Çoğu zaman yaptığı Doodle'lar ile hiç ummadığımız anda, dünya üzerinde oluşturduğu faydasıyla öne çıkan insanları karşımıza çıkaran Google, bu kez unutulmaya yüz tutmuş bir bilim adamını, Dmitri Mendeleev'i gündemine aldı. İşte Dmitri Mendeleev'in yaşam öyküsü ve bilim dünyasındaki ilerleyişi hakkında hazırladığımız bazı bilgiler...
Atom numarası 101 olan element, Rusya'lı büyük kimyacı Dmitri Mendeleev'in anısına "Mendelevyum" olarak adlandırılmıştır. 17 çocuktan en küçüğü olan Mendeleev, Tobalska'da doğdu. Büyük babası Sibirya'nın ilk gazetesini burada çıkarıyordu; babası ise bir lise müdürüydü. Mendeleev, ilköğretimini sürgünde yaptı; babası ölünce annesi ona daha iyi öğrenim koşulları sağlamak amacıyla batıya göçtü.
Dmitri, St. Petersburg ( Leningrad ) Üniversitesi'nde kendini tanıttı ve doktorasını ilginç bir konu olan " alkol ve suyun birleşmesi " tezi üzerinde yaptı. Fransa ve Almanya'daki incelemeleri, ona, 1858 Kalsruhe ( Almanya ) Konferansına katılma olanağını sağladı. Bu konferansta Avogadro Hipotezi üzerinde ateşli tartışmalar yapılmıştı. Daha sonra ,ilk petrol kuyusunu görmek için Pennsylvania'daki petrol bölgelerini gezdi. Rusya'ya döndükten sonra yeni bir ticari damıtma yöntemi geliştirdi.
ÇAĞDAŞ KİMYANIN ATASI
Rus kimyacı Dmitry Mendeleev, kimyasal elementler arasında atom ağırlıklarına dayalı olan temel bir bağıntı bulunduğunu keşfetmiştir. Şimdi çağdaş kimyanın belkemiği olarak kabul edilen bu buluşunu elementleri periyodik bir cetvel halinde sıralayarak açıklamıştır. Bu buluşuyla kimyacıların aynı kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip elementlerin "aileleri"ni tanımalarına yardımcı olmuştu.
Ayrıca aile yapıları içindeki boşlukların ortaya çıkarılmasıyla, o güne kadar keşfedilmemiş elementlerin varlığını önceden haber verme olanağını da sağlamıştır. Mendeleev'in çalışmasının açıkladığı atom ağırlıklarının temel önemi, fizikçileri, nükleer yapıyı anlamalarında ve bu yapının maddenin özelliklerini de davranışlarını belirlemedeki önemi konusunda yepyeni bir görüşe yöneltmiştir.
17 ÇOÇUK ARASINDAN PARLAYAN BİR IŞIK
17 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak Sibirya'da Tobolsk'da yetişmişti. Öğretmen olan babası,Mendeleev daha çok küçük yaşlardayken, gözlerini kaybetti. Bu yüzden Mendeleev'in çocukluğu oldukça sıkıntı içinde geçti. Babasının işini yitirmesi üzerine, ailenin geçimi annenin omuzlarına yüklendi. Ne yazık ki 1849 yılında, Mendeleev okulunu bitirirken iki büyük acıyla karşılaştı. Önce babasını kaybetti, ardandan da annesinin işyeri bir yangında yok oldu. Ancak annesi kolay yenilen bir kadın değildi; yetişmiş çocuklarının da yardımıyla Mendeleev'in eğitimi için gerekli olan herşeyi düzene soktu. Ölümünden birkaç hafta önce bu kararlılığının ödülünü gördü:Mendeleev,St. Petersburg (şimdi Leningrad) Üniversitesi Fen Fakültesi'ne yazıldı.
Parlak bir öğrenci olan Mendeleev, kendisine tanınan tüm olanaklardan en iyi biçimde yararlandı ve üstün bir dereceyle okulunu bitirdi. Lisanüstü eğitim yapmak için Fransa ve Almanya'ta gitti. 1866 yılında, saygın bir kimyacı olarak ülkesine döndü, eski üniversitesine profesör atandı. Okutulmakta olan ders kitaplarını yetersiz bulduğu için, 1870 yılında, günümüzde büyük klasikler arasında yer alan kitabını, "Kimyanın ilkeleri"ni yazdı. Kitabını yazarken yaptığı araştırmalar sırasında değişik kimyasal elementler arasındaki ilişkileri inceledi. Amacı, bu elementlerin özelliklerinde birleştirici bir işaret bulabilmekti. Mendeleev'den önce de bazı kimyacılar bu işe kalkışmaşlardı. İngiliz kimyacı John Dalton'un oluşturduğu atom ağırlığı kavramından beri pek çok kimyacı elementlerin atom ağırlıkları arasında matematiksel bağıntılar aramış, temel bir düzen bulmayı ummuşlardı. Ancak bu işi çözecek anahtarı bulan ve böylece elementleri periyodik sınıflandırmaya giden mendeleev olmuştu.
Mendeleev, o gün için bilinen 63 elementi atom ağırlıklarına göre bir sıraya koymuştu. Bu işi yaparken, kendinden önce gelenkimyacılardan daha değişik, daha gelişmiş bir iş yapmamıştı.
Dimitri Mendeleyev kimdir?
On yedi kardeşin en küçüğü olan Mendeleev, Sibirya'nın Tobolska şehrinde doğmuştur (1834). Babası bir lise müdürü, büyük babası ise Sibirya'nın ilk gazetesinin yayımcısı idi. Dimitri ilk tahsilini sürgünde iken yaptı. Babasının ölümünden sonra annesi onun daha iyi bir eğitim alması için St. Petersburg'a göç etti. Dimitri Mendeleyev, St. Petesburg Üniversitesinde kendini tanıttı. Tezini "alkol ve suyun birleşmesi" konusu üzerine yaptı (1856). Fransa ve Almanya'da, Bunsen ve bir çok Avrupalı bilim adamıyla buluşup, çalışan Dimitri Mendeleyev, 1858 yılında Almanya'daki Karlsruhe (Kalzrue) konferansına katıldı. Bu konferansta "Avogadro hipotezi" üzerine şiddetli tartışmalar olmuştu.
Daha sonra ilk petrol kuyularını görmek üzere Pensilvanya'daki petrol sahalarını gezdi. Rusya'ya dönüşünden sonra yeni bir ticari damıtma usulü geliştirdi. 32 yaşında St. Petersburg Üniversitesinin inorganik kimya kürsüsünde profesör oldu.Elementlerin fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki düzenlilikten yola çıkarak elde ettiği periyodik tablo, onun en büyük çalışması idi. Bu düzenleme esnasında,o güne kadar bulunamamış bazı elementlerin varlığını ve özelliklerini tahmin etti (1869).
Bir kaç yıl içinde varlığını haber verdiği elementlerin keşfedilmesi Mendeleev'i kısa sürede dünya çapında ünlü bir kimyacı hâline getirdi.Periyodik tablo, Mendeleev'in mükemmel yorumculuğu ve üretici zekasının çarpıcı bir ürünüdür. Mendeleev'in 25 büyük kitaptan oluşan diğer çalışmaları da oldukça ilginçtir. O'nun İzomorfizm hakkındaki bilgileri organize etmesi, jeokimyanın gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca, kritik kaynama noktasını bulup, çözeltilerin hidrat teorisini geliştirmesi onun büyük bir fizikokimyacı olarak anılmasına sebep olmuştur. Mendeleev, 70 kadar akademi ve ilim topluluğunun üyesi idi. Kendi deyimiyle onun birinci hizmeti ilmi araştırmaları, ikincisi ise öğretmenlikti. St. Petersburg'un bir çok okulunda öğretmenlik yapmıştır.
1907 yılında zatürreden ölmüştür.Mendeleev, periyodik tabloyu ilk defa bastırdığı zaman bilinen 63 element vardı. Ölümünden bir yıl sonra ise bilinen elementlerin sayısı 86'ya yükselmişti. Bu kadar hızlı artış, kimyanın en önemli genelleştirmesi olan elementlerin periyodik tablosu sayesinde sağlanmıştı. Mendeleev hiç bir yeni element keşfedememiş olmasına rağmen, bilim dünyasına yaptığı hizmetten dolayı, 1955 yılında G.T.Seaborg başkanlığındaki Amerikalı fizikçiler tarafından sentezlenen 101 atom numaralı elemente, Dimitri Mendeleyev onuruna "mendelevyum" adı verilmiştir.
Genelde periyodik tablonun babası olarak Alman bilim adamı Julius Lothar Meyer ve Rus bilim adamı Dimitri Mendeleyev kabul edilir. Her ikisi de birbirinden habersiz olarak dikkate değer benzer sonuçlar ürettiler. Dimitri Mendeleyev atomların artan atom ağırlıklarına göre sıralandıklarında belli özelliklerin tekrarlandığını görmüştür .Daha sonra elementleri tekrarlanan özelliklerine göre alt alta sıralayarak ilk iki periyodu yedişer, sonraki üç periyodu ise onyedişer element içeren bir periyodik sistem hazırlamıştır. Dimitri Mendeleyev'in hazırladığı periyodik sistemde bazı yerleri henüz keşfedilmemiş elementlerin olduğunu düşünerek boş bırakmıştır. Daha sonra bulunan skandiyum, galyum, germanyum elementleri tablodaki boşluklara yerleşmişlerdir.1895 yılında Lord Rayleigh, kimyasal olarak inert yeni bir gazı (argon) keşfettiğini bildirdi. Bu element periyodik tabloda bilinen hiçbir yere oturtulamadı.
1898 yılında William Ramsay bu elementin klor ile potasyum arasında bir yere konulabileceğini önerdi. Helyum da aynı grubun bir üyesi olarak düşünüldü. Bu grup elementlerinin değerliklerinin sıfır olması nedeniyle sıfır grubu olarak adlandırıldı. Dimitri Mendeleyev'in periyodik tablosu her ne kadar elementlerin periyodik özelliklerini gösterse de neden özelliklerin tekrarlandığı konusunda herhangi bir bilgi vermemektedir.1911'de Ernest Rutherford atom çekirdekleri alfa parçacıklarının saçılması deneyiyle çekirdek yükünün belirlenebileceğini gösterdi. Rutherford'un gösterdiği diğer bir şey bir çekirdeğin yükünün atom ağırlığı ile orantılı olduğuydu. Yine 1911'de A. Van den Broek bir seri çalışmasıyla elementlerin atom ağırlıklarının atom üzerindeki yüke yaklaşık eşit olduğunu gösterdi. Bu yük daha sonra atom numarası olarak tanımlandı ve periyodik tablodaki elementleri yerleştirmede kullanıldı.
1913 de Henry Moseley bir grup elementin X-ışınlar tayf çizgilerin dalga boylarını ölçerek, atom numarası ile elementlerin X-ışınları dalga boylarının ilişkili olduğunu gösterdi. Bu çalışma Mendeleyev, Mayer ve diğerlerinin yaptığı gibi atom ağırlıklarını temel seçmedeki yanlışlığı gösteriyordu.Fakat neden periyodik özellikler gözleniyor sorusunun yanıtı ise Niels Bohr un elementlerdeki elektronik yapıyı incelemesiyle başlar denilebilir.Periyodik tablodaki en son büyük değişiklik, 20. yüzyılın ortalarında Glenn Seaborg'un çalışmasıyla ortaya çıktı. 1940'da plutonyumu bulmasıyla başlayan araştırması, 94 den 102 ye kadar olan tüm uranyum ötesi elementlerin bulmasıyla sürdü. Periyodik tablodaki lantanit serisinin altına aktinitler serisini yerleştirdi.1951'de Seaborg bu çalışmaları ile kimyada Nobel ödülünü kazandı. 106 nolu element seaborgiyum (Sg) olarak adlandırıldı.