Mil Diyanet-Sen, LGBT+İ derneklerinin kapatılması için İçişleri Bakanlığı’na dilekçe verdi. Sendika Başkanı Celaleddin Gül ve beraberindeki heyet dilekçeyi bakanlığa verdikten sonra yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, özetle şunlar belirtildi:
“LGBT’yi normalleştirmek ve yaygınlaştırmak için uluslararası düzeyde gerçekleştirilen lobi faaliyetlerinin, son dönemde Türkiye’de de yoğun bir biçimde uygulandığını görmekteyiz. Feminist-eşcinsel hareketin erkek-kadın ayrımını ortadan kaldırmak amacıyla başlattığı ‘cinsiyetsizlik’ dayatması ile aile kurumunun temeline dinamit döşeniyor, filmler, yazılı görsel ve sosyal medya kullanılarak genç kuşakların cinsiyet algısı tahrip edilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’deki LGBT derneklerine, uluslararası fonlardan büyük miktarlarda fon sağlandığı; sadece Ankara’daki bir derneğe ABD’den 22 milyon Dolar fon sağlandığı Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından 3 Eylül 2019 tarihinde dile getirilmişti. Ayrıca, ülkemizde LGBT’yi meşru görerek savunan, pek çok köşe yazısı ile LGBT’yi gündemde tutmaya çalışan (aslında birçoğu haber değeri bile taşımayan) pek çok haberin, medya organları tarafından bu sapkınlığın gündemde tutulmak üzere yayınlandığına şahit olmaktayız.
Eşcinselliği tercih etmek, bir insan hakkı değildir: Uluslararası ve ulusal kampanyalarla ‘cinsel tercih hakkı’ şeklinde, insan haklarına ilişkin uluslararası metinlerde yer almayan bir hak uydurulmaya çalışılmaktadır. Toplum ve hukuk/devlet nezdinde kabul ettirilmeye çalışılan LGBT şeklinde bir kimlik; ne alt, ne üst ve ne de normal bir kimlik olarak kabul edilemez. Çünkü bu tarz cinsel sapkınlıkların, başta AIDS olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıkları artırdığı ifade edilmektedir.”
Açıklamada İstanbul Sözleşmesi de hedef alındı. İstanbul Sözleşmesi’nin iptal gerektiği kaydedilerek, şunlara yer verildi:
“Bizler İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilerek yürürlükten kaldırılmasını da istiyoruz. Çünkü LGBT dernek mensupları İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanundan cesaret almaktadır. Aldıkları cesaretle sözde onur yürüyüşleri adı altında Müslüman Türk toplumunun onurunu ayaklar altına almakta, nesli ve toplumu ifsat etmekte, kutsal değerlerimize karşı kin ve nefret besleyerek toplumu kutuplaştırmakta ve ülkemizde iç karışıklık çıkarmaya çalışmaktadır. Bu sözleşme, sağlıklı bir toplumun çimentosu olarak nitelendirdiğimiz aile kurumunu yıpratmakta ve dağılmasına yol açmaktadır. Eşcinselliği meşru görerek, dinimize, örf ve adetlerimize savaş açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi; Anayasanın yöneticilerimize verdiği; ‘Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak’ görevlerine tezat teşkil etmektedir.”