Çiçek: “Türkiye kendisini son derece karmaşık ve tehlikelerle dolu Libya topraklarında, sonu kestirilemez bir maceranın içine sürüklenmemesi adına, TSK’nin caydırıcı gücünü de daha etkin olarak kullanmak suretiyle diplomasiyi çok daha etkin olarak kullanmalıdır”.
Hülya Karabağlı - Medyafaresi.com Özel Haber
CHP’nin 25 ve 26. yasama dönemi milletvekili, emekli Kurmay Albay Dr,Dursun Çiçek, Meclis Genel Kurulu’nda bugünkü yapılan oylamada Cumhur ittifakının oylarıyla kabul edilerek Libya’ya asker gönderilmesinin yolunu açan tezkereyle ilgili “Bu tezkere ile Türkiye Libya’daki vekâlet savaşlarında taraf olmuş ve arabulucu olma şansını yitirmiştir” dedi.
Çiçek, Libya Tezkeresinin siyasi anlamından, önümüzdeki dönemde Libya’da olası gelişmelere ilişkin kapsamlı değerlendirmede, diplomasinin önemine dikkat çekti ve “Deniz aşırı bir ülkede, Türkiye’nin ve dolayısıyla TSK’nin karanlık bir iç savaşta taraf olmasının, milli çıkarlarımıza uygun olduğunu savunmak akılcı ve diplomatik değildir. Türkiye kendisini son derece karmaşık ve tehlikelerle dolu Libya topraklarında, sonu kestirilemez bir maceranın içine sürüklenmemesi adına, TSK’nin caydırıcı gücünü de daha etkin olarak kullanmak suretiyle diplomasiyi çok daha etkin olarak kullanmalıdır” diye konuştu.
CHP’li eski milletvekili Dursun Çiçek, Medyafaresi.com ve TürkiyeGündemi’nin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Libya tezkeresi, asker göndermeyle ilgili kararın anlamı ve olasılıklara ilişkin sorularına şu yanıtları verdi.
- Libya Tezkeresinin siyasi anlamı nedir?
TBMM’de görüşülen Libya’ya TSK unsurları gönderilmesine yönelik tartışmalar sonucu yapılan oylamada tezkere; 184’e karşı 325 kabul oyu ile karara bağlandı. Bu süreçte 01 Mart Tezkeresi’ne benzer bir milli duruş beklentileri karşılıksız kalmış oldu. Böylece siyasi karar verilmiş oldu. Bu karar sonrasında TSK unsurları bir süreç içinde yapılan planlamaya uygun olarak deniz yolu ile Libya’ya gidecek ve göreve başlayacak.
Bu noktada Libya’ya gidecek unsurların; TSK unsurlarının gerek caydırıcılığını koruması gerekse asgari zayiat ile verilen görevi başarması için; Libya güçlerini eğitme, donatma ve destekleme anlamında görev yapması daha etkin olmasına hizmet edecektir. Aksi halde iç savaşın yıkıcı etkisi Türkiye’yi de içine çekebilecektir. Bu tezkere ile Türkiye Libya’daki vekâlet savaşlarında taraf olmuş ve arabulucu olma şansını yitirmiştir.
- Libya’da Kaddafi sonrasında hangi gelişmeler oldu?
BOP kapsamında 2011 yılında Kaddafi’nin devrilmesiyle iç savaşa sürüklenen Libya’da, IŞİD’e karşı birçok operasyon düzenlendi. 13 Şubat 2015’te 21 Hristiyan’ı infaz ettikleri videoyu internette yayınlanan İŞİD, Mayıs 2015’te Sirte şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Aylarca süren çatışmaların ardından Kaddafi’nin doğduğu şehir Sirte tekrar Libyalı güçlerin kontrolüne geçti. IŞID’in ortadan kaldırıldığı ülkede; bir tarafta Hafter öncülüğündeki Libya Ulusal Ordusu, diğer tarafta ise başkenti Trablus olan Ulusal Mutabakat Hükümeti-UMH olmak üzere iki taraflı hükümet sorunu ortaya çıktı.
UMH; BM, bazı AB ülkeleri, Türkiye, Katar ve birçok ülke tarafından destekleniyor. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ise Rusya, Mısır, BAE ve Fransa tarafından destek görüyor. Hafter’a bağlı Ordu’nun envanterini 30.000 asker, 63 eğitim uçağı, 20 savaş uçağı, 20 saldırı uçağı, 20 askeri helikopter, 7 saldırı helikopteri, 5 kargo uçağı, 530 zırhlı askeri araç, 300 tank, 155 obüs/topçu, 75 mobil fırlatıcı, 1 fırkateyn ve 4 devriye gemisi oluşturuyor. 17.000’den fazla savaşçıya sahip olan Misrata Tugayları; 2014’te Zintan Tugaylarını yenilgiye uğratan ve IŞİD’i Libya’dan temizleyen güç olarak biliniyor. Çoğunluğu UHM’yi destekleyen Zintan Güçleri Libya’daki diğer önemli silahlı güçtür.
Türkiye ile denizalanı anlaşması yapmasının ardından gözlerin çevrildiği Libya’da Hafter öncülüğündeki Libya Ulusal Ordusu, Trablus’un güneyindeki askeri yığınağını arttırırken, Nisan ayından bu yana başkent Trablus’u ele geçirmek için meşru UlMH’ne karşı saldırılarını sürdürüyor. Nüfus yoğunluğunun fazla olduğu başkent ve çevresi UMH kontrolündeyken, Tobruk, Derna ve Bingazi gibi şehirler Hafter destekli Tobruk Temsilciler Meclisi’nin hakimiyeti altında bulunuyor.
- Libya’nın önemi nedir?
Petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynakları bakımından zengin olan Libya iç savaş sonrası; emperyalizmin bir mücadele alanı halinde geldi. Dünya enerji talebinin % 33’ünü petrol ve % 25’ini ise doğal gaz karşılamaktadır. Dünyadaki toplam petrol rezervi yaklaşık; 260 Milyar tondur. Bu rezervin yaklaşık % 3’üne sahip Libya’nın petrol rezervi 7 Milyar tondur. Dünya petrol rezervinin % 18’ine sahip olan Venezüella’nın petrol rezervi 43 Milyar tona ulaşmaktadır.
Dünya Doğalgaz rezervi toplamı 203 Trilyon metreküptür. Yaklaşık % 25 ile dünyada en çok rezerve sahip Rusya’nın doğalgaz rezervi 50 Trilyon metreküptür. Dünya doğalgaz rezervinin yaklaşık % 1’ine sahip olan Libya’nın toplam rezervi 1,5 trilyon metreküptür. Yıllık 1,3 Trilyon metreküp doğalgaz üretim kapasitesi olan Azerbaycan, dünya doğal gaz rezervinin % 0,65’ine sahiptir.
Türkiye'nin yaklaşık 50 milyon olan ton yıllık petrol tüketiminin 25 milyon tonu dizel, 5 milyon tonu jet yakıtı, 2,3 milyon tonu benzin ve 4,5 milyon tonu LPG'den oluşmaktadır. Petrol ithalatında Rusya’nın payı %19 ve Irak’ın payı %18 olurken bu ülkeleri; İran, Hindistan, Arabistan ve Kuveyt takip etmektedir. Ülkemizin doğalgaz tüketiminde dışa bağımlılık oranı, petrolden yüksektir. Yıllık yaklaşık 60 Milyar metreküp doğal gaz ithalatının ülkelere göre dağılımında Rusya % 52’lik oran ile birinci sıradadır. Bu ülkeyi İran (%17), Azerbaycan (%12) ve Cezayir (% 8) takip etmektedir.
Libya; Yunanistan-GKRY ve İsrail’in girişimleri ile ortaya çıkan Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına yönelik milli çıkarlarımız ile Mavi Vatan’daki haklarımızın korunması bakımından hayati öneme sahiptir. Libya’nın enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke olması, özellikle bu alanda Rusya’ya bağımlı olan Türkiye için özel bir önem taşımaktadır. Ortak tarihi ve kültürel değerlere sahip olduğumuz Libya’nın toprak bütünlüğünün korunması, Libya’dan ülkemize yönelik göç dalgalarına neden olabilecek iç savaşın sona ermesi Türkiye için önemli politik hedefler olarak dikkat çekmektedir.
- Türkiye Libya’ya asker gönderme kararını nasıl verdi?
BM tarafından tanınan ve Türkiye’nin de desteklediği UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa, "başkent Trablus üzerindeki savaşın tırmanması halinde Türkiye’den resmen askeri destek isteyeceklerini" duyurdu. Başağa’nın bu açıklamayı, Erdoğan’ın sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdiği Tunus’ta yapması dikkat çekti.
Başağa; “başkent Tunus'ta basın toplantısında, darbeci Halife Hafter'in ülkesinde BAE'ne askeri üs verdiğini belirterek, Rus güvenlik şirketi Wagner'e mensup yabancı savaşçılar, Cancavid milisleri ve Çadlı isyancıların cephede UBH’ne karşı beraber savaştığını” söyledi.
Libya'nın uluslararası tanınırlığa sahip meşru bir hükümetinin bulunduğunu vurgulayan Başağa,"Türkiye, Tunus ve Cezayir ile iş birliği içinde halkımıza, güvenliğimize ve istikrarımıza hizmet eden bir ittifak içinde olacağız." ifadesini kullandı. Libya Müftüsü Sadık el-Gıryani, “Libyalı yetkililer, Halife Haftar’ı ve başkente saldıran yabancı destekçilerini püskürtmek için acilen Türkiye’nin askeri desteğini kabul etmeli” dedi. UMH’ye bağlı Libya’daki en güçlü silahlı grupların başında gelen Misrata Tugayı, seferberlik ilan ederek eli silah tutan tüm erkekleri, Hafter’e karşı Trablus cephesinde savaşma emri verdi.
Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı; Libya'ya asker gönderilmesi konusunda "Davet edildiğimiz yere gideriz, edilmediğimiz yere gitmeyiz. Şu anda bir davet olduğuna göre icabet ederiz. İnşallah Ocak ayının 8'inde, 9'unda Meclisimizden bunu da geçireceğiz ve böylece davete icabet edeceğiz" dedi. Bu açıklama gösteriyor ki, Türkiye, geleneksel “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” dış politika ilkesinden uzaklaşmaya devam ediyor.
İktidar içeride ve özellikle ekonomide sıkıştıkça Libya Tezkeresini 2020’nin ilk iş gününde TBMM’ye getirdi ve yeni bir “1 Mart tezkeresi” olayı yaşanmadan TBMM’de temsil edilen siyasi partilerin çoğu karşı oy kullanmasına rağmen bu yetkiyi aldı.
- Türkiye, Libya ile imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının önemi nedir?
Türkiye, Libya ile imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasını yasalaştırdıktan sonra tescili için BM’ye bildirimde bulundu. Mutabakat ile Doğu Akdeniz’de Yunan oyununun engellendiği ve Libya ile Türkiye’nin denizden komşu olduğu vurgulandı. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin sondaj faaliyetlerine, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tepki görmesi ile tırmanan Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını paylaşma mücadelesi hız kazandı.
Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Yunanistan’ın Libya’ya ait olan deniz alanını işgal ettiği, bu konuyu Türkiye’nin Trablus merkezli UMH ile görüştüğü ve bu haklarını geri alması için Milli Savunma Bakanının geçtiğimiz yıl Libya’ya yaptığı ziyaretin ana gündem maddesini olan bu konuda, Libya’nın Türkiye’ye destek sözü verdiği biliniyor.
- Önümüzdeki dönemde Libya’da hangi gelişmeler olabilir?
Her biri farklı grupları ve kabile yapılarını barındıran üç ayrı bölgeden oluşan; paralı askerlerin cirit attığı ve arkasına farklı ülkeleri almış grupların çatışma alanı haline gelen Libya’nın; Kuzey Afrika’nın bütününü istikrarsızlaştıracak ve yıllarca sürecek bir uluslararası savaş alanına dönüşmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Bu noktada Türkiye’nin başta Libya’ya komşu ülkeler ile NATO ülkeleri olmak üzere, Suriye’de işbirliği yaptığı Rusya ile birlikte Libya’da diplomatik çözüm girişimlerine yoğunluk vermesi en uygun çözüm olacaktır.
İnsanlık suçu olan terör saldırılarına karşı yıllardır iç savaş içinde olan Suriye’de sınır güvenliği ve barış ortamı sağlanmadan, başka bir cephede çatışma ortamına girmek ülkemiz açısından akılcı değildir. Deniz aşırı bir ülkede, Türkiye’nin ve dolayısıyla TSK’nin karanlık bir iç savaşta taraf olmasının, milli çıkarlarımıza uygun olduğunu savunmak akılcı ve diplomatik değildir. Türkiye kendisini son derece karmaşık ve tehlikelerle dolu Libya topraklarında, sonu kestirilemez bir maceranın içine sürüklenmemesi adına, TSK’nin caydırıcı gücünü de daha etkin olarak kullanmak suretiyle diplomasiyi çok daha etin olarak kullanmalıdır.
Libya ile imzalanan ve Türkiye’de tümüyle olumlu karşılanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Mavi Vatan’ın savunulması kapsamında elde edilen kazanımları kalıcı hale getirmenin tek yolu Libya’daki iç çatışmaya girmek değildir. Türkiye; tarihi birikimlerini, Libya ve komşu ülkelerle mevcut tarihi ve kültürel ortak değerlerini, NATO ve RUSYA’ya karşı siyasi, askeri ve jeopolitik gücünü daha etkin bir şekilde kullanmalı, barışa giden yolu diplomaside aramalıdır.
Özellikle Doğu Akdeniz’de İsrail-GKRY-Yunanistan İttifakına karşı aynı milli çıkarları, tarihi ve kültürel değerleri paylaşan Mısır, Lübnan ve Suriye ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalamak için etkin diplomatik girişimlerde bulunmalıdır. Aksi halde Doğu Akdeniz ve Libya’da siyasi ve askeri sorunlarla dolu, geri dönüşü zor ve zafere ulaşma olasılığı oldukça şüpheli olan bir karanlık tünele girmek zorunda kalacaktır.
Hülya Karabağlı - Medyafaresi.com Özel Haber