MİT eski Müsteşarı Emre Taner, darbe komisyonunda MİT'in Fethullah Gülen'in yurt dışına çıkmadan önceki dönemde Gülen'e yönelik yoğun baskısı olduğunu anımsatarak, "Ümraniye'de kaldığı eve saat farkıyla girdik, dakika farkıyla girdik; yatağı sıcaktı ama kendisi yoktu çünkü içeriden, polisten haber vermişlerdi" dedi. Emre Taner, Kürt sorununun çözümü için ise "Şimdi, bugün için öyle bir noktaya gelindi ki 'Hadi gelin, oturun, konuşalım' diyecek noktada değilsiniz. Bir ortak akla ihtiyaç var" önerisinde bulundu.FETÖ/PDY Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda dinlenen MİT eski Müsteşarı Emre Taner'in komisyondaki önemli açıklamaları, tutanaklara şöyle yansıdı:
"(Fethullah Gülen yurt dışına gitmesine yönelik) Yani şimdi, orada 'Gitti, kaçtı' tabirleri arasına sıkışmamak lazım. MİT'in o dönemde Gülen'e dönük yoğun baskısı ve faaliyeti vardı hatta o dönemde ben İstanbul Bölge Başkanıydım çok iyi hatırlıyorum, Ümraniye'de kaldığı eve saat farkıyla girdik, dakika farkıyla girdik; yatağı sıcaktı ama kendisi yoktu çünkü içeriden haber vermişlerdi, polisten haber vermişlerdi. Şimdi, böyle bir noktada artık başına gelecekleri hesap ettiği için Türkiye'de kalmak istemedi. İstemedi ve gitti yani buna ister 'kaçma' deyin, ister 'gitme' deyin, normal pasaportla çıktı gitti. Öyle 'kaçırıldı' tabiri yanlış olur.
"MİT SİLAHLI KUVVETLER BÜNYESİNDE İSTİHBARAT YAPMAZ, MY 114-1(C) İSİMLİ BİR TALİMAT BUNU DURDURMUŞTUR"
(Silahlı kuvvetlerdekileri FETÖ'cü olduğu bilgisinin verilmemesi) 1992 yılından sonra MİT sivilleşme sürecine girmiştir doğal ve doğru olarak. 1992'de böyle bir sivilleşme sürecine geçiş FETÖ ile ilgili istihbarat zafiyetine neden olmuş algısı çıkıyor ortaya böyle bir şey yoktur. O teşkilatta 44 yıl çalışan biri olarak 66 yılına kadar olan süre içinin diyorum bir istihbari zafiyet olmamıştır. belki kaliteli bilgilerde zorluklar olmuştur ama askerin ve sivilin yönetmesinden başka bir tarz farkından başka hiçbir istihbari gerileme olmamıştır bize göre. Suçla arasına mesafe koyan ve bu suçu bir türlü yasalar çerçevesinde üstüne almayan bir örgütün ete kemiğe büründürülüp 'Şu albay, şu general, şu şudur.' diye bizim tarafımızdan seslendirilmesi mümkün değildir, biraz evvel onu ifade etmeye çalıştım. Stratejik anlamda bilgi toplayan bir Teşkilatız. Biz Fetullah Gülen'in devlette ciddi bir kadrolaşma içerisinde olacağını söylüyoruz, bundan sonrası ilgili kurum ve kuruluşların ve onun altındaki diğer güvenlik kuvvetlerinin işidir. Yani, biz her birlikte, nerede, ne oluyor, ne bitiyor… O noktaya bir daha temas etmek istiyorum: MİT Silahlı Kuvvetler bünyesinde istihbarat yapamaz; MY 114-1(C) isimli bir talimat bunu durdurmuştur.
"ORTAK AKLIN DEVREYE GİRMESİ LAZIM, BU HDP OLABİLİRDİ"
(Kürt meselesinin çözümü) Şimdi, bugün için öyle bir noktaya gelindi ki 'Hadi gelin, oturun, konuşalım.' diyecek noktada değilsiniz. Bir ortak akla ihtiyaç var. İnsanlar ölüyor. Şimdi burada ölüler sadece şehitler olarak alınıyor. Değil. Dağda da ölenler var. Çok miktarda insan ölüyor, bunlar korkunç yaralar var şu anda. Her ölünün ailesinden 4 kişi ertesi gün dağa çıkıyor. Sayın İlker Paşam bunu söyledi. Dağa çıkışları niye engelleyemiyorsunuz? Bu ölümler devam ettiği sürece dağa çıkışları engelleyemezsiniz. Ailesinden 10, 15 adam ölmüş, 20'si de dağda. Çocuklarının adını bilmeyen insanlar var. Şimdi böyle olunca bir defa ortak bir aklın, siyaset aklının devreye girmesi lazım bu, HDP olabilirdi, o kadarını ifade etmek istiyorum.
"ÇALIŞTIĞIM DÖNEMDE MİT'E FETÖ'NÜN SIZMASI SIFIRA YAKINDIR"
(FETÖ'nün MİT'e sızması) Dikkat ederseniz ben kendi çalıştığım dönem itibarıyla sorumluluk hissediyorum. Ben çalıştığım dönemde MİT'e FETÖ'nün sızması sıfıra yakındır. İsterseniz almazsınız, iyi incelerseniz almazsınız, ondan sonrasını bilemem, ondan sonrasını d aha sonraki yönetim cevaplayacaktır. Şimdi '70 kişi, 80 kişi MİT'ten FETÖ bağlantılı diye ayrıldı.' denildiği zaman yani yadırgamamak mümkün değildir. Geçmiş döneme ait değildir, belki 2, 3, 5 kişi olabilir, ona bir itirazımız yok ama son dönemde bu girmelerin daha rahat ve fazla olduğuna dair bir izlenim vardır, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. MİT devlet kurumları içerisinde FETÖ anlamında ve diğer yıkıcı örgütler anlamında en temiz kalmış örgüttür. Millî İstihbarat Teşkilatı bu ülkenin namusudur, onun başındaki Müsteşar da o teşkilatın namusudur. Eğer bu iki namus bir araya gelmezse, güven duygusu sağlanmaz.
"ÖRGÜT HUKUKSUZLUĞU KULLANIRKEN SİZ HUKUK İÇİNDE SINIRLI KALDIĞINIZDA AÇMAZ NOKTAYA GELİYORSUNUZ"
(MİT kanunu) Millî İstihbarat Teşkilatının yaptığı her şey yasalar içinde değerlendirilemez. Karanlık ve gri bölgeler vardır, siyah noktalar vardır, gizli servisler bunun için kurulur. Ahmet Necdet Sezer Bey, Değerli Cumhurbaşkanı hayattadır, bu konuyu defalarca kendisiyle konuştuk. Aldık, bir bilgiyi götürdük, koyduk önüne 'Çok dehşetli bilgi.' dediler, evet. Dedim ki: 'Sayın Cumhurbaşkanım, bu bilgi anlayışa göre yasa dışı çünkü biz yasa dışı dinleme yapıyoruz. Ne yapmam gerekir? Ankesör dinliyorum.' Hukuken dinleyemezsiniz. Örgüt hukuksuzluğu kullanırken siz hukuk içerisinde sınırlı kaldığınızda büsbütün açmaz bir noktaya geliyorsunuz. Yani, daldan dala geçiyorum ama çok önemli konular bunlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde Anayasa'sıyla Millî İstihbarat Teşkilatının görevlerini sınırlayan bir başka ülke yok, bunu bir biz yapmışız. MİT denetlenmesin.' demiyoruz, o dönemde de söyledik.
"'NEDEN CIA GİBİ ÇALIŞMIYORSUNUZ ' DİYE SORULUYOR, SİZ EVVEL Amerika OLUN"
Hep şu soru sorulmuştur: 'Neden CIA gibi çalışmıyorsunuz?' Ben de diyorum ki: 'Siz evvela Amerika olun, ondan sonra CIA'yı kuralım.' Şimdi, Amerika olmayan bir ülkede 'Niye CIA gibi çalışmıyorsunuz?' tabiri fevkalade sıkıntılı bir tabirdir. Hepsi birbirine bağlantılı Hadiseler. Siyasetinize, sosyolojinize, yetişmiş personelinize, anlayışınıza, eğitim durumunuza bağlı bir hadisedir bu. Hepsi bir araya gelecek, o zaman mükemmel çıkacak.
"O ZAMAN AYETEL KÜRSİ OKUYUP ALLAH'A SIĞINACAĞIZ"
(Tek elde toplanan İstihbaratı FETÖ gibi örgütün ele geçirmesi) O zaman bir Ayetel Kürsi okuyup Allah'a sığınacağız, başka yapacağımız bir şey yok. Eğer tuz da koktuysa ölmüştür bu iş, çaresi yok, çaresi yok. Olmamalıdır, olmamalıdır, devlet, olmaması için gerekeni yapmalıdır. Temennimiz bu.
"BU ÜLKEYİ İKİ DEFA KÜLTÜR İHTİLALİNİN EŞİĞİNDEN MİT DÖNDÜRDÜ"
(MİT'in yaptıkları) Bu ülke iki defa kültür ihtilalinin eşiğinden döndü, MİT döndürdü. Kimse bunu düşürmüyor, aklından geçirmiyor. Efendim, aşırı sol terörle mücadeleyi bu teşkilat tek başına yapmıştır; ne polis ne Jandarma ne de diğerleri henüz o yetişmişlik seviyesinde değildi. Çok mütevazi kadrolarla yapılan büyük bir mücadeledir. Arkasından, bölücü terör örgütüyle yapılan mücadele aynı şekilde yürümüştür. Ee, şimdi FETÖ'de arkadaşlarımız aynı gayret içerisinde, mutlaka gayret gösteriyorlar. Bu kadar insanın ismi nereden bulunuyor, on binler atılıyor. 15 Temmuza kadar bilinmeyen isimler 15 Temmuz akşamından sonra bir anda ayan beyan ortaya çıktı. Nasıl oldu bu iş? İstihbarat mı arttı birdenbire efendim? Millî İstihbarat Teşkilatı birçok şeyi yapamamıştır ama yaptıklarına şaşmak gerekir mevcut imkânlarıyla. Bunu da bir tarafa kaydetmekte yarar var.
"GÜLEN'İN AMERİKA'YA GİDİŞİ ONU RAHATLATTI, BİZİ ZORA SOKTU"
(Gülen'in ABD'ye gitmesi) Şimdi, tabii, Fethullah Gülen anılan tarihte Amerika'ya gittikten sonra örgütün karar ve hareket noktası oraya taşındı biliyorsunuz. Bunu orada da yaparlar yani illa Türkiye içerisinde böyle bir şey yapıldı yapılmadı diye bir zorlamaya girmeye gerek yok. Orada ne olup bittiğini tam bilemedik bunu söylüyorum. işin başında da ifade ettim Gülen'in Amerika'ya gidişi onu rahatlatmıştır, bizi zora sokmuştur çünkü bilgileri almakta çok sınır ve sıkıntıya girmişizdir. Yıllardır orada yaşayan bir örgüt liderinin hangi sebepten orada tutulduğunu anlamak için 'Küresel sermayenin izdüşümüdür.' dedim.
"OĞLUM ALLAH'INI KİTABINI TANIDI"
(Sızmanın temeli) Ana hatları itibarıyla sosyal, ekonomik, inanç açısından birçok boş alan var. Bu alanlar boş kaldığı sürece başkaları doldurur. Devletin bu alanları doldurması gerekir. Yasaklamayla yapamazsınız bunu. Bugün baba evladına dinini anlatamıyor, bilmiyor. Birçok FETÖ'cüyle konuştum geçmiş dönemde yurt dışında görev yaptığım zamanda da 'Nedir bu itibar? Niye gidiyorsunuz bu ışık evlerine? Ne var burada? Sizi cazip kılan nedir?' diye. Babaları cevap verdi bana: 'Oğlum daha mazbut oldu.' dedi. 'Oğlum ahlaklı oldu.' dedi. 'Oğlum Allah'ını, kitabını tanıdı.' dedi. Babayı bu ilgilendiriyor, baba bunun peşinde. Baba oğlunun haylaz olmasını istemiyor.
"İKİNCİ DARBEDEN ENDİŞE EDİLİYORSA FETÖ'NÜN BOYU KISA KALIR"
(15 Temmuz'da kafaları karıştıran noktalar) 15 Temmuz, büyük faciadır. 15 Temmuz, sadece ve sadece FETÖ'nün ve grubunun anlayışıyla realize edilmiş bir faaliyet olamaz. FETÖ'nün boyu kısa kalır. Bakın, çok açık ifade ediyorum, 2'inci, 3'üncü, 4'üncü darbeden endişe ediliyorsa FETÖ'nün boyu çok kısa kalır. Arkasındaki ortak aklın, arkasındaki küresel aklın mutlaka göz ardı edilmemesi gerekir. O itibarla büyük bir faciadır. Ben haber toplayacağım, siz icra edeceksiniz, öteki iyi yönetecek; bir helva olacağız, topyekûn bir araya geleceğiz bütün mesele budur. Ayrışmayla olmaz, kavgayla olmaz, deklarasyonla olmaz.
"NE FETÖ'CÜ, NE KCK'LI, NE SOLCUYUM. EMEKLİYİM"
(Fethullah Gülen'in tanıyıp tanımadığı) Efendim, ben Mülkiyeliyim. Teşkilata ilk girdiğimde bana solcu gibi baktılar. 7 Şubatta KCK'yı kurmakla suçladı FETÖ beni. Şimdi, nasıl oluyor bu iş; ben KCK'yı kuruyorum, solcuyum, ondan sonra bir de FETÖ'nün yandaşı oluyorum? Fetullah Gülen'i ne gördüm ne elini sıktım ne karşı karşıya geldim ne sesini duydum sadece istihbarat raporlarından tanıyorum. İsmail Hakkı Paşam çok saygıdeğer bir insandır. Beraber çalıştığımız dönemde de çok iyi işler yaptığımızı zannediyorum. Hani bir konuşma içerisinde böyle bir husus bu ölçülerde geçmiş değildir ama mizahi bir anlayış içerisinde bazı şeyler agrandize edilmiştir. İstihbaratçının kader planında daima böyle asılsız suçlamalar vardır onu o şekilde kabul ediyorum; aslı astarı yoktur. Ne FETÖ'cüyüm ne KCK'lıyım ne solcuyum. Neyim onu ben de bilmiyorum; emekliyim.
"ONUNLA MÜCADELE EDENLERDEN DAHA AKILLI BİR ÖRGÜT"
(FETÖ ile mücadelede eksiklikler) Bir defa çok ciddi bir örgütle karşı karşıyayız. Onunla mücadele edenlerden daha akıllı bir örgüt. Sebeplerden biri budur. İkincisi, mücadeleyi yapanlar, yapmak durumunda kalanlar, örgütün önemi konusunda bazı çevreleri belki ikna edememiş olabilirler. Yani şimdi, mücadelenin çapını genişletme şansını bulamamış olabilirsiniz, ancak bu kadar söylenebilir. Sizden daha akıllı, sizden daha örgütlü, sizden daha disiplinli, çok disiplinli. Hulul edememe sebeplerinden bir tanesi budur. Çok donanımlı ve bu hâle gelmesinin sebebi de arkasındaki ortak akıl. Bir gizli servisin yönetiminde olur ancak bu işler, sizin aklınızla olmaz, mümkün değil. O zaman servisler mücadele ediyor. FETÖ'yle mücadele değildir bu olay. Bu olay FETÖ'yle mücadele değildir, servislerin mücadelesidir.
"TEKLİFİ BİZ YAPTIK, KONUYA MÜSAADE EDEN SİYASİ İKTİDAR BÜYÜK RİSK ALDI"
(Çözüm süreci) Çözüm sürecini, temas edelim, yüz yüze görüşelim, doğru düzgün bir noktaya bu işi getirme şansımız olabilir tarzında biz teklif ettik, Sayın Başbakan kabul ettiler, hatta 'Bakanlar Kuruluna gelin, bunu anlatın.' dediler. Bakanlar Kuruluna çıktım, onlara beş altı saat süren bir brifing verildi, bazı şeyler anlatıldı, daha sonra Millî Güvenlik Kurulunda, o zamanki Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer zamanında, orada alınmış kararlarla bu süreç böyle başladı. Yani siyasi iktidar buna 'evet' dedi, biz teklif olarak ortaya çıktık, ama bana göre, bu konuya müsaade eden siyasi iktidar büyük risk aldı.
"DEVLET BİR KARAR ALDIYSA BİR MALZEME SEVK EDİLİYORSA BUNUN GÜVENLE GİTMESİ GEREKİR"
(MİT TIR'ları operasyonu) Millî İstihbarat Teşkilatı bir faaliyet yürütüyorsa, bu faaliyet devlet çapında karara bağlanmışsa örtülü bir faaliyettir, mutlaka icrası gerekir ve icrası sırasında da herkes buna yardım etmeye mecburdur, MİT Kanunu'ndaki 5'inci madde buna amirdir. Yardım etmeye mecburdur, ama ihbar edip kapıda çevirmek, bu olacak iş değil. IŞİD'e gidiyor silah, bilmem kime gidiyor, o ayrı hadise. Devlet bir karar aldıysa, bir malzeme sevk ediliyorsa bunun güvenle gitmesi gerekir, bizim anlayışımız budur, biz böyle çalıştık, böyle gördük ama ondan sonra ne oldu bilemem.
"KÜRT KADININA ULAŞAMADIĞINIZ SÜRECE BU PROBLEMİ ÇÖZEMEZSİNİZ"
(Kürt sorunu) Olay sosyaldir. Biz o dönemde bir proje ürettik. Laf lafı açıyor. Kürt kadınına ulaşamadığınız sürece bu problemi çözemezsiniz. Ana dil. Oradan geliyor. Sadece terör değildir olay. Terör bir vasıtadır, arkasında siyasi amaçlar vardır. Adam diyor ki: '30 milyonum, benim devletim niye yok?' Şimdi bu sorunun cevabını vermek durumundasınız, bazı şeylerin cevabını vermek durumundasınız. Sanayiye gittik, iş adamlarına gittik, 'Okul açalım, Kürt kadınına ulaşalım, mutlaka ulaşalım, okumaları lazım.' Hayır, yapamadık, beceremedik, çözemezsiniz. Meselenin sosyal kısmını görmeden bu konu silahla pek zor çözülür.