Cumhuriyet gazetesinin yazar, yönetici ve avukatlarının aralarında bulunduğu 12'si tutuklu 19 kişinin yargılanması İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde dört gündür devam ediyor.
Cumhuriyet çalışanları, "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla yargılanıyor.
Aynı zamanda Basın Bayramı olan 24 Temmuz Pazartesi günü başlayan davada şu ana kadar Ahmet Şık'ın yaptığı savunma en çok ses getiren konu oldu.
Ahmet Şık: Söylediklerim savunma değil, aksine ithamdır
Tutuklu yargılanan gazeteci Ahmet Şık, yaklaşık iki saat süren savunmasında, hükümet ve Fethullah Gülen yapılanması arasında yıllarca çıkar ilişkisinin devam ettiğini ifade etti ve “Söylediklerim savunma veya ifade değil, aksine ithamdır" dedi.
Mahkeme başkanı bir ara Şık’ı, “Savunma kapsamında kal, köşe yazısı yazma” diyerek uyarsa da, Şık anlattıkların savunma kapsamında olduğunu vurgulayarak devam etti.
Şık, AKP hükümeti döneminde yargıda, orduda ve emniyet güçlerinde Fethullah Gülen cemaatinin hiç olmadığı kadar güçlendiğini ve hükümetin bu güçlenmeyi destekleyen politikalara imza attığını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:
“2012 Mayıs’ında yapılan yasal değişiklikle, askeri personelin 15 yıllık mecburi hizmet süresi 10 yıla indirilmişti. Cemaat böylece, kendilerinden olmayan subaylardan bazılarının ordudan ayrılacağını hesaplıyordu. Öyle de oldu. Kumpas davalarıyla yaratılan korku iklimi ve TSK’nin yaşadığı itibar kaybı nedeniyle istifalar yaşandı.”
“İlkin 11 Şubat 2014’te Meclis’in çoğunluk gücü olan AKP’nin benimsemesiyle yapılan düzenleme ile TSK’de terfiler 1 yıl öne çekildi. Böylece aralarında çok sayıda Cemaat mensubu olan 4 yıllık albaylar ve 3 yıllık generaller de terfi kapsamında Yüksek Askeri Şura’ya (YAŞ) dâhil edilmiş oldu. Düzenlemeyle aynı zamanda, Cemaat mensubu olmayan ve YAŞ kararlarında terfi alamayan generaller de bu şekilde emekli edilerek TSK dışına çıkarılmış olacaktı.”
“İkinci değişiklik 2 ay sonra gerçekleşti. 12 Nisan 2014’te yürürlüğe giren TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği’yle ordudan ihraçları değerlendirmek üzere yeni Yüksek Disiplin Kurulları oluşturuldu. Bu kurulların çalışma esaslarını belirleyen Subay Sicil Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik, irticai faaliyetler nedeniyle TSK’den ihraçların önünü kesiyordu.”
“Bir diğer değişiklik 37 AKP’li vekil tarafından 30 Aralık 2015’te Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Bu kanun değişikliğiyle, albaylıktan generalliğe terfi için bekleme süresi 4 yıla indirilmiş oluyordu. Bu şekilde, Cemaat mensubu olan ancak terfi sırası gelmemiş albayların general olmasının da yolu açılmış oldu.”
Şık: 'Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet'
“1980’den AKP’nin iktidara geldiği 2002’ye kadar, farklı hükümetler tarafından toplamda 7 bin 672 hakim ve savcının ataması yapılmış. Bunlar arasından darbe kalkışması sonrasında ihraç edilenlerin sayısı bin 210 kişi. Oransal olarak ifade edersek, 23 yıllık bir süreç içinde göreve başlayan yargı mensupları arasında FETÖ bağlantısı olduğu iddiasıyla ihraç edilenlerin oranı yaklaşık yüzde 16.”
“2003-2010 yılları arası ilk AKP Dönemi olarak adlandırılmış. Bu dönemde ataması yapılan 3 bin 637 hakim-savcıdan ihraç edilenlerin sayısı bin 255 kişi. Oransal ifadeyle, toplam atamalar içinde ihraç edilenlerin payı yaklaşık yüzde 35 olan bu dönemin adalet bakanları ise Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin ve Sadullah Ergin.”
“Yargıdaki vesayete son verdiği demogojisi yapılan 2010 Anayasa Referandumu sonrası ile AKP’ye yönelik yolsuzluk soruşturmalarının yapıldığı 17/25 Aralık 2013 tarihleri arası ise raporda ikinci AKP Dönemi olarak incelenmiş. Bu dönemin adalet bakanları ise yine Sadullah Ergin ve Bekir Bozdağ. Bu iki bakanın döneminde ataması yapılan 2 bin 876 hakim/savcıdan bin 192 kişi ihraç listelerine girmiş. İhraçların toplam atamalar içindeki payı ise yaklaşık yüzde 42.”
“15 Temmuz darbesine gelene kadar Bozdağ, toplam 3 bin 614 hakim-savcı ataması yapmış. Yani AKP’nin 14 yıllık iktidarında gerçekleştirilen toplam 8 bin 794 atamanın yüzde 41’ini Bakan Bozdağ 4 yılda yapmış. Yargıda Cemaat örgütlenmesini mümkün görmeyen Bozdağ’ın atamasını yaptığı hakim-savcılardan bin 228’i, yani yaklaşık yüzde 34’ü FETÖ’cü oldukları iddiasıyla ihraç edilmiş.”
Şık savunmasını, “Dün gazeteciydim. Bugün gazeteciyim. Yarın da gazetecilik yapmaya devam edeceğim” dedi. Ahmet Şık, mahkemedeki sözlerini, “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" diyerek bitirdi.
'Terör hepimizin başımızın belası'
Davanın üçüncü gününde Şık'tan önce dinlenen Cumhuriyet gazetesi yazarı Hakan Kara, söz konusu iddianamede herhangi bir terör örgütüyle ilişkisi olduğuna dair tek bir kanıt bulunmadığını ifade ederek, bu duruma rağmen 9 aydır tutuklu bulunduğunu söyledi.
Hakan Kara’nın ardından 25 yıldır Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni olan Turhan Günay’ın savunmasına geçildi. Mahkeme başkanı Günay’a, “Kitap ekindeki yayınlarınızla terör örgütlerini yüceltmiş olabilir misiniz?” sorusunu yöneltti. Turhan Günay ise bu soruya, “Terör hepimizin başımızın belası, kitaplarını tanıtmam” yanıtnı verdi.
Savunma metnine el konan Sabuncu savunmasını yapamamıştı
Pazartesi günü savunma hakkı ilk olarak gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu’ya verilmişti. Ancak Sabuncu, savunma metninin bulunduğu evraklara jandarmanın el koyduğunu söyleyerek Salı günü söz almak istedi.
İddianamede Cumhuriyet Gazetesi’nin son üç yıllık dönemde yayın politikasının değiştiği ifadeleri yer alıyor. Gazetenin yayın danışmanı Kadri Gürsel ise savunmasında,yalnızca 34 gün yayın danışmanlığı görevinin yapabildiğini hatırlatarak, ‘Öyleyse benim bu ‘yayın politikasını değiştirme suçuna' iştirakim nasıl mümkün olmuş olabilir” diye sordu.
Gürsel, savcının "Yönetim kurulu üyesi olmadığınızı mı iddia ediyorsunuz?” sorusuna ise, "Ben iddia etmiyorum, resmi kayıtlarda yok” yanıtını vererek iddianamenin yanlış olduğunu söyledi.
Gürsel'in savunmasının ardından gazetenin tutuklu bulunan avukatlarından Akın Atalay'ın savunmasına geçildi.
Atalay, gazetesine yönelik soruşturmanın bir "hukuk cinayeti” olduğunu söyleyerek, “Savunmada kullanacağım kitapları sakıncalı diyerek getirmeme izin vermediler” dedi.
Soruşturma sürecine dair de konuşan Atalay, soruşturma savcılarından Murat İnam'ın FETÖ üyeliği suçlaması başta olmak üzere terör kapsamında suç işlemiş olmaktan Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde yargılandığını hatırlattı.
Atalay, soruşturma kapsamında tanık olarak ifadesi alınan kişilerin ifadeleri hakkında "Ortalama zeka sahibi biri suçlamaya ve suçlananlara bakarak, ortada bir entrika olduğunu hemen anlar. FETÖ denilen yapıyla en başından beri kararlı ve ısrarlı bir şekilde mücadele ettiğimiz, bu yapının oluşturduğu tehdit ve tehlike konusunda sürekli olarak kamuoyunu ve yetkilileri uyardığımızdan dolayı buradayız” dedi.
Salı günü 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Murat Sabuncu, Bülent Utku ve Güray Öz’ün savunmalarıyla devam edildi.
Bülent Utku: Sadece burada yargılananların 9'u sarı basın kartı sahibi
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu da soruşturmayı yapan ve kendilerini tutuklatan savcı Murat İnam’ın FETÖ suçlamasıyla tutuksuz yargılandığını hatırlattı.
Sabuncu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) üyesi olduğunu ve üyesi olduğu örgütlerin gazeteci örgütleri olduğunu dile getirdi.
Darbe girişiminden sonra AKP, CHP ve MHP’nin katılımıyla düzenlenen Yenikapı mitingine HDP’nin davet edilmemesine yönelik, ‘Eksik Demokrasi’ manşetinin iddianamede yeraldığını ifade eden Sabuncu, “Altı milyon oy alan bir partinin olmadığı mitinge ‘Eksik Demokrasi’ demek suç mu?” diye sordu.
Sabuncu, Cumhuriyet davası kapsamında yargılanan gazetecilerin 28 ila 60 yıl arası meslek tecrübesi bulunduğunu belirten Sabuncu, FETÖ suçlamasının kendilerine zor geldiğini söyledi.
Cumhuriyet gazetesinin tutuklu avukatlarından Bülent Utku ise savunmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cezaevinde basın kartlı sadece iki gazeteci olduğunu söylediğini hatırlattıktan sonra, “Sadece bu dava dosyasında yargılananların 9'u sarı basın kartı sahibidir. Kaldı ki gazetecilik sadece sarı basın kartı sahibi olmakla yapılan bir meslek değildir” dedi.
Utku, iddianameye konu olan yayın politikası değişikliği hakkında ise, “İddianamenin ‘Yayın Politikası Değişimi ile Bağlantılı Diğer Göstergeler’ başlıklı bölümüne verilecek tek cevabın ‘Sana Ne?’ olduğunu düşünüyorum” dedi.
Utku ayrıca savunması sırasında, Cumhuriyet soruşturmasını başlatan savcı Murat İnam’ın FETÖ’ye üyelikten sanık olmasının ardından duruşma savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı’nın da “Fethullah Gülen’e hakaret edemezsiniz” diyerek Cumhuriyet yazarlarından Mine Kırıkkanat hakkında iddianame düzenlediğini açıkladı.
Utku’nun ardından gazetenin ombudsmanı ve yazarı Güray Öz’ün savunmasına geçildi. Öz de savunmasında yayın politikası değişikliğinin iddianameye konu edilmesinin Cumhuriyet davasının konusunun gazetecilik olduğunu gösterdiğini belirterek, “Zaten konu gazetecilik olduğu için de savcılar delil diye yalnızca haberlerden, yazılardan, manşetlerden söz etmektedirler” dedi.
Öz, Türkiye’de gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğine artık savcıların karar verdiğini ve gazeteciliğin yargılandığını dile getirdi.
Hikmet Çetinkaya: Gülen hakkımda tazminat davaları açtı
Bugün Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarları Hikmet Çetinkaya ve Aydın Engin savunmalarını yaptı.
Hikmet Çetinkaya savunmasında, Gülen cemaatini hedef alan kitaplar yazdığını ve Gülen'in hakkında tazminat davaları açtığını hatırlattı:
"Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Türkiye Fethullah Gülen'i tanımıyordu.Birçok ceza davasında yargılandım. Gülen hakkımda şikayet dilekçeleri verdi, tazminat davaları açtı. Ama yılmadan yazdık."
"FETÖ'nün sahte evraklarla bir çok yerde örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık. Cemaatin ne kadar masum, benim ne kadar kötü olduğum hep söylendi. Hakkımda davalar açtılar çoğundan beraat ettim. 'Altın Nesil' adı altında Amerika'da örgütlenmesini yazdığımızda kimse olup bitenleri görmedi."
"Devletten maaş alan bu imamın gerçek yüzünü açığa çıkarttım. Yıllarca peşimizden koştular aldırmadık.Bu iddianameyi reddediyorum. Beraat kararı verilmesini talep ediyorum."
Dört gün önce başlayan Cumhuriyet davası yarın da sanıkların savunmalarıyla devam edecek.
Dava sürecine nasıl gelindi?
Cumhuriyet gazetesine 31 Ekim 2016'da operasyon düzenlendi.
5 günlük gözaltının ardından 9 Cumhuriyet çalışanı 'kaçma şüphesi olduğu gerekçesiyle' tutuklandı.
Yurtdışındayken hakkında yakalama kararı çıkarılan İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Türkiye'ye döndü, 12 Kasım 2016'da tutuklandı.
Ahmet Şık, haberleri ve Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek 29 Aralık 2016'da gözaltına alındı, akabinde 'FETÖ/PDY ve PKK/KCK propagandası' yaptığı iddiasıyla tutuklandı.
Son olarak gazetenin muhasebe çalışanı Emre İper 18 Nisan 2017'de tutuklandı. İper, bugün başlayan davanın sanıklarından değil.
Soruşturmayı başlatan savcı Murat İnam'ın FETÖ davasında sanık olduğu ortaya çıktı.
İddianame, Cumhuriyet operasyonundan 156 gün sonra açıklandı.
Cumhuriyet çalışanlarına 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme', 'hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma' suçlamaları yöneltildi.
İddianamede, Cumhuriyet çalışanları için 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis istendi.
Davanın ilk duruşması 24 Temmuz 2017 tarihinde görüldü. (BBC Türkçe)