Çölaşan, "Sadece İstanbul değil, ülkemizin her yeri yağmalanıyor, peşkeş çekiliyor. Bu yağma ve peşkeş sürecinde çeşitli ülkelerden gelip ülkemize çöreklenen milyonlarca kişi başımıza dert oldu.
Bunların çoğu kendi ülkelerinde çulsuz, gariban tipler… Afrika ülkeleri… Somali, Nijerya, Çad, Uganda, Senegal, Libya… Ortadoğu ülkeleri… Başta Suriye olmak üzere İran, Irak, Afganistan ve Asya'daki Türkî cumhuriyetler. Bunların zenginleri İstanbul'a çöreklendiler, konutlar ve iş yerleri ve dükkanlar aldılar… İstanbul'un özellikle Eyüp, Fatih, Esenyurt gibi büyük ilçeleri şimdi bunların işgali altında" diye yazdı.
Emin Çölaşan'ın Sözcü'deki yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, burada 29 Kasım 2020 günü çıkan yazımın başlığı “Allah'ın Gazabına Uğrasınlar” idi.
Recep Bey İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman, 1995 yılında bir belediye kitabının kendi yazdığı önsözünden ve bununla bağlantılı bir olaydan söz etmiştim.
Recep Bey taa o zaman, önsözünü yazdığı kitapta İstanbul'un her açıdan istilaya uğramış olduğundan söz ediyor ve şöyle diyordu:
“…Bu güzel şehir korkunç bir yağmaya uğramış, tarihi ve tabii dokusu, dili, kültürü ve gelenekleriyle birlikte yok olmaya yüz tutmuştur…”
Geçmişte doğruları görüyor ve söylüyormuş.
Adı “İstanbul Risaleleri” olan aynı kitabın ilerleyen sayfalarında bir olay anlatılıyordu.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiği gün sokakları gezerken Ayasofya önlerinde bir inilti duyuyor. Yanına gidince adamı huzuruna çıkarıyorlar. Perişan bir keşiş görüyor, başına ne geldiğini soruyor.
Keşiş kuşatma sırasında fala baktığını, İmparator Konstantin'in kendisinden remil atmasını (bir çeşit fal bakmasını) istediğini söylüyor.
Remilde İstanbul'un Türkler tarafından ele geçirileceğini söyleyince imparator kendisine çok kızıyor ve hapis cezası veriyor.
Keşiş Fatih'e şöyle diyor:
‘İşte şimdi yanınızdayım. Demek ki falım doğru imiş.'
Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağı konusunda remil atmasını ve doğruyu söylerse ödül vereceğini söylüyor. Keşiş remil atıyor ve şöyle diyor:
‘İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak. Ancak öyle bir zaman gelecek ki, elinizdeki emlâk ve arazi azalacak. Bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.
Bu falın bildirdiği neticeden üzülen Fatih ellerini kaldırıyor:
‘İstanbul'da edindiği yerleri yabancılara satanlar Allah'ın gazabına uğrasınlar' diye beddua ediyor.
Bu bölümleri önsözü Recep Bey tarafından yazılmış olan belediye kitabından aynen almış ve “Günümüzde de İstanbul'u yağma edenler, buna göz yumanlar, edindiği yerleri yabancılara satanlar da Allah'ın gazabına uğrasın” demiştim.
Anlayan anladı!
Sevgili okurlarım, bu 18 yıllık iktidar süresinin her gününde Recep Bey var.
Ama ne yazık ki İstanbul yabancılar tarafından yağma edildi ve edilmesi devam ediyor.
Sadece İstanbul değil, ülkemizin her yeri yağmalanıyor, peşkeş çekiliyor.
Bu yağma ve peşkeş sürecinde çeşitli ülkelerden gelip ülkemize çöreklenen milyonlarca kişi başımıza dert oldu.
Bunların çoğu kendi ülkelerinde çulsuz, gariban tipler…
Afrika ülkeleri…
Somali, Nijerya, Çad, Uganda, Senegal, Libya…
Ortadoğu ülkeleri…
Başta Suriye olmak üzere İran, Irak, Afganistan ve Asya'daki Türkî cumhuriyetler.
Bunların zenginleri İstanbul'a çöreklendiler, konutlar ve iş yerleri ve dükkanlar aldılar…
İstanbul'un özellikle Eyüp, Fatih, Esenyurt gibi büyük ilçeleri şimdi bunların işgali altında…
Her ülkenin gettoları kuruldu.
İşsiz güçsüz milyonlarca yabancı derseniz, İstanbul bunları ağırlama merkezine dönüştü.
Hemen her türlü suç bunlarda…
Bazen aralarında kapışıyorlar. Polisiye olaylarda rekor bu yabancılarda.
Belli yerlerde mülklerin çoğunu ele geçirdiler.
Bazı yerlerde bunların nüfusu Türk nüfusunu aştı.
Dükkanlar açıyorlar, isimler ve tabelalar tamamen Arapça!
İstanbul'u yönetenler bunlara göz yumuyor.
İstanbul gözlerimizin önünde yeni bir Arabistan oldu.
Kendi kafeleri, restoranları, kuaförleri, çarşıları, camileri, düğün salonları ve kiliseleri bile açıldı.
Ortadoğu ve Arap kültürü egemen kılındı.
Üstelik milyonlarca kişiden oluşan bu dev kitleye devletin bütün hizmetleri parasız.
Hastaneler beleş, okullar beleş. Çoğu da ayrıca gıda yardımı alıyor.
Bizi yönetmekte olanlar ise vaziyete şimdi yavaş yavaş uyanmaya başladı ve bazı yerleşim birimlerine ikamet sınırlaması getirildi.
Ama geçmiş olsun bayım, olan oldu. Bu saatten sonra istediğiniz önlemi alın, hiçbir şey değişmez.
Ne demişti keşiş Recep Bey'in kitabında!..
“Öyle bir zaman gelecek ki elinizdeki emlâk ve arazi azalacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak. (Çıktı bile!)
Ne demişti Fatih!
“İstanbul'da edindiği yerleri yabancılara satanlar Allah'ın gazabına uğrasın.”
Fatih bugün yaşıyor ve şu olanları görüyor olsaydı acaba “Satanlar gibi, satılmasına göz yumanlar da Allah'ın gazabına uğrasın” der miydi!
Yok canım, bence tam tersini söylerdi!
“Parayı veren düdüğü çalar. Siz Allah'ın gazabını falan boş verin evlâtlarım, dünyalığınızı kurtarmaya bakın. Allah'ın gazabı üzerinizde olsa bile peşkeşleri ve satışları devam ettirin.”
Hey gidi Recep Bey hey!..
Geçmişte doğruları görüyormuş da, sonra dağıtmış!..