İşte o yazı..
Sevgili okurlarım, adına “Evlendirme programı” denilen gösterilerde toplum resmen aldatılıyor ve kandırılıyor.
Daha da önemlisi, toplumun manevi değerleri altüst ediliyor, insanlara karşı inanılmaz saygısızlık sergileniyor.
Bu programlar üç kanalda yayınlanıyor:
Show, Star ve atv.
Bunların tümü iktidarın yandaş kanalları.
Bir süre önce medyaya çok önemli bir haber düştü. Yayınlanan yeni bir kanun hükmünde kararname ile evlilik programları yasaklanmıştı. İnanmadım, hatta arkadaşlarla iddiaya girdik.
Bu üç kanala ve sunucu kadınlara reklam paraları oluk gibi akıyor. Hükümetin bu hortuma dur demesinin asla mümkün olmayacağını söyledim ve ne yazık ki haklı çıktım.
O sunucu kadınlar ki, günlük gelirleri ortalama 60 bin lira. Buradan yola çıkıp kanalların gelirini düşünün. Hükümetin gücü bu paraları kesmeye yetmez.
Efendim, bu iktidar “Muhafazakâr (!) imiş. Tamamen palavra. Eğer öyle olsaydı evlilik programlarını bir telefon emriyle iki dakikada sonlandırırdı.
Türkiye'nin dört bir yanından Başbakanlık ve RTÜK dahil bütün ilgili kurumlara bu konuda her gün binlerce yazılı şikayet yağıyor ama bu durum hükümeti hiç mi hiç ırgalamıyor.
RTÜK yasası açıkça çiğnenirken RTÜK'ün AKP'li bir üyesi, dünkü yandaş Akit gazetesine itirafta bulunmuştu:
“Bu programlar uzun süre devam edemez. Er geç yasaklanacak!..”
Ne zaman yasaklanacak, şimdi niçin duruyorsunuz, milletin daha fazla sömürülmesine ve kandırılmasına nasıl göz yumuyorsunuz?
* * *
Bu programların tamamı yutturmaca. Önceden yazılan senaryolar oynanıyor.
Her programın, oraya güya evlenmek (!) için gelmiş olan kadınlı erkekli paralı askerleri var. Yıllardır orada oturuyorlar! Onların her birine rolleri karşılığında maaş ödeniyor.
Zavallı figüranlar orada saf saf otururken, başrol oyuncuları malı götürüyor!
Herkes birbirine ya beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle aşık oluyor, ya da karşılıklı hakaretler, sinkaflı küfürler ve hatta yumruklaşmalar birbirini izliyor.
Tamamı senaryo!
İlgi çeksin diye evlenme adayı (!) Roman kızlar getirilip sunucularla ve diğer adaylarla birlikte göbek attırılıyor. Bir de İranlılar, Ruslar ve Afrikalılar!
* * *
Programlara katılanların çoğu bir baltaya sap olamamış, eğitimsiz, mutsuz, boşanmış ve çocuklu tiplerden oluşuyor.
Yine pek çoğu zavallı, gariban, üşütük, işsiz güçsüz, ruhsal bozukluğu olan sorunlu tipler.
Son kullanma tarihleri doluncaya kadar programda kalıp beleş otelde yatıp kalkıyorlar.
Hiç kimsenin evlenmeye falan niyeti yok. Amaçları ekranda suratlarının görünmesi, umutları bu sayede dizilerde falan figüranlık bulabilmek.
Bazıları üç yıldan bu yana programda! Kendilerini sunucu kadınlara beğendirmeyi başardıkları takdirde açıktan maaşa bağlanıyorlar.
Bir de dünyadan haberi olmayan saf vatandaşlar var. Onlar iyi niyetle ve evlenmek amacıyla geliyor. Ancak saf oldukları ortaya çıkınca onları işletmeye başlıyorlar.
İşte Müjdat Hanım, Şenol Bey gibilere yaşattıkları! Karşılarına program ekibi tarafından bulunan seçmece, fırlama tipler oturtuluyor ve haftalar sürecek gırgır şamata, işletme faslı başlatılıyor. İnsanlar ekranda rezil ediliyor.
* * *
Sergilenen bazı pespayelikleri görünce inanamıyorum, tüylerim diken diken oluyor…
Bazı babalar veya analar hiç utanmadan kızlarını programa getirip erkek adayların karşısına oturtuyor. Erkek istiyorlar!
Senaryo gereği sahneye konulan sahte aşklar (!) artık seyirciyi usandırıyor.
Taraflar arasında günlerce sürecek olan kavgalar çıkıyor, bu olaya anaları babaları da ya stüdyoya gelerek, ya da telefonla bağlanarak katılıyor.
İzledikçe düşünüyorum, acaba bu insanlar onurlarını, haysiyetlerini bu kadar mı yitirmiş!
* * *
Ekipler ve sunucu kadınlar, katılanlara senaryoyu veriyor:
“Sen şimdi falancaya âşık olacaksın, aranızda kavga çıkacak… Çok ağlayacaksın, iyi rol keseceksin!”
O sahte ağlama sahnelerini yerine getirmek zor iş. Suratlarını elleriyle gizleyip ağlar gibi yapmak zorunda kalıyorlar.
“Sen güzel bir arabesk söyleyeceksin, üç gün sonra barışıp sonra tekrar ayrılacaksınız!”
Başrol oyuncuları maaşlı memur, parayla bağlanmışlar. Ne yapsınlar, kurgu belli. Ağla deyince ağlıyorlar, âşık ol deyince oluyorlar, bitti deyince aşklarını bitiriyorlar!
İnsanların onuru paspas gibi çiğneniyor.
* * *
Bir cahil anne düşünün, kızını programa getirmiş. Kıza her gün en az iki talip geliyor ve anne her gelenle pazarlık başlatıyor:
“Ben evlendiğimde balayına gidemedim. Eğer kızımla evlenirsen balayına beni de götürür müsün? Bizim aile sekiz kişi. Evde hep beraber yaşar mıyız?”
Kendilerine gelen taliplere stüdyodaki adayların genelde ilk soruları:
“Burcun ne? Yemek yapmayı bilir misin, kıskanç mısın?”
20 yaşındaki genç, 30 yaşındaki dul kadına talip olarak geliyor.
Utanç manzaralarının bini bir paraya gidiyor.
* * *
Sevgili okurlarım, bu evlendirme rezaletlerini fırsat bulunca mutlaka izleyin, yüzünüz kızaracak ve utanacaksınız. Ama lütfen şunları bilerek izleyin:
Baştan sona kurgu… Sahte aşklar, sahte ağlama ve kavga numaraları…
Yazılan senaryolar, stüdyodaki figüranlar ve maaşa bağlanmış başrol oyuncuları… Olmayan tek şey evlilik!
Toplumun bütün manevi değerleri ayaklar altında ezilirken o düzmece programları hazırlayanlar, sunucu kadınlar dahil parayı kamyonla götürüyor.
Hiç kuşkum yok, bu “Muhafazakâr (!)” hükümetin bu konuda herhangi bir önlem alması mümkün değildir.
Almaya kalkışsa bile atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş, paracıklar yerini bulmuş ve geriye utanç kalmıştır!
Emin Çölaşan / Sözcü