Ataköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi 2. Kademe Açılış Töre'ninde konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’de görülen Covid-19 vakalarının yüzde 50’sinin İstanbul’da yaşandığını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine bakılarak İstanbul’da 2-3 haftalık kapanmanın şart olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Bilim Danışma Kurulu'muzun özellikle salgının hızını düşürmek, ve özellikle bulaştırılıcı bu sürecin çok hızlı ilerlediği, bu dönemin radikal bir şekilde kontrol etmek adına, 2-3 haftalık bir kapanmanın ve özellikle bu sürecin ardından da takibin, güçlü bir takip sisteminin, yani filyasyon ve bu vesile ile de kontrollü bir açılma döneminin başlatılmasının şart olduğunu bize önermektedir” dedi.
''Bilim Danışma Kurulu'muzun özellikle salgının hızını düşürmek, ve özellikle bulaştırılıcı bu sürecin çok hızlı ilerlediği, bu dönemin radikal bir şekilde kontrol etmek adına, 2-3 haftalık bir kapanmanın ve özellikle bu sürecin ardından da takibin, güçlü bir takip sisteminin, yani filyasyon ve bu vesile ile de kontrollü bir açılma döneminin başlatılmasının şart olduğunu bize önermektedir, Büyükşehir Belediyesi’nde kurduğumuz Bilim Kurulu.''
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, şehirdeki atık suyu toplayıp deşarj ederek karbon salınımını düşürecek ileri düzey biyolojik arıtma tesisin açılışını gerçekleştirdi. Bakırköy’deki Ataköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi 2’nci kademesinin açılışı için düzenlenen törende; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yanı sıra, İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu, İBB Genel Sekreteri Can Akın Cağlar, Başkan Danışmanı Murat Ongun, Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, CHP Milletvekilleri Emine Gülizar Emecan ile Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda İBB bürokratı hazır bulundu.
Törende konuşan Ekrem İmamoğlu, İstanbul için çevre ve su politikalarının çok kıymetli olduğunu söyledi. Özellikle son dönemlerde atılan adımlarla, yunusların, balıkların tekrar ziyaret ettiği bir Haliç olduğunu kaydeden İmamoğlu, “Kurbağlıdere’nin sonlandırılan çalışmalarıyla -çevre düzeni ve parkların çok daha nitelikle hale getirilmesiyle harika bir doğa parçasının İstanbul’umuzla buluştuğu bir bölgeye dönüşecek- orada da artık bırakın kokuyu balıklarla nasıl bir keyifli manzara verdiğini hep beraber yaşadık” ifadelerini kullandı.
"Doğru yatırımları destekleyeceğiz"
İmamoğlu, doğru gördükleri yatırımları destekleyeceklerini ama; yanlış gördükleri yatırımların da karşısında olduklarını şu cümlelerle anlattı:
“İSKİ’nin geçmişten bugüne yapmış olduğu ve bundan sonra da yapacağı doğru yatırımların elbette ki yanında ve o sistemin iyi bir şekilde işlemesi için çalışacağız. Ama yanlış olan bir yatırımın ya da tariflendiği yer ile yaratacağı tahribatlar ile yanlış tasarlanmış yatırımların da karşısındayız. Bu manada Haliç kıyısında büyük tahribata sebep olacağına inandığımız, neredeyse Haliç’in yaşamını tehdit edecek olan ve iptal ettiğimiz arıtma tesisinde, aslında ne kadar doğru karar verdiğimizi çok yakın zamanda, Haliç’in yakın çevresinde yapılacak olan yeşil alan yatırımlarıyla ve Haliç’in güzelleşmesi ile ne kadar doğru bir karar verdiğimizi çevre açısından sizinle paylaşmak istiyorum. Çok yakında daha çarpıcı şekliyle sizlere göstereceğiz. Zira işin maddi boyutu başka bir taraf.”
"Kanal İstanbul'un tamamıyla karşısındayız"
İmamoğlu, kent genelinde yaptıkları projelerde İstanbul’un kültür ve doğasına zarar vermemeyi öncelediklerini belirterek, “İSKİ’nin bu yatırımları çevre düzenini bozmadan, atıksu yönetiminden içme suyu yönetimine kadar, İSKİ’nin belki de damardan bütün alanlarını ilgilendiren; Kanal İstanbul gibi anlamsız ve çevreyi bertaraf edecek, heba edecek süreçlerin de tümüyle karşısında olduğumuzu ve bu mücadeleyi de en üst seviyede verdiğimiz de halkımızla tekrar paylaşmak istiyorum. Biz buraya İstanbul halkının çıkarlarını korumaya, İstanbul’un doğasını, maneviyatını, yaşamını ve tarihi varlıklarını korumaya gelmiş bir yönetimiz. Yani, doğruya da baş eğen, yanlışa da baş eğen bir yönetim değiliz. Doğruya saygı gösteren; ama yanlışa karşı da dimdik durup İstanbul’daki 20 milyon halkımızın çıkarlarını koruyan, hatta İstanbul’un geleceğini teminat altına almaya mesul olan bir yönetimiz. Bunun unutulmamasını istiyorum. Her şeye evet diyenlerin, her şeye boyun eğenlerin ülkemizin birçok konusunu ve sorununu nasıl büyük bir problem haline getirdiğini yakın günlerde aslında görmüş durumdayız” diye konuştu.
"Pandeminin ciddiyetini kimse görmezden gelemez"
Pandemi sürecinin tek başına maske ve mesafe ile tanımlanacak bir süreç olmadığını sözlerine ekleyen İmamoğlu, “Covid-19 süreci ne yazık ki ülkemizde ve İstanbul’da çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Hiç kimse bu konuda görmezden gelme ya da duymama konumuna ge-le-mez! Her birey de sorumlu, her birey sorumluluk içerisinde hayatını değiştirmek mecburiyetinde. Bizim gibi yöneticilerin de doğruları söyleme ve en doğru metotlarla tedbir almayı aksatmama konusunda hareket etme mecburiyeti var” dedi.
"İstanbul'da kontrol dışı süreç yaşıyoruz"
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre; hasta sayısının yüzde 50’sinin İstanbul’da görüldüğünü hatırlatan İmamoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"İstanbul’da gerçekten kontrol dışı bir süreç yaşıyoruz. Ben de bunu deneyimledim. Görüyoruz ve buradaki herkes farkında ki bu iş Mart, Nisan, Mayıs dönemindeki gibi değil. Çünkü, çok yakın çevremizde çember gittikçe daralıyor ve herkesin hastalandığını görüyoruz. Salgının yedinci ayına geldik. Her geçen gün artan bu sayıyla hastanelerde yoğunluk oluştuğunu, hasta yatak sayısı konusunda bazı hastanelerde artık zorlanıldığını hep birlikte yaşıyoruz. Bunu yaşıyoruz dememin sebebi; biz yöneticiler olarak yakın çevremizdeki insanların her türlü talep ve sorunlarını dinlerken bunu deneyimliyoruz. Yer bulma konusundaki sorunlara varıncaya kadar.”
"Açıklanan rakamlara halk itibar etmiyor"
Salgın gibi seferberlik gerektiren ortamlarda, herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini belirten İmamoğlu, “Hep beraber ortak akılla çalışmak zorundayız” dedi. İmamoğlu şöyle devam etti:
“Nüfusu İstanbul’dan az olan Avrupa ülkelerinden daha az sayı açıklamak salgınla mücadelede ne anlama geldiğini açıkçası ben anlayabilmiş değilim. Bu sayı açıklamaktaki, 'toplumun gerçekleri konuşmuyorsunuz' anlamındaki intibaının oluşmasına katkı sunan bazı yetkililerin bu tavrını ben anlayabilmiş değilim, çözemiyorum bir türlü. Madem biz nüfusu 10 milyonu bile aşmayan bir kısım ülkelerden, 83 milyonluk ülke olarak, çok daha iyi durumdaysak dünyanın gelip bunu incelemesi, bizi alkışlaması ve bizim de bunu bütün dünyaya insanlık adına anlatmamız gerekir. Eğer bu açıklamalar bu sayılar doğru değilse, ben bir faydasını çözemiyorum. Bir çözen varsa anlatsın ve ben de alkışlayayım. Düşünün, 11 milyonluk Belçika’da bile bizdeki vaka veya ölüm sayısı 2-3 kat az ise gerçekten bunu bütün dünyaya insanlık namına öğretelim, anlatalım. Ama eğer açıklamalarda bir yanlış varsa bunun da anlamlı olmadığını, bu anlamda milletimizin yanlış bilgilerle yanıltmanın doğru olmadığının da altını çizmek zorundayım.”
Mart’tan beri akılla ve bilimle hareket etme konusunda doğru yönlendirilmek için, Bilim Danışma Kurulu’nu kurduklarını ifade eden İmamoğlu, “Her daim onların ortaya koyduğu fikirleri alarak uygulamalarımıza ekledik. Ben İstanbul adına konuşmak zorundayım. Madem işin yarısı İstanbul’da, madem Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği hususlarla ancak süreci teminat altına alabiliriz, o zaman benim de bu anlamda bütün doğruları bütün vatandaşlarımızla ve yetkilileri uyararak paylaşmak zorunluluğum var” dedi.
"Bilim kruulu bize 2-3 haftalık kapanmayı önerdi"
Dünya Sağlık Örgütü’nün kapanma ve açılma şartlarının belli olduğunu ve bunun da İstanbul’da uygulamanın şart hale geldiğinin altını çizen İmamoğlu, sözlerine şöyle sürdürdü:
“İki adet açılma kriteri var Dünya Sağlık Örgütü’nün. En az 14 gün boyunca birincisi şu; en az 14 gün boyunca test sayısı artacak, ama vaka sayısı da azalacak ki açılma olsun. İkincisi; en az 14 gün boyunca ölüm sayıları azalacak ve sağlık personeli hastalanması da azalacak ki açılma olsun. Bu, Dünya Sağlık Örgütü’nün söylediği. Özellikle İstanbul’umuzun şu anki verilerine baktığımızda, bu iki kriteri de önümüze koyduğumuzda, kesinlikle bir kapanmanın şartlılığı ortadadır; çok net. Bunu buradan, bütün yetkililerle, bütün İstanbul halkımızla paylaşmak zorundayım. Bilim Danışma Kurulu'muzun özellikle salgının hızını düşürmek, ve özellikle bulaştırılıcı bu sürecin çok hızlı ilerlediği, bu dönemin radikal bir şekilde kontrol etmek adına, 2-3 haftalık bir kapanmanın ve özellikle bu sürecin ardından da takibin, güçlü bir takip sisteminin, yani filyasyon ve bu vesile ile de kontrollü bir açılma döneminin başlatılmasının şart olduğunu bize önermektedir, Büyükşehir Belediyesi’nde kurduğumuz Bilim Kurulu. Yani, tekrar ifade ediyorum. 2-3 haftalık bir kapanmayı bize öneriyorlar ve ardından da güçlü bir takip, filyasyon dönemiyle beraber kontrollü bir açılma dönemini İstanbul’umuza öneriyorlar. Bunun için şunu söyleyelim. Verilerimizin, Nisan- Mayıs’tan çok daha ileride olduğunu altını tekrar kalın bir şekilde çizelim. Bunu 2-3 haftalık bir kapatmayla bulaşıyı azaltma ve tekrar kontrollü özellikle kontrolü sağlamada bir imkan yaratacaksa, İstanbul için kapanmanın böylesi bir düzelmeyi ortaya koyacağını bilim bize ifade ediyorsa, bunda direnmemenin bunu özellikle devletimizin yetkili kurulların, hükümetin değerli yetkililerinin değerlendirmesi ve İstanbul’a dair bu konuda çok hızlı hareket etmemiz gerektiğinin altını çizelim.”
"Vaka ve ölüm sayısını aşağı çekmek zorundayız"
Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunu ve 2-3 haftalık kapanma ile vaka ve vefat sayılarının aşağıya çekilebileceğini belirten İmamoğlu, “2-3 hafta fedakarlıkla yani şöyle tırmanmakta olan hasta sayısı ve vefat sayısını bir şekilde aşağıya indirmek zorundayız. Bakın, Nisan – Mayıs dönemindeki yaza giden bir dönem içinde de değiliz. Daha soğuk bir döneme giden bir dönemin başındayız. Kasım ayındayız. Dolayısıyla bilim insanlarını, hekimleri, doktorları dinlediğimde, benim de öngörüleri aldığımda benim de bu uyarıya yapma zorunluluğum ortaya çıkıyor” dedi.
"En önemli takip sistemi İstanbulkart'tır"
İmamoğlu, pandemi sürecinde çok defa insanların dışarıya çıkışlarındaki en önemli takip sisteminin milyonlarca kullanıcısı olan İstanbulkart olduğunu, bundan dolayı da hasta verilerini talep etmelerine rağmen kendilerine bu bilgilerin verilmediğini söyledi. İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Bize hasta verilerin verin ve biz bu hasta verileri üzerinden İstanbulkart kullanıcılarını engelleyelim. Otobüse geldiğinde o hasta, otobüs kartını kullandığında alarm yanacak, uyarıyı yapacak ve biz, vatandaş hakkında gerekli işlemleri başlatacağız. Ya bize ısrarla tek bir hasta verisi verilmedi. Ben bunu anlayabilmiş değilim. Bu talebimizi haksız bulan hiçbir devlet yetkilisine de rastlamadım. Madam haklıyız, bize hasta verisini niçin vermezsiniz. Anlayabilmiş değilim. Yani, yapılıyor; bize binen yolcuların sayısını biz göndereceğiz, bindikten sonra takip edilecek. Yahu hasta, araçlara bindikten sonra takip etsen ne olacak, bulaştıktan sonra onu bulsan ne olacak, bulmasan ne olacak? Bu tür sebepsiz yere uzatılan yanlış uygulamaları gidermeliyiz.”
""Açıklanan ölüm sayıları birbiriyle örtüşmüyor"
İstanbul ile ilgili gerçeklerin neden paylaşılmadığını ve açıklanan rakamların da birbiri ile örtüşmediğini ifade eden İmamoğlu, “Yani bu gerçeği niye söylemiyoruz, neden paylaşmıyoruz anlamış değilim” dedi. Paylaşılan bilgilerin doğru olması gerektiğinin altını çizen İmamoğlu, sözlerini şöyle bitirdi:
“Bugün İstanbul’da bize sağlık kurumlarının kendi notuyla, ‘bulaşıcı hastalık’ diye gönderilen vefat sayılarımıza baktığımızda, son bir hafta için özellikle konuşuyorum, Türkiye için açıklanan vefat sayısının elli kadar fazlası sadece İstanbul’da var. Bu kadar net. Yani bu sayının bu şekilde açıklanmasıyla ilgili bir geçerli durum ya da bize yanlış bir bilgi sağlık kuruluşları tarafından Mezarlıklar Müdürlüğü’ne geliyorsa bunu gidersinler, doğruyu biz de görelim. Mutlu oluruz. Yani, pandemiden az insan vefat ediyorsa ben mutlu olurum. O bakımdan bu doğruların vatandaşlarımızla paylaşılması ve aynı zamanda bu doğrularla gerçekler üzerinden gerekli tedbirlerin ciddiyetle almak zorunda olduğumuzu ben hayatımızın ve yaşamımızın azalarak normalleşmesine dönük açıklamakla yükümlü makamda durduğum için bu doğruları sizlerle ve vatandaşlarımızla paylaşmayı bir görev biliyorum.”
Ekrem İmamoğlu’ndan önce konuşan İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu da kentin artan su ihtiyacı üzerine çalıştıklarını belirterek ilk etabı 2010 yılında hizmete açılan tesisle ilgili bilgiler paylaştı. Mermutlu, “Ataköy 1 Tesisi ile, İstanbul’un Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar, Başakşehir, Küçükçekmece ve Sultangazi ilçelerinden yaklaşık 1 milyon 400 bin nüfusun atık suları bu tesisimizde toplanmakta ve arıtılmaktadır. Ancak, İstanbul’da artan nüfus sebebiyle tesisin 2. Kademesi inşaası zorunluluğu doğmuştur. 2. Kademe tesis ile toplam artıma kapasitemiz 240 bin metreküp artarak toplamda 600 bin metreküpe ulaşmış olacaktır” İfadelerini kullandı.
"Yedi ilçeye hizmet verecek"
Projenin hayata geçmesi ile Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar ilçelerinin tamamı, Başakşehir, Küçükçekmece, Sultangazi, Esenler ilçelerinin bir bölümünü kapsayacak bir şekilde çalışacak olan tesis 7 ilçeye hizmet vermiş olacak.
İş kapsamında mevcut debisi 360.000 m3/gün kapasiteli tesise ilave; 240.000 m3/gün kapasiteli 2’nci kademe tesis inşa edilerek toplam kapasite 600.000 m3/güne çıkarıldı. Nihai kapasitedeki tesis ise yaklaşık 2 milyon 400 bin eşdeğer nüfusa hizmet edecek olup mevcut tesiste yapılan revizyon imalatları ile arıtma tesisinin kalitesi de artırıldı.
Ayrıca 20.000 m3/gün kapasiteli MBR Prosesli Atık Su Geri Dönüşüm Tesisi inşa edilerek geri dönüştürülen atık sulardan peyzaj sulaması ve tesisin iç ihtiyacı olan kullanma suyu olarak da yararlanılıyor.