103 emekli amiral, "Tekkedeki amiral", "Montrö'nün tartışmaya açılması”, "Atatürk ilke ve devrimleri" konularında 4 Nisan'da, Türkiye'nin gündemine oturan bir açıklamaya imza attı. Emekli amirallerin böyle bir açıklama yapmasının sebebi ise art arda yaşanan gelişmelerdi.
Önce TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Montrö'yü tartışmaya açtı ve "Bir gün bir Cumhurbaşkanı gelip ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çekildim derse veya Montrö'yü tanımıyorum feshettim derse" sorusuna "Teknik olarak yapabilir" dedi. Sonra, subay ve astsubay yetiştiren Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokullarına giriş şartlarında yer alan “irticai faaliyetlere karışmamış olma” şartı kaldırıldı. Dahası Ankara'da bir tekkede "Cübbeli Amiral" gündem oldu. O isim ise Tuğgeneral Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı'ydı.
103 emekli amiral de tüm bu gelişmeler üzerine Montrö'nün, Atatürk ilke ve devrimlerinin önemine dikkat çeken bir açıklama yayımladı. Ancak açıklama, iktidar kanadı tarafından sistematik bir şekilde darbe bildirisi olarak lanse edildi. Ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. FETÖ kumpaslarında hapis yatan amiraller, Fethullahçıları hatırlatan bir şekilde sabah saatlerinde gözaltına alındı. Soruşturma neticisinde de iddianamenin dün itibarıyla tamamlandığı bildirildi.
"EMİR-KOMUTA VAR" İDDİASI: YARGILANAN AMİRALLER ÖLÜYOR!
Cumhuriyet savcıları Oktay Akkaya ve Veysel Kaçmaz tarafından yazılan iddianame 181 sayfadan oluştu. İddianamede 103 emekli asker sanık olarak yer alırken müştekilerin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı olduğu görüldü. Şikayetçilerin ise kimi yurttaşlar ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü olduğu ifade edildi. Emekli askerlerin, TCK'nin 316/1. Maddesi gereğince 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları talep edildi. İddianamede hukuki değerlendirme eksiklikleri ise dikkat çekti.
İddianamede dikkat çeken noktalardan biri, açıklamada ismi bulunan Raif Naldemir ve Orhun Özdemir hakkında verilen kovuşturmaya yer yok kararıydı. Çünkü Fethullahçıları andıran şekilde haklarında adli süreç başlatılan emekli amiral Naldemir ve Özdemir hayatını kaybetmişti.
İddianamede ayrıca emekli amirallerin darbe, muhtıra, bildiri ve benzeri olaylardan ilham alarak metni hazırladıkları, aralarında ise emir komuta zinciri olduğu öne sürüldü. Savcılar tarafından, söz konusu açıklamanın gece vakti yapılması da bu sebeplere bağlandı.
BAKANLIĞI YALANLAYAN TESUD BAŞKANI DA İDDİANAMEDE YER ALDI
Savcılar iddianameye, amiral olmayan ve açıklamada ismi bulunmayan bir kişiyi daha şüpheli olarak ekledi. O isim Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Genel Başkanı emekli Tuğgeneral Namık Kemal Çalışkan'dı. TESUD, Milli Savunma Bakanlığı'nın, "104 amiralin bildirisini kınadılar" açıklamasını reddederek, "Emekli amirallerin bildirisine yönelik herhangi bir kınama ifadesi kullanılmamıştır" demişti. Bunun üzerine Çalışkan ve yönetim kurulu üyeleri görevden alınmıştı. Yerine kayyum atanmıştı. Ve Çalışkan'ın evi sabah saatlerinde polis tarafından basılmış, kendisine ait telefon ve bilgisayar gibi dijitallere el konulmuştu.
İddianamede, Namık Kemal Çalışkan'a ait telefon numaralarının incelendiğinde herhangi bir suç unsuru veri kaydı görülmediği ifade edildi. Çalışkan ifadesinde, TESUD'un Montrö'nün önemine değindiği açıklamasının taslak metin olduğunu, 4 Nisan gecesi 22.40 sıralarında tamamen kendi iradeleri dışında sosyal medyada yer aldığını söyledi.
"AMİRALLERLE BİRLİKTE HAREKET ETTİLER" İDDİASI
İddianamenin devamında, TESUD'un, 37'nci kuruluş yıldönümü mesajında Montrö'nün önemine dikkat çekmeleri emekli amirallerin Montrö açıklamasın destek olarak yorumlandı ve "Namık Kemal Çalışkan'ın ise koordinesinde hazırlanan yukarıda bahsi geçen ikinci metin ile amiral bildirisi adı altındaki metne destek olduğu, şüphelinin diğer şüphelilerin eylemlerine iştirak ettiği, aynı amaç ve kasıt birlikteliğiyle muvazzaf askeri personeli bulunduğu derneğin başkanlığını da kullanarak harekete geçirmeye çalıştığı" denildi.
Ayrıca hem TESUD'un hem de emekli amirallerin açıklamalarının ortak bir iştirak olduğu ve "meşru iktidara karşı harekete geçmek üzere ve hükümetin görevlerini yapmasının kısmen veya tamamen engellenmesi amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde emir komuta dışında hareket edilmesini hedefledikleri" öne sürüldü.
İDDİANAMEDE HUKUKİ DEĞERLENDİRME YOK!
Konuyla ilgili konuştuğum FETÖ'nün Ergenekon kumpasının mağdur avukatlarından Hüseyin Ersöz, iddianamenin genel geçer değerlendirmelerle dolu olduğunu ve amirallerin açıklamasının basın özgürlüğü kapsamında yer aldığını ifade etti.
Ersöz şunları söyledi:
"Emekli amiraller bildirisine yönelik suçlama bir ifade hürriyeti sorunudur. Söz konusu basın açıklaması tamamıyla bir düşünce açıklamasından ibaret olup savcılığın iddianamede suç için anlaşma şeklinde bir suç ithamında bulunması hukuka aykırıdır. Öyle ki iddianame içeriğinde çoğunlukla genel geçer değerlendirmelerin yer aldığı, diğer yandan sanık savunmalarına önemli ölçüde yer verildiği, içerisinde hiçbir hukuki değerlendirme barındırmadığı, sadece Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin aslında bu soruşturmaya zemin oluşturmak amacıyla verdiği izlenimini uyandıran bir içtihadının olduğu gibi iddianameye alıntılandığı görülmektedir.
Bu durum söz konusu iddianamenin yürtülen soruşturma sürecinin siyasi yanını da gözler önüne sermektedir. Hali hazırda ifade hürriyeti, özgürlük hakkı, lekelenmeme hakkı ve seyahat özgürlüğü ihlali iddialarıyla yapılmış olan bireysel başvurular Anayasa Mahkemesi'nin önünde bulunmaktadır. 12 emekli amiral için yaptığımız bu bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi'nin, ifade hürriyetinin de ihlal edildiğini göz önüne alarak öncelikli bir inceleme yapması ve bu konuyla ilgili olarak yargılama süreci başlamadan ya da yargılama süreci neticelenmeden bir karar vermesi gerekmektedir.
Diğer yandan söz konusu yargılama Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacaktır. Bu yargılama sürecinde de daha ilk celsede sanık savunmaları alındıktan hemen sonra emekli amiraller hakkında bir beraat kararı verilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun bir yaklaşım olacaktır. Mahkeme heyetinin söz konusu iradeyi vicdan sahibi hukukçular olarak göstermesini bekliyoruz."
cumhuriyet