Abone Ol

Memur-Sen diziler için Bakanlığı göreve çağırdı

Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, televizyon programlarının kültür ve toplum değerlerini yok ettiği iddiasıyla tepki gösterdi. Kır, aile hayatını kuşatan televizyon yayınlarına karşı Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu’nu göreve çağırdı.

Şehvetli diziler aile değerlerimizi yok ediyor..

Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, aile hayatını kuşatan televizyon yayınları ile ilgili yazılı olarak basın açıklaması yaptı. Kır, son yıllarda bazı ulusal televizyon kanallarında, bilgi, görgü, sağlık, trafik, kişisel bakım gibi halkın ihtiyacı olan beceri ve kültür artırıcı programların yayınlandığını belirtti. Kır, “Bazı televizyon kanallarında yayımlanan birbirinin kopyası mahiyetinde, batı kaynaklı, aile bağlarını, arkadaşlık ilişkilerini koparan, toplumsal dayanışma ruhunu, sevgi, saygı, vefa, merhamet sadakat gibi güzel hasletleri yok eden hırs, öfke, kin, nefret, intikam ihanet, şiddet ve şehvet gibi süfli duyguları harekete geçiren, cinselliği öne çıkaran, çarpık ilişkileri makul gösteren diziler, magazin haberleri ve evlendirme programları ile toplum adeta değişim ve dönüşüm tehdidi altındadır.” uyarısında bulundu.

Böyle programların toplum ve kültür yapısına uygun olmadığına dikkat çeken Kır, “Programlarda etkin rol üstlenen karakterlere özenen gençlerin ve çocukların kültür ve medeniyet değerlerinden oldukça farklı bir yaşam tarzının içine itilmekte bizi biz yapan kültürümüzün, milli, manevi ve ahlaki değerlerimizin temel koruyucusu ve taşıyıcısı olan kutsal aile yapımız giderek çözülmektedir.” dedi.

"PSİKOLOG VE SOSYOLOGLARIN FERYATLARI DİKKATE ALINMAMAKTADIR"

Sağduyu sahibi insanların, yazarların, STK’ların, psikologların, sosyologların filmlerde yaşatılan karakterler ile ilgili uyarıda bulunduklarını aktaran Kır, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Evlilik programlarında sergilenen çirkin görüntüler sebebiyle ‘evlilik kurumuna’ karşı negatif bir bakış oluştuğu, mahremiyet olgusu yok edilerek, aile yapısı tahrip edildiği ve aile bireyleri arasında iletişim kopukluğuna sebebiyet verdiği konusundaki uyarıcı feryatları ne yazık ki yetkililer tarafından dikkate dahi alınmamaktadır. Bu konuda yaptırılan anketlerde, cinselliği öne çıkaran, çarpık ilişkilerin işlendiği dizilerin aile ortamında ilgiyle takip edildiği, evlilik programları izlenme oranlarının yüksek olduğu ifade edilmekle birlikte bu programlara evlenmek amacıyla katılanların amaçlarının evlilik olmadığını düşünenlerin oranının yüzde 70,4'e çıktığı, amacın evlilik olduğunu düşünenlerin oranının sadece yüzde 6,8'lerde kaldığı vurgulanmaktadır. Durum böyle olunca evlilik programlarında açıklanan amacın dışında gizli amacın reytingleri artırmak ve bol para kazanmak olduğu, bunun için de seyircinin iştahını kabartacak yol ve yöntemlere başvurulduğu açıkça anlaşılmaktadır.”

Edep ve haya duygusunun, boşanma olaylarının, cinayet haberlerine her gün yeniliklerin eklendiğini vurgulayan Kır, sosyal yaşantının dizilerde yaşananlardan farksız hale getirmekte olduğunu kaydetti. Kır, “Her gün artarak devam eden, günlük hayatımızı ahtapot gibi kuşatan, bizi bizden çalan sorunların teşvikçisi mahiyetindeki dizi ve programların gece- gündüz şuursuz bir şekilde evlerimizde misafir edilmesi son derece düşündürücüdür.” dedi.

"AİLE YAPISINI KORUMAKLA MÜKELLEF AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI DUYARSIZ KALMAKTADIR"

Kır, “Asıl düşündürücü olanın bütün bu olup bitenler karşısında görevi sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı aile yapısını ve değerlerini korumak, sağlıklı nesiller yetiştirmek için çocukların ve gençlerin her türlü ihmal ve istismarını önlemek olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bol para kazanma ve reyting amaçlı yasak aşkı, nikahsız birliktelikleri, tecavüzleri, tacizleri, boşanıp ayrılmaları, aile içi çatışmaları, şiddeti, şehveti, intikamı, ihaneti, cinayeti, babasız çocuk edinmeyi konu edinen TV dizilerine, yarışma ve evlendirme programlarına karşı ilgisiz, sorumsuz ve sorumsuz davranmasıdır.” eleştirisinde bulundu.

Televizyon dizilerinin gençlerin, çocukların ve halkın eğitimini, kültürünü ruhsal yapısını olumsuz etkilediğini ifade eden Kır, “Evlenmek için eş adaylarıyla ev, araba, maaş pazarlığı yaparak evlilik müessesini toplum nazarında basitleştiren, ahlak dışı konuşmaları, argo ifadeleri, ekran gerisinde yaşanan rezaletleri ortaya döken programlar hakkında cezai işlemler uygulamak veya tamamen yayından kaldırmak yoluyla istikbalimizin güvencesi olan gençlerimizi ve çocuklarımızı bu tür yayınların tasallutundan kurtarmak olan RTÜK'ün ne iş yaptığı konusunda ciddi ve haklı endişelerimiz giderek artmaktadır.” diye kaydetti.

"RTÜK'ÜN GÖREVİ YAYINLARIN İZLENME ORANLARINI BELİRLEMEK MİDİR?"

RTÜK'ün bu tür programlarla ilgili izlenme oranları konusunda anketler yaptırdığını hatırlatan Kır, bu programların zararı ve yararı konusunda hiçbir inceleme ve araştırma yaptırmadığı iddiasında bulundu. RTÜK'ün görevinin yayınların izlenme oranlarını belirlemek mi olduğunu soran Kır, “Yoksa zararlı yayınlardan halkımızı ve çocuklarımızı korumak mıdır, sorularına cevap aranmaktadır. Diğer taraftan bir programın izlenme oranının yüksekliği, o programın faydalı olduğunun işareti sayılabilir mi? Dizi, film veya sosyal içerikli eğlence, evlendirme ve yarışma gibi gayri ahlaki programların yayımına izin verilmeden önce bilimsel bir kurul tarafından incelenmesi, zararlı bölümlerinin kaldırılması yönünde uyarı yapılması gerekmez mi? TV şirketlerinin ve program yapımcılarının, sunucularının çok para kazanması ve reyting yapması milletimizi ayakta tutan aile yapımızdan ve istikbalimizin güvencesi çocuklarımızdan ve gençlerimizden daha mı önemlidir?” sorularını yöneltti.

"ÇOCUKLARIMIZ TV ŞİRKETLERİNİN REYTİNG YAPMA AMACINA KURBAN EDİLMEMELİ"

Televizyonlarda halkın ve çocukların bilgi, beceri ve kültürünü artırıcı dizilere yer verilmesi gerektiğini belirten Kır, açıklamasını şu şekilde sonlandırdı: “Televizyon dizilerinin şehveti, şiddeti öne çıkaran cinselliği istismar eden milli, manevi ve ahlaki değerlerimizi erozyona uğratan dizi, film, yarışma ve evlilik programlarının yayınlanmasının engellenmesi konusunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın ve hatta Milli Eğitim Bakanlığı'nın doğrudan müdahil olmalarını, programların yayımdan önce mutlaka bilimsel bir kurulun denetimine tabi tutulmasını, zararlı yayınların ise RTÜK tarafından engellenmesini sivil toplum kuruluşları olarak ivedilikle arz ve talep ederiz.”Cihan CİHAN