaşıyor. Aslında bu işlere yanaşmayacaksın. Bu şeytan üçgenine girince, bir ucundan başladın mı, ötekileri peşinden gelir. Bu alemde gerçek bir dostluk da yoktur. Tehdit, şantaj, dedikodu, gıybet... Bu alemde siyasetçi, işadamı, bürokrat, sanatçı, gazeteci, akademisyen, herkes var. Ve tabii kripto bir takım adamlar da sızıyor aralarına. Bu adamlar, eş ve arkadaşlarına karşı ikiyüzlü davranarak aslında giderek farklı bir ruh haline bürünüyorlar...
Korku, stres ve bu işin psikososyal riskleri adamları bitiriyor, bakmayın güçlü, neşeli, çok zeki ve cesur göründüklerine… Bunlar kim mi, birçok kişi, başkalarının bilmeyip, sadece kendinin bildiğini sandığı çevresinden birkaç isim hatırlayacaktır. Belki biraz da şuyuu vukuundan beter hal almıştır bu işin. Bu adamların üzerine gidilemediği için, birçok kişi de bu şaibe altında kalmakta, batılın tasviri saf zihinleri iğfal etmeye, kötü örnek olmaya devam etmektedir.
Dindarlar kadın, para, şan şöhretle sınavlarını iyi veremediler mi sizce?
Sadece dindarlar değil, Şeytan’ın insanoğluna karşı en başarılı olduğu alan. Irkçılık ve o saydıklarınız.
AKP içinde olmakla yanında olmak farklı şeyler mi?
Evet de ben parti üyesi filan değilim. Sivil bir kişiyim, ama AKP için, dün olduğu gibi, bu seçimde de AKP için en çok çalışan ilk 10’un içindeyimdir belki de.
AKP içindeki zaafları eleştirmek harammış gibi davranılıyor, neden? Halbuki davaya dost olanın tavrı bu diye düşünüyor musunuz?
Eleştiri konusunda insanlar isteksiz. Oysa bizde ‘Dost acı söyler’ diye bir söz vardır. Yapıcı bir eleştiri, sıradan bir övgüden daha değerlidir. Bazıları kraldan fazla kralcı. Ben birilerinin tevazuu bir başkasının kibrine vesile olmamalıdır diye düşünürüm.