"Ne yazık ki siyasi ve kişisel menfaatler neticesinde bin bir emek ile yetiştirilen bu kişiler bu şekilde tasfiye ediliyor" diyen Ağırel'in "Devlet adamları..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Yazılarımı takip eden değerli okuyucular bilirler ki kulaktan dolma bilgiler ile veyahut "mış-muş" tarzında yazılar yazmam. Bilginin ve belgenin gücünü alıp yazılarımı kaleme dökerim. Bazı durumlarda ise öğrendiklerim kulis dedikodularının da ilerisine geçip aktarılması gereken bilgi hüviyetine bürünüyor.
Neredeyse 20 dakikada bir, gündemin belirlendiği inanılmaz bir dönemden geçiyoruz. Her gün inanılmaz olaylar ve bu olayların perde arkaları basın camiasında dolaşıyor.
Herkes gibi bana da tuhaf gelen büyükelçi atamaları hakkında bir süredir araştırma yapmaktaydım. Öyle ya, büyükelçi atamaları genelde Dışişleri Bakanlığı mensubu kişilerden gerçekleştiriliyordu. Ancak son dönemdeki atamalar tüm kamuoyunda eleştiri konusu oldu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu durumu "Eleştirilerin aksine dışarıdan atanan kişilerin son derece başarılı olduğunu, dışarıdan atama yaparken atama yapacağımız ülkeye en uygun ismi seçiyoruz. Öyle kafamıza göre isim seçmiyoruz. Ben ekipçilik yapmıyorum" diyordu.
Sayın Bakan ekipçilik yapmıyorum diyor ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklanan Mehmet Dişli'nin ağabeyi Şaban Dişli Lahey (Hollanda) Büyükelçiliği'ne, Merve Kavakçı Kuala Lumpur Büyükelçiliği'ne, 22 ve 23. dönem AKP Milletvekili olan Murat Mercan Tokyo Büyükelçiliği'ne, 2007-2011 yılları arası AKP Şanlıurfa Milletvekili ve 2016-2017 arasında da Cumhurbaşkanlığı Danışmanlığı yapan Abdülkadir Emin Önen Pekin Büyükelçiliği'ne ve en son Egemen Bağış Prag büyükelçiliğine atandı…
Egemen Bağış'ın büyükelçi olarak atanması başlı başına bir çok soru sormamıza neden oluyor. Siyasete girmeden önce Bağış, New York'ta bulunan Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu'nun başkanlığını yaparken, bir devlet birimi olan Yurt Dışındaki Türkler Danışma Kurulu'nda da üye olarak hizmet verdi.
Halil Bezmen davasını bilinirsiniz…
Türk kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak bilinen ve 22 Aralık 2000 tarihinde TBMM tarafından çıkartılan yasa ile cezaevinden salıverilmesi, İSKİ dolandırıcılığının ardından tarihi eser kaçakçılığı ve vergi kaçırmak suçlarından yargılandığı esnada yurt dışına kaçmasıyla tanınan bir isim.
Egemen Bağış siyasete atılmaya karar verdiği o dönemde de Uğur Dündar'a gidiyor. Dündar da Bezmenlerin izini sürerken kendisine yapılan saldırıya karşı meşru savunma hakkını kullanan ve bu nedenle ABD'de yargılanıyordu. Egemen Bağış da o dönemde ustam Uğur Dündar'a Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu adına kamuoyu desteği vermişti ve davalar bittikten sonra özgeçmişini Uğur abiye vererek "Bir siyasi partiye verebilir misin" diye rica etmişti.
İşte böyle birinden bahsediyorum…
AKP, DYP, ANAVATAN, MHP, CHP fark etmezdi o zaman.
Herhangi bir parti kabuldü.
Hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan, Kuran-ı Kerim'in ayetleri ile alay eden toplumda karşılığı olmayan aksine öfke ve eleştirilerin odağında bulunan birinden bahsediyorum…
Neden atanıyor peki?
Atamasında acaba eşi Sayın Beyhan Hanımın "Söyleyecek çok söz var ama bir kerede söylersem yer yerinden oynar. Kullanandan, kullandırtandan çok yoruldum" sözleri mi etkili oldu?
Öğrendiğim ve çeşitli kaynaklardan da doğrulattığım bir olayı sizlere aktarmak istiyorum. Çünkü Büyükelçi atamalarında ki özverili çalışmaları(!), devlet adamı kimliği taşıyan kişilerin bir bir nasıl harcandığını bilmemiz gerekiyor.
Adı Mustafa Pulat.
Dış İşleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuş, 2008-2012 yılları arasında Berlin Başkonsolusu ve 2013-2015 tarihleri arasında Abuja Büyükelçisi oldu. 2017 yılı itibariyle Dışişleri Bakanlığı İnsan Kaynakları Daire Başkanı. Mustafa Pulat 2018 yılında Agreman mektubu Prag'a gönderilmiş ve kabul edilmiştir. Valizleri hazır gitmeyi bekliyordu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir gün arıyor ve birinin görevden alınıp başka yere görevlendirmesini söylüyor. Bu isteği yapılıyor. Ancak görevden alınan kişinin yerine atanan kişiyi beğenmiyor ve tekrar Mustafa Pulat'a telefon açarak bağırmaya, küfür etmeye başlıyor. Mustafa Pulat kendisi ile bu şekilde konuşulamayacağını belirtmesine rağmen Bakan aynı tavrını devam ettiriyor. Telefon karşılıklı kapanıyor.
Ne oldu dersiniz?
Mustafa Pulat açığa alınıyor.
Yani demem o ki Sayın Bakan "Ben Ekipçilik yapmıyorum" diye dursun. Bu devletin yıllarca büyük emek vererek yetiştirdiği devlet adamları mevcut.
Ne yazık ki siyasi ve kişisel menfaatler neticesinde bin bir emek ile yetiştirilen bu kişiler bu şekilde tasfiye ediliyor.
Yeniçağ