işte o röportaj:
Genç yaşta ünlendiniz. ‘Canısı’ olarak kaldınız akıllarda...
15 yaşında başladım çalışmaya. Mahsun’un (Kırmızıgül) ‘Sevdalıyım’ klibinde 18 yaşındaydım. O zaman ismim bilinmiyordu, yabancı manken zannediyorlardı beni sarışın olduğum için. ‘Canısı’yı çektiğimde 19 yaşındaydım. ‘Canısı’ benim için özeldir. O dönem şarkısı patlamıştı. Rahmetli İbrahim Erkal’ın. Önce televizyon filmi yapıldı, reyting rekoru kırdı o dönemde. O reytingle dizisi yapıldı. O da çok izlendi.
Uzun zamandır ekranlarda göremiyoruz sizi...
Ekranda şimdilik yokum ama tiyatroya devam. ‘Marko Paşa Müzikali’ndeyim. Sanırım tiyatro hayatta her şeyden daha özel. Doyurucu ve gerçek sanatı yaşatıyor. Beni ruhen mutlu eden, tatmin eden bir iş. Televizyona gelince... Yoğun bir iş temposundan sonra aniden büyük bir ara verdim. Zaten evlenir evlenmez kızıma hamile kaldım. Çocuğum kendi elimde büyüsün istedim. Birlikte büyüdük hatta. O aradan sonra düzgün bir işte olayım istedim. Seçici oldum hep.
Seçicilikten kastınız nedir?
Benim için önemli olan senaryonun beni heyecanlandırması, kendimi içinde görebilmek. Bu kadar ara verdikten sonra güzel bir proje, iyi bir ekip olsun istiyorum. Bazen ekip olmuyor, bazen istediğim kanal olmuyor. Ama özlemim devam ediyor, televizyonda var olmak istiyorum.
Tiyatro aşkı nasıl gidiyor peki?
Okul gibi benim için. Sadece para kazanmak değil benim için tiyatro. Oradan çok besleniyorum, bilgi anlamında, oyunculuk anlamında. Gözlemler yapıyorum. Konservatuarlı değilim, alaylıyım ama öğreniyorum. Ve öğreneceğim çok şey var. Yavaş yavaş teklifler gelmeye başladı. Televizyon programları, diziler, filmler...
Nasıl bir filmde yer almak istersiniz?
İyi bir dramda oynamayı istiyorum. Tiyatroda hep komedi yaptım ama sinema filmi hiç olmadı. Olursa, ağır bir dram filminde oynamak istiyorum. Mesela ‘Ayla’da olmayı çok isterdim. Çok özendiğim bir film. Şener Şen’in ‘Yol Ayrımı’nda olmayı yüzde yüz isterdim. Cem Yılmaz’ı mesela çok eleştirdiler, özellikle gittim sinemada seyrettim. Nedir bu kadar ağır eleştirdikleri bilmiyorum. Evet, muhteşem, ‘Ayla’ gibi vaovv değil ama kötü de değil.
Sadece oyunculukla bir yerlere gelinemiyor, soyunmadan, birine laf atmadan, polemiğe girmeden bir yerlere gelinmiyor diyenler var...
Bugüne kadar hiç soyunmadım. Sevişme sahnem de yok. Bugün hâlâ iş yapabiliyorsam, demek ki bununla ilgilisi yok. Tercih meselesi. İlla tiyatroda sevişilmesi, öpüşülmesi lazım diyenlerden değilim. Yani, evet kurallarım var. Sevişme sahnesinde yer almam.
Türkan Şoray kuralları mı?
Estağfurullah. Duruşumla alakalı, bu tür sahneleri yapmıyorum çünkü tercih etmiyorum.
BİR EBRU GÜNDEŞ OLMADIĞIMIZ KESİN
Bir ara single çıkardınız. Güveniyor musunuz sesinize?
Ses çalıştıkça güzelleşiyor. Yılların geçmesi, tecrübe lazım. Demet Akalın’ın, Hülya Avşar’ın, Gülben Ergen’in ilk parçasını açın dinleyin mesela. Mukayese edin. Şimdiki halleriyle dağlar kadar fark var. Evet, doğuştan bir Ebru Gündeş olmadığımız kesin zaten.
Yeni nesil oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
Başarılı genç kızlar ve erkekler var, beğenmediklerim de var. Beğeni göreceli. Modellikten oyunculuğa geçtiğimde de bunu söyledim. Önemli olan insanın kendini geliştirmesi, bir şeyler yapmaya çabalaması. Şu ara büyük bir yelpaze var sektörde, bizim zamanımızda bu kadar yoktu. Oyuncuları sayabiliyordunuz yani. Şimdi farklı, bazen çok beğendiniz bir dizi oyuncusunun adını bile bilmiyorsunuz, oynadığı karakteri biliyorsunuz. “Ayyy adı aklıma bir türlü gelmiyor” dediğim bir sürü oyuncu var.
Çok da iyi kazanıyorlar, siz o dönem kazanabiliyor muydunuz?
Bir tek başrol oyuncusu iyi kazanıyor. Teknik ekip var, yan kadro var. Figüranlar, asistanlar var. O yüzden adaletsiz olduğunu düşünüyorum uzun dizi sürelerinin.
Magazin gündeminde hiç olmadınız. Oysa çok güzel, beğenilen kadınsınız.
Alkol kullanmadığım için öyle bir hayatım olmadı. O tür görüntüler vermedim. Şimdi biraz da internetle her şey görünür oldu. Sosyal medyada sizi beğendi mi beğenmedi mi... Instagram’da binlerce takipçim var. İşle alakalı fotoğrafım ile sıradan bir selfie’min altındaki beğeniye bakıyorum, böyle fark olamaz. Bu neyin kıskançlığı? O beğeniyi yapsa ödül mü alacağım, diva mı olacağım? Veya yapmasa yok mu olacağım? Ben aksine insanların işlerini desteklerim, beğeni, yorum yaparım. Anlayamıyorum.
Var mı sektörden, eski günlerden görüştüğünüz arkadaşlarınız?
Nefise Karatay’ı çok severim. Güzel bir hayat kurdu çocuğuyla, eşiyle. Ebru Destan da güzel işler yapıyor, görüyorum. Birçok kişi var.
FELÇ OLDUM VE HAYATA BAKIŞIM DEĞİŞTİ
Ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız bir süre önce. Ağır bir travma mıydı?
Büyük bir travmaydı. İki saat geç kalınsa ölümle sonuçlanabilecek bir durumdu. Sonrasında sağ tarafım tamamen felç oldu. Kolay atlatılabilecek bir şey değildi. Ama krizi iyi yönettiğimi düşünüyorum. İyimserimdir ama korkularım, endişelerim vardır. O yönümü törpülemeye çalıştım. Benim sınavım da bu dedim. Çünkü hayatımda çok şeyi değiştirdi. Yüzde 50 değiştim. “Kendine gel, silkelen ve devam et” dendi sanki bana.
Ne kadar sürdü felç hali?
Birkaç ay sürdü, geçici bir felçti. İlaç tedavisi, fizik tedavi, alkol ve sigara kullanmıyor oluşum, yaşım ve genetik faktörler hızlı iyileşmemi sağladı.
Emre Kınay ile evli miydiniz o süreçte?
O dönem ayrıydık.
Kızınız Duru ile ikiz gibisiniz, o da çok güzel... İletişiminiz nasıl?
Çok yoğun. Birbiriyle her şeyini paylaşabilen bir anne-kızız. 14 yaşında artık. Fazla düşkünüm kızıma, her şeyi konuşurum küçüklüğünden beri. O da her şeyi sorar, öğrenmeye çalışır. O yüzden ne ben sıkılıyorum ne o.
Var mı oyunculuk hayali?
Bu seneye kadar yoktu ama şimdilerde “İlgilenebilirim” laflarını duymaya başladım. Ayrıca babasının kurduğu Duru Tiyatro var zaten, istediği zaman tiyatro yapabilir. Sanata çok düşkün. Müziğe inanılmaz ilgisi var.
Doğar doğmaz tiyatrosu olan tek çocuk herhalde?
Evet, kendisine ait tiyatrosu olan tek çocuk. Gerçi şu ara aklında doktor olmak var. Sonrasında neye yönelir bilmiyorum. Önümüzdeki sene lise sınavı var.
Boşanma sürecinizden etkilendi mi?
Hiç sıkıntı yaşamadı, uzmanlardan da destek aldık. Çok da faydasını gördük. Önemli olan ayrıldıktan sonra anlaşabilmek, kavga etmemek, çocuğu etkilememek. Biz bunu başardık.
Şimdiki eşiniz Tolga Karakaş ile arası nasıl?
Allah’a çok şükür iyi. Tolga’nın da kızı var. Çocuklara nasıl hitap edeceğini iyi bilen bir
ZERRİN ÖZER'E KATILMIYORUM KENDİSİNİN ÇOCUĞU YOK GALİBA
Zerrin Özer, Posta’ya verdiği röportajında, “Kız çocukları evlenene kadar bakire olmalı” dedi. Bir kız çocuğu annesi olarak siz ne düşünüyorsunuz?
Neyi kastettiğini bilmiyorum. Çocuğu yok galiba Zerrin Hanım’ın. Kendisiyle tanışmıyorum ama sanatçı kişiliğini severim. Onun fikri, katılan katılır, katılmayan katılmaz. Ama ben katılmıyorum. Çocuklar büyüdüklerinde birer birey olur, kendi fikirlerini uygular. Duru da ne düşünürse onu yaşayacak. Ona bunu yapacaksın, şunu yapacaksın diye diretmelerde bulunursam kendini baskı altında hisseder.
Baskı dediniz de... Türkiye’de bir baskıdan, bir özgürlükten dem vuruluyor. Size göre nedir halimiz?
Hiçbir zaman sivri konuşmalar yapmadım. Siyaseti de sevmem. Sanatçıların bu tarz konulara girmesini doğru bulmuyorum. Şu var ki, ben fikirlerimi özgürce beyan edebiliyorum. Sosyal medyada söylemek istediklerimi söylüyorum. Ama küfretmeden, hakaret etmeden. Hakaret ederek ya da çirkin bir şekilde ifade ettiğinde iş amacını aşıyor. O zaman sadece çirkin cümleler ön plana çıkıyor. Aslında söylemek istediğin şey yok olup gidiyor. Benim için önemli olan işimi yapabiliyor olmak. Yapabildiğim sürece de mutlu olurum. Ülkemde beni mutsuz edecek şey, evden dışarı çıkamamak olabilir ancak.
Bir dönem gizli kamera görüntülerinizi çekmişlerdi. Başkası olsa bunu saklardı ama siz bu tacizi cesurca deşifre ettiniz...
Evet ve beni taciz eden o kişiyi yakalattım. Her kadın tacizcisini ifşa etmeli. Korkmamalı. Utanmamalı, bu kadının suçu değil. Tacizi yapanın utanması ve cezasını çekmesi lazım. Bu konuda günlerce yazabilirim bir anne olarak. Günlerce ağladığım, evde krize girdiğim zamanlar var. Ana haber bültenlerini seyretmekten nefret ediyorum. Elbette gündemi takip ediyorum ama tacizi, şiddeti görmek midemi bulandırıyor. O insanlara caydırıcı bir ceza verilmezse bu iş devam edecek. Çünkü, sadece içeriye atmak çözüm değil.
Neden?
Aynı ruh haliyle dışarı çıkacak. Tedavi görmüyor ki orada, hapis yatıyor çıkıyor. Rehabilite edilseler belki düzelme ihtimalleri olabilir.
Ne yapılmalı sizce?
Ciddi çözümler bulunması lazım ki korksunlar, o duyguyu bastırsınlar. Çünkü bu bir sapıklık. O yüzden en büyük caydırıcı cezayı istiyorum. Bu konuda idam istediğimi de söyledim, söylemeye de devam edeceğim. Çocuk tacizcilerine çocuk tecavüzcülerine, idam istiyorum. İdam olmazsa, hadım istiyorum. İkisinden birini yüzde yüz istiyorum. Hayattaki en büyük arzum bu.