Çalışkan'ın karşıdan mermi yağarken tanklarla örülen barikata doğru ilerlediği anın görüntüleri de ortaya çıktı.
Boğaziçi Köprüsü'nde darbeciler adeta bir katliama girişirken olay yerinde olan Emniyet Müdürü Çalışkan'ın yanında Aydınlık gazetesinden Mehmet Bozkurt'ta bulunuyordu. Bozkurt, o gece yaşananları yazdı.
İşte o anı anlatan izlenimden bazı bölümler...
BU İŞİ BURADA BİTİRECEĞİZ
Saat; gece yarısı 1 buçuk. Her gün yüzbinlerce aracın geçtiği köprüdeki gişeleri geçtik. Saat 23'ten itibaren uzaktan gördüğüm askerleri artık seçebiliyordum. Etrafımdaki kişiler, "Yeter ulan, yeter" diye bağırıyor. Kimi, "Siz bu vatanın evladı değil misiniz" diye haykırıyor. Giderek daha da eğiliyoruz. Yaklaşık 40-50 kişilik bir grubun içindeyim. Askerlerin olduğu yönden ateş açıldı.
Emniyet Müdürü Çalışkan'ı çevreleyen ekip ateş açmadan yere yatıyor. Herkes birbirinin üzerine uzanmış durumda. Hafifçe doğruluyor. Ateş devam ediyor. Cep telefonumla birkaç kare fotoğraf çekiyorum. Kısa bir süre sonra ateş kesildi. Sessizlik oldu. Yerde yatanlar doğrulmaya başladı. Mustafa Çalışkan'ın üzerinden kalkan polisleri gördüm. Tam o sırada biri "Yardım edin" dedi. Hemen iki adım önümdeki orta yaşlı biri sol kasığından vurulmuştu. Belindeki kemeri çıkararak bacağını sardı. Birkaç kişi onu kaldırmaya çalışırken birkaç adım gerisindeki sivil bir polis memurunun yerden kalkmadığı görüldü. Çalışkan ve diğer polisler hemen arkadaşlarının yanına geldi. O sırada tekrar ateş açıldı. Adeta kaos yaşanmaya başlandı. Bir yandan yaralı arkadaşlarına yardım eden, diğer yandan hem emniyet müdürünü hem de kendini korumaya çalışan polislerin üzerilerinden düşen teçhizatı vatandaşlar toplayıp teslim ediyordu. Yaralılar geriye doğru taşındı.
İleriye doğru ikinci bir hamle yapıldı. Özel harekat polisi Emniyet Müdürü Çalışkan'a bunun tehlikeli olduğunu ve canını tehlikeyi attığını söyledi. Çalışkan geri adım atmamaya kararlıydı. "Bu işi burada bitireceğiz" diye bağırıyordu. Koruma polisleri Emniyet Müdürü'nü adeta kolundan çekerek vazgeçirmeye çalıştı. Bu kez yine ateş açıldı. Yanımdaki cübbeli, sakallı, sarıklı bir adam ve elinde Türk bayrağı taşıyan başka bir adam ansızın başlayan ateş karşısında üstüme kapandı. Birlikte yere yattık. Hemen yanımızda ve Mustafa Çalışkan ve birkaç koruması. O sırada önümüzde olan biri, "Adam vuruldu. Yetişin! Vuruldu!" diye bağırmaya başladı. Yerde yatan kişiye doğru hamle yaptım. Üç dört metre önümdeki bu kişinin yüzünden oluk oluk kan akıyordu. Gözünden vurulmuştu. Hemen kaldırıldı ve oradan uzaklaştırıldı. O sırada çatışmanın içinde benden başka bir gazeteci yoktu. İnsanların ölümüne tanık oluyordum. Yerde oluk oluk bir akan kanın üzerinde yatan insanları gördükçe içim ürperdi...
TELSİZ SAVAŞLARI
Polis telsizinden ağır iş makineleriyle, kamyonlarla yolların kapatılması talimatı verildi. Tankların küçük araçları ezdiği yönünde bilgi veriliyordu. Aynı merkez telsizden üç emir verdi: Yerlerinizi terk etmeyeceksiniz, silah teslim etmeyeceksiniz, rastgele ateş etmeyeceksiniz. Gece yarısını on dakika geçmişti Mustafa Çalışkan telsizden, "Hiçbir arkadaşım bir adım geri atmayacak. Bu saate kadar yaptığınız hizmeti ben biliyorum. Hiçbir arkadaşımın bir santim geri adım atmayacağından da adım Mustafa Çalışkan kadar eminim. Tüm çalışma arkadaşlarımı Allah korusun. Herkese kolay gelsin" anonsunu geçti...
Biz bu satırları yazarken Anadolu Ajansı İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın koruma Münir Alkan'ın üzerinde çelik yelek olmasına rağmen uçaksavar mermisiyle göğsünden vurulup şehit düştüğünü duyurdu. Polis memuru Mehmet Önel'in de aynı yerde yaralandığının bilgisine haberde yer verilmişti."
hürriyet